BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Gökyüzünden bakıldığında Çin’in Dongjiakou petrol depolama tesisi tanrısal boyutlarda kek kalıplarıyla dolu bir tepsiye benziyor. Depolar doldukça, yüzeyde yüzen çatıları yükseliyor ve bu devasa kapları panettone şeklindeki kubbelere dönüştürüyor. Ve son zamanlarda “fırıncılar” epey meşgul. Ocak ortasından bu yana yaklaşık 10 milyon varil ham petrol eklenmiş durumda ve toplam 24 milyona ulaşmış. Devlete ait bu tesis – Çin kıyılarındaki en büyük depolama alanı – henüz iki yıllık. Şimdiden %56 doluluk seviyesine erişti.
Çin’in ham petrol çılgınlığı, daha büyük bir planın parçası. 2024’ün başlarından beri, Başkan Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönebileceği anlaşılınca, Çinli yetkililer yaptırımlar ve tarifelere karşı kırılganlığı azaltmak amacıyla yakıt, gıda ve metal stoklamaya başladı. Trump’ın baharda Çin mallarına yüksek vergiler getirmesiyle bu önlemler hız kazandı ve kapsamı genişledi. Şimdi ise, iki ülke liderinin 30 Ekim’de buluşmaya hazırlanmasıyla süreç daha da hızlanmış durumda.
Kimi analistler Çin’in bu hamlesini paranoyanın göstergesi, hatta belki Tayvan’a olası bir işgalin hazırlığı olarak görüyor. Sebep ne olursa olsun, bu kampanya Çin’i daha az baskı altına alınabilir hale getiriyor ve ticaret görüşmelerinde avantaj sağlıyor. Ancak çabanın bedeli de var. Dünyanın en büyük emtia ithalatçısı olarak Çin, küresel piyasaları dönüştürürken aynı zamanda para israf ediyor, bağımlılıklar yaratıyor ve kendini yeni risklere maruz bırakıyor.
Sert güç
Enerji arzı konusunda Çin’in endişelenmek için haklı nedenleri var. Elektrikli araç satışlarındaki patlamaya rağmen, ülke önümüzdeki yıllarda günde yaklaşık 16 milyon varil petrole ihtiyaç duymaya devam edecek – bunun dörtte üçü ithalatla karşılanacak. Doğal gaz alımları son on yılda üç katına çıktı; şehir ısıtma sistemleri ve gübre fabrikaları daha fazlasını talep ediyor. Kömür ithalatı da yılda yarım milyar tona ulaşmış durumda; bu yakıt hâlâ elektriğin %60’ını sağlıyor.
Ülke dünyanın en büyük mineral rafine merkezlerinden biri olsa da, çeliğe dönüştürdüğü demirin %85’ini ithal ediyor; alüminyumun ham maddesi olan boksitte kıtlık yaşıyor; eritme tesisleri kullandıkları ham bakırın %88’ini dışarıdan alıyor. Çin, batarya üretimi için kobalt, nikel ve lityuma muhtaç. Gelirler arttıkça ve diyetler değiştikçe, gıda ithalatı da fırlamış durumda. 430 milyon domuzuna yedirdiği 100–120 milyon ton soyanın beşte dördünü ve işlenmiş gıdalarına kattığı yenilebilir yağın %70’ini ithal ediyor. Hiçbir ülke bu kadar çok sığır ithal etmiyor.
Bu nedenle Çinli yetkililer, bu kırılganlıkları azaltmak için üç gizli kaldıraç kullanıyor: yerli üretimi artırmak, stratejik stoklar oluşturmak ve ithalat kaynaklarını çeşitlendirmek.
Yerli üretim kampanyası 2019’da Devlet Başkanı Şi Cinping’in yedi yıllık bir petrol ve gaz geliştirme planı başlatmasıyla hız kazandı. Bu plan vergileri kaldırdı ve yatırımları teşvik etti. Beklentilerin aksine, Çin’in petrol üretimi 2019’daki günlük 3,8 milyon varilden 4,4 milyon varile yükseldi. Gaz üretimi ise yarı yarıya arttı.
Bu yıl petrol fiyatlarının düşük seyretmesiyle Çinli enerji şirketleri yurtdışı yatırımlarını azalttı; ancak yurt içinde dev projelere hız verdiler. Gaz üretiminin bu yıl ve gelecek yıl %3–6 oranında artması bekleniyor. Petrol üretimi rekor seviyelere yakın kalacak. Hatta kömür, “pis yakıt” olmasına rağmen, yeniden gözde hale geldi. Mayıs ayında Çin’in enerji planlama kurumu yeni madenler için çağrı yaptı. Eylül’de ise sekiz devlet kurumu, bakır, lityum ve kobalt dahil on metalin keşfini artırmayı hedefleyen iki yıllık bir plan yayımladı.
Stratejik depoların yükselişi
Yeni projelerin tamamlanması yıllar sürebileceği için Çin ikinci kaldıraç olan rezerv oluşturma stratejisini de devreye aldı. Bu en net biçimde petrolde görülüyor. Veri analiz şirketi Kayrros’a göre, Şubat başından bu yana Çin’in gözlemlenebilir petrol stokları 110 milyon varil artarak rekor 1,2 milyar varile çıktı — bu miktar ABD’nin rezervlerinin üç katı. Ocak ayında çıkarılan bir yasa, tüm enerji şirketlerine stratejik stok tutma zorunluluğu getirdi.
Çin, Amerikan yaptırımlarına tabi İran, Rusya ve Venezuela’dan aktif biçimde petrol alımı yapıyor. Bu üçlünün Şandong’daki Qingdao limanına sevkiyatı Eylül’de günlük 590 bin varille rekor kırdı. Trump, 23 Ekim’de Rusya’nın en büyük petrol şirketlerinden ham petrol alan ülkelere yaptırım tehdidinde bulunsa da, bunun etkisi belirsizliğini koruyor — zira birçok Çinli rafineri dolar sistemine bağımlı değil.

Ve Çin’in alımları artırmak için hâlâ geniş bir alanı var. Ülkenin 2 milyar varil kapasitesindeki depoları yalnızca %58 dolu ve gelecek yıl yeni depolama alanları da inşa edilecek. Tüccarların beklediği üzere Çin bugünkü hızda stok yapmaya devam ederse, gelecek yıl 1,5 milyar varillik rezerve ulaşabilir — bu miktar 140 ila 150 günlük ithalatı karşılamaya yeter. Çin aynı zamanda daha fazla gaz depolamak istiyor. Şu anda yalnızca 30–40 milyar metreküp (bcm) doğalgaz rezervine sahip — bu, yıllık talebinin %10’undan az — ve bu durum kısmen depolama alanının sınırlı olmasından kaynaklanıyor. Temmuz ayında yerin kilometrelerce altında bulunan en büyük depolama tesisine 700 milyon metreküplük yeni bir rezervuar eklendi. Aynı zamanda sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) için devasa yeni tanklar da inşa ediliyor.
Çin içinde, ülkenin metal rezervleri hakkında konuşmak insanı hapse atabilir. Ancak analistler bu alanda da değişim sinyalleri görüyor. Panmure Liberum bankasından Tom Price, metal ithalatlarının, ülkenin metal açlığını körükleyen sanayileri yavaşlamış olmasına rağmen fırladığını belirtiyor. Son 20 ayda biriktirilen stokların, Çin’in yıllık bakır talebinin %20’sini, çinko talebinin %50’sini ve nikel talebinin %108’ini karşılamaya yetecek düzeye ulaştığını tahmin ediyor.
Yine de bazı kaynaklar, çok az, çabuk bozulan veya hacimce çok büyük oldukları için büyük ölçekli depolamaya uygun değil. Bu nedenle Çin, üçüncü kaldıraç olarak tedarik kaynaklarını çeşitlendirme çabalarına hız veriyor. 2022’den bu yana Rusya, Çin’i daha fazla gaz almaya teşvik ediyor. 23 Ekim’de Çin, yaptırımlar nedeniyle bir dönem durdurulan Arctic LNG 2 projesinden 11. sevkiyatını aldı. 2025’te Rusya’dan boru hattı üzerinden rekor düzeyde 38 milyar metreküp gaz alacak; eğer Rusya’nın Eylül’de Çin’le anlaşmaya vardığını söylediği Power of Siberia 2 adlı dev boru hattı tamamlanırsa bu miktara 50 milyar metreküp daha eklenebilir. Çin ayrıca Malezya ve Katar’dan da daha fazla LNG tedarik ediyor.
Bu arada Çin, yurtdışı madenlere ve altyapıya yatırımını artırıyor. Nisan ayında, Moğolistan’dan daha fazla kömür taşıyabilmek için bir demiryolu inşaatına başladı. Çinli bakır şirketleri 2024’ten bu yana dokuz yabancı rakibini satın aldı; danışmanlık şirketi CRU’ya göre bu yıl yapılan üç anlaşmanın toplam değeri önceki yedi anlaşmanın toplamını aştı. Çinli bir şirket, dünyanın en büyük bakır ve lityum rezervlerine sahip Şili’nin elektrik şebekesinin büyük bir kısmını satın almak için görüşmeler yürütüyor. Çinli nikel madencileri ise metal fiyatlarının taban seviyede olmasına rağmen Endonezya’daki operasyonlarını genişletiyor.

En çarpıcı olan, Çin’in Amerikan soya fasulyesinden vazgeçme çabası. Geçen yıl Çin’in soya ithalatının dörtte birini ABD karşılıyordu, ancak Nisan ayından bu yana bu ürünlere %20 gümrük vergisi uygulanıyor. Çin, ABD’nin son hasadından tek bir sevkiyat bile satın almadı. Bunun yerine, Brezilya’dan rekor miktarda ve Arjantin’den büyük ölçeklerde alım yapıyor. Vadeli işlem fiyatları, Çin’in bu sezon ABD’den büyük miktarda soya ithalatına yeniden başlamasının olası olmadığını gösteriyor.
Ektiğini biçersin
Çin’in dev emtia stoklama kampanyası sadece Çin piyasalarını değil, küresel piyasaları da dönüştürüyor. Brezilyalı çiftçiler kısa süre içinde daha fazla soya ekmeye hazırlanırken, Amerikalı üreticiler ekim alanlarını daraltıyor. Çin, artık küresel doğalgaz piyasasında “dengeleyici tedarikçi” konumuna geliyor; fiyatlar yükseldiğinde LNG yüklerini yeniden satarak büyük ihracatçıların etkisini zayıflatıyor. Devasa ve şeffaf olmayan stokları fiyat tahminlerini daha da zorlaştırıyor. Rus petrolü ve şimdi de gazının gizli alımları, hem taşımacılık hem de finansman alanında “gölge bir sanayinin” büyümesini sağlıyor.
Bu değişimlerin çoğu Çin’in lehine. Ancak arzı güvence altına alma yarışı ciddi maliyetler de doğuruyor. Öncelikle bu oldukça pahalı bir strateji. Çin, küresel arz fazlası beklentisine rağmen petrole yükleniyor. Pek çok analist, ham petrolün varil başına fiyatının gelecek yıl 10–20 dolar daha ucuz olacağını öngörüyor; bu da Çin’in her ay milyarlarca yuanı boşa harcayabileceği anlamına geliyor. Rafineriler aynı zamanda bakır tedarikini büyük zararla güvence altına alıyor: normalde madencilerden cevheri işlemek için aldıkları “işleme ücreti” artık derin biçimde negatife dönmüş durumda — tacirler bunun devlet bankalarından gelen ucuz krediler sayesinde mümkün olduğunu düşünüyor. Brezilya ise Çin’e soya fasulyesini yüksek bir primle satıyor.
Dahası, Çin bazı yoğunlaşmış pazarlarda bir bağımlılığı bırakıp başka bir bağımlılığa geçiyor. NATO kaynaklarına göre, Çin’in gıda tedarikçi yelpazesi on yıl öncesine göre daha az çeşitliliğe sahip. Ülke, başlıca et, yağlı tohum ve şeker tedarikçisi haline gelen Brezilya’daki kötü hava koşulları, siyasi dalgalanmalar veya ekonomik krizlere karşı özellikle kırılgan. Stoklama stratejisi şimdiye kadar başarılı görünebilir — ama bu, onun bir kumar olduğu gerçeğini değiştirmiyor.





