• ABD yönetimi, Suriye’ye yönelik Sezar yaptırımlarını 180 günlüğüne askıya aldı.
• Türkiye ise hâlâ CAATSA yaptırımları kapsamında kalmaya devam ediyor.
• Washington’ın bu çifte standardı, jeopolitik çıkarların dostluk söylemlerinin önüne geçtiğini bir kez daha gösterdi.
Washington’ın Çifte Standardı: Sezar Askıya Alındı, CAATSA Hâlâ Yürürlükte
ABD yönetimi, iç savaşın parçaladığı Suriye’ye yönelik “Sezar Yasası” yaptırımlarını geçici olarak 180 günlüğüne askıya aldığını açıkladı.
Bu karar, uluslararası kamuoyunda insani gerekçelerle açıklansa da, diplomatik kulislerde “Esad sonrası yeniden yapılanma planının sessiz başlangıcı” olarak okunuyor.
Ancak bu adımın hemen ardından Ankara cephesinde rahatsızlık oluştu.
Zira Türkiye, Suriye’de yıllardır hem NATO koordinasyonunda hem de göç ve güvenlik hattında aktif rol üstlenmesine rağmen, hâlâ CAATSA yaptırımları kapsamından çıkarılmış değil.
Bu tablo, Washington’un stratejik önceliklerinin dostluk retoriğinden daha güçlü olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Trump yönetimi, Erdoğan’a kameralar önünde “aslan, kaplan” diyerek jest yaparken, masada Türkiye’ye yönelik teknik yaptırımları korumaya devam ediyor.
Suriye’deki Sezar yaptırımlarının kaldırılması, Esad rejimiyle kontrollü bir yeniden entegrasyon sürecinin sinyali olarak yorumlanıyor.
ABD, bölgedeki enerji koridorları ve yeniden inşa ihaleleri için zemin hazırlarken, Ankara’ya yönelik kısıtlamaları kaldırmaması, aslında Türkiye’nin bölgesel bağımsız hamlelerine karşı sessiz bir dengeleme politikası olarak görülüyor.
Türkiye’nin S-400 alımı sonrası devreye giren CAATSA yaptırımları hâlâ yürürlükte.
Washington, bu dosyayı artık bir politik kaldıraç olarak kullanıyor: Suriye’de geçici yumuşama sağlanırken, Türkiye’ye karşı kalıcı kontrol mekanizması korunuyor.
Sonuç:
ABD, Suriye’ye “180 günlük nefes” verirken, Türkiye’ye “süresiz sabır testi” uyguluyor.
Bu durum, dostluk dilinin ardındaki gerçek dinamiği net biçimde ortaya koyuyor:
Washington için sadakat değil, çıkar sürdürülebilir olan






