İsrail, İran’a yönelik geniş çaplı bir saldırı başlattı; hedefte İran’ın nükleer tesisleri vardı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, saldırıyı “Yükselen Aslan Operasyonu” olarak adlandırdı ve operasyonun “gerektiği kadar süreceğini” söyledi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail’in “kendi elleriyle acı bir kader hazırladığını” belirtti. İsrail, İran’dan gelecek misillemeye karşı hava sahasını kapattı ve olağanüstü hâl ilan etti.
İran devlet medyası, saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun lideri Hüseyin Selami’nin de aralarında bulunduğu üç üst düzey yetkilinin öldüğünü bildirdi. İran’ın dini liderinden sonraki en yetkili komutan olan Muhammed Bakıri ile silahlı kuvvetlerin genelkurmay başkan yardımcısı Gulamali Reşid’in de öldüğü öne sürüldü. İki nükleer bilim insanı ile en az bir düzine sivilin de hayatını kaybettiği bildiriliyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İsrail’in İran’ın başlıca nükleer tesisi olan Natanz’ı vurduğunu açıkladı. UAEA, İranlı yetkililerle radyasyon seviyeleri hakkında temas hâlinde olduğunu ve durumu yakından izleyeceğini bildirdi. Perşembe günü, Ajans İran’ın nükleer silahların yayılmasını önleme yükümlülüklerine neredeyse 20 yıl sonra ilk kez uymadığını ilan etti.
Amerika, saldırıyla bir ilgisi olmadığını duyurdu. Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İsrail’in bu saldırıyı “meşru müdafaa” kapsamında gerçekleştirdiğini söyledi. İran’a “Amerikan çıkarlarını ya da personelini hedef almaması” çağrısında bulunan Rubio, ABD’nin “birinci önceliğinin” bölgedeki kuvvetlerinin güvenliği olduğunu vurguladı. Ancak İran, hem İsrail’e hem de Amerika’ya sert karşılık vereceğini ilan etti.
Saldırının ardından petrol vadeli işlemleri, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana en büyük gün içi sıçramayı yaşadı. Uluslararası gösterge olan Brent petrolün varil fiyatı %12 artarak 77,6 dolara çıktı; gün içinde 78,5 dolara kadar yükseldi. İran’ın Hürmüz Boğazı’nın kuzey yakasında yer alması, isterse Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın petrol ihracatının önemli kısmını engellemesine olanak tanıyabilir.
Asya borsaları, saldırının ekonomik etkileri değerlendirilirken günün ilk işlemlerinde düşüşle açıldı. Japonya’nın Nikkei 225 endeksi %1,4, Güney Kore’nin Kospi endeksi %1 geriledi. Amerikan hisse senedi vadeli işlemleri de %1’in üzerinde değer kaybetti. Buna karşılık bazı güvenli liman varlıkları yükseldi. Altının ons fiyatı yaklaşık %1,5 arttı; Amerikan devlet tahvilleri değer kazandı.
İsrail ile İran arasında yer alan Ürdün’ün hükümet sözcüsü, ülkenin hava sahasının ihlal edilmesine müsamaha göstermeyeceklerini açıkladı. Avustralya dahil olmak üzere Batılı ülkeler, Orta Doğu’da daha fazla istikrarsızlık riskine ilişkin endişelerini dile getirdi.

Moral bozukluğu: Amerikan tüketicisi
Michigan Üniversitesi tarafından Cuma günü açıklanacak tüketici güveni verilerinin, Amerikalıların ekonomi hakkında son derece olumsuz hissettiğini doğrulaması bekleniyor. Ocak ayında Donald Trump göreve geldiğinden beri iyimserlik büyük ölçüde geriledi. Güven endeksinin, 2022 ortasında enflasyonun zirvede olduğu dönemde kaydedilen rekor düşük seviyelere yaklaşması muhtemel.
Bazı ekonomistler, Michigan anketinin partizanlık etkisiyle şekillenebileceğinden endişeli; Trump’tan hoşlanmayan Demokratlar yanıtlarında abartıya kaçıyor olabilir. Ancak karamsarlık gerçek görünüyor. Amerikalılar, Trump’ın yürüttüğü gümrük vergisi savaşı nedeniyle fiyatların artmasını bekliyor. İşverenlerin maliyetleri artarsa, işlerini kaybetmekten de endişe duyuyor olabilirler.

Neyse ki, bu karamsar anket verileri reel ekonomiye yansımış değil. Perakende satışlar hâlâ güçlü. İşsizlik düşük seyrediyor, bu da şirketlerin büyük çaplı işten çıkarmalara gitmediğini gösteriyor. Dolayısıyla Amerika, bir kez daha sadece algıda yaşanan bir durgunluk, yani “vibecession” yaşayabilir.

Fransa’nın Gazze planı
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un öncülüğünde 2018’de kurulan Paris Barış Forumu, Cuma günü Fransız başkentinde toplanacak. Bu yılki özel hedef: İsrail-Filistin çatışmasına dair iki devletli çözüm çağrısını içeren bir “Paris çağrısı” oluşturmak. Bu bir diplomatik zirve değil; Macron bir konuşma yapacak ancak katılımcılar sivil toplumdan—STK’lar, insani yardım çalışanları, hukukçular ve kadın örgütleri—gelecek. Hedef, İsrail’in güvenliğini garanti altına alırken yaşanabilir bir Filistin devleti kurulmasını tartışmak.
Bu çağrı, 17 Haziran’da New York’ta Fransa ve Suudi Arabistan’ın eş ev sahipliğinde gerçekleşecek BM etkinliği öncesinde bölge liderleri üzerindeki baskıyı artırmayı amaçlıyor. Mayıs ayında Fransa, Britanya ve Kanada, Filistin devletini tanımaya “kararlı olduklarını” belirtmişti. Ancak o zamandan bu yana yaşanan tereddütler ve Amerika’nın muhalefeti, geniş çaplı bir ortak destek açıklamasının önünü kesmiş görünüyor.

Amerika’nın sınır dışı karmaşası
Donald Trump’ın sınır dışı çabalarının ne kadar göçmen gönderdiği belirsiz, ancak birçok dikkat çekici vakaya yol açtığı açık. Cuma günü bu vakalardan ikisi açısından kritik bir gün. Yüksek Mahkeme’nin iade edilmesini emrettiği Kilmar Abrego Garcia, yanlışlıkla El Salvador’da bir hapishaneye gönderilmişti. Şimdi Tennessee’de, göçmen kaçakçılığı suçlamasıyla hâkim karşısına çıkacak. Ayrı bir davada ise, Filistin yanlısı gösterilere liderlik ettiği için sınır dışı edilmek istenen Mahmud Halil’in serbest bırakılması emri çıktı; ancak hükümete itiraz için Cuma’ya kadar süre tanındı.
Yeni bir kriz ise gündemin ön sırasına yerleşti. Geçen hafta Los Angeles’taki göçmen baskınları protestolara yol açınca Trump, Ulusal Muhafızlar ve deniz piyadelerini göreve çağırdı. Askerlerin amacı protestoları bastırmak değil; Kaliforniya’yı hedef göstererek gözdağı vermek. Eyalet valisi Gavin Newsom, bu konuşlanma nedeniyle dava açtı. Mahkeme yakında bu şovun durdurulup durdurulmayacağına karar verecek.

Yardımlı ölüm yasası Westminster’a geri dönüyor
Cuma günü milletvekilleri, ölümcül hastalığı olan bazı yetişkinler için yardımlı ölümü yasallaştırabilecek önemli bir yasa tasarısını yeniden ele alacak. Parlamentoda partilerüstü destek alan ve kamuoyundan güçlü destek gören yasa, çetin geçen komite aşamasını atlattı. Destekçileri tasarının şefkatli bir seçenek sunduğunu savunurken, karşı çıkanlar, kırılgan bireyler için mevcut güvenceleri zayıflatabileceği uyarısında bulunuyor.
Tartışma, bazı milletvekillerinin fikir değiştirmesiyle kritik bir dönemeçte gerçekleşiyor: yaklaşık bir düzine milletvekili ya destekten vazgeçti ya da muhtemelen karşı oy kullanacaklarını bildirdi. Ancak bu, tasarının gidişatını tehdit edecek düzeyde değil; Kasım ayında yapılan ikinci oylamada tasarı 55 oy farkla kabul edilmişti. Üçüncü ve nihai oylamanın 20 Haziran’da yapılması bekleniyor. Tasarı yasalaşırsa, İngiltere ve Galler, yardımlı ölümü belirli koşullarda yasal hâle getiren liberal demokrasiler arasına katılacak. Fransa ilerliyor, İskoçya da benzer bir değişikliği değerlendiriyor. Eğer tasarı reddedilirse, yarım yüzyılın en tartışmalı sosyal reform girişimi en başa dönecek.
Kaynak: The Economist