BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Karol Nawrocki liberal çevrelerin kâbusu
1 Haziran’da Polonya’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi, Avrupa genelinde karşı karşıya olunan siyasal tercihin özeti gibiydi. Varşova’nın liberal belediye başkanı Rafal Trzaskowski, merkezci ve Avrupa yanlısı hükümet tarafından destekleniyordu. Karşısında ise milliyetçi bir tarihçi ve eski amatör boksör olan Karol Nawrocki vardı. Nawrocki, aşırı sağcı muhalefet partisi Hukuk ve Adalet’in (PiS) adayıydı; ayrıca Donald Trump’ın yönetimi ve yurtdışındaki popülist çevrelerden de destek alıyordu. (Bay Nawrocki’nin profiline göz atın.) Seçim kampanyası sert geçti ve sonuçlar o kadar yakındı ki, seçim gecesi yapılan çıkış anketleri Varşova belediye başkanını az farkla önde gösteriyordu. Ancak tüm oylar sayıldığında kazanan %50,9 oyla Nawrocki oldu; Trzaskowski %49,1 aldı. 2 Haziran sabahı yayımlanan kesin sonuçlara göre fark yaklaşık 300.000 oya denk geldi.
Nawrocki kendisini Başbakan Donald Tusk’ın hükümetini dengeleyecek bir aday olarak sundu. Seçim sonrası yaptığı konuşmada “Donald Tusk’ın iktidarı tekelleştirmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Trzaskowski ya da Tusk destekçileri açısından bu sözler oldukça ironik. Zira Tusk 2023’te başbakan olduğundan bu yana, 2015–2023 yılları arasında PiS iktidarının mahkemelere ve bağımsız kurumlara yandaşlarını yerleştirerek yaptığı “devlet ele geçirme” hamlesini geri çevirmeye çalışıyordu. Bu süreçte Avrupa mahkemeleriyle yaşanan gerilimler, Avrupa Birliği’nin Polonya’ya mali yardımı kesmesine yol açmıştı.
Nawrocki’nin zaferi, şimdi hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etme çabalarına ciddi bir darbe indirebilir. PiS destekli aday siyasette yeni olabilir, ancak elinde son derece güçlü ve basit bir araç var: Tusk’ın gündemini veto yetkisiyle engellemek. Hükümetin bu vetoyu aşacak üçte iki çoğunluğu yok. Aşırı sağın zaferi aynı zamanda, içinde ilerici solculardan muhafazakâr çiftçi partilerine kadar farklı grupları barındıran Tusk’ın eklektik koalisyonu açısından da bir krizi tetikleyebilir. PiS’in, sağ eğilimli milletvekillerini saf değiştirmeye ikna etmeye ve hükümeti düşürmeye çalışacağı kesin. Başarılı olamazsa bile, bir sonraki parlamento seçimleri 2027’de yapılacak.
Bu koşullarda Tusk artık bir “topal ördek” gibi görünüyor. Nawrocki’nin zaferi yatırımcıları şimdiden tedirgin etti. Bu yılın en iyi performans gösteren piyasalarından biri olan Polonya borsası, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından %2’ye varan düşüş yaşadı.
Trzaskowski’nin kaybında, hükümetin vaatlerini yerine getirememesi de etkili oldu. Tusk 2023’te iktidara geldiğinde, PiS yandaşlarını mahkemelerden, kamu medyasından ve devlet şirketlerinden hızla temizleyeceğini vaat etmişti. Ancak görevdeki cumhurbaşkanı Andrzej Duda da PiS’e yakın olduğu için, kritik reformları ve rutin atamaları engelledi. Tusk da bu nedenle hukukun üstünlüğü konusundaki ajandasını rafa kaldırmak zorunda kaldı. Bu doğrudan Tusk’ın suçu olmasa da, örneğin PiS’in neredeyse tamamen yasakladığı kürtaj erişimini serbestleştirme gibi diğer önceliklerde de koalisyonunu ikna edemedi. Halkın sabrı tükenmiş görünüyor: Pazar günü yapılan bir çıkış anketine göre, seçmenlerin %47’si hükümet hakkında olumsuz, yalnızca %30’u olumlu görüş belirtti.
Nawrocki cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda, Tusk’ın pozisyonunu güçlendirme şansı oldukça zayıflayacak. Yeni cumhurbaşkanının seçim gecesi yaptığı konuşma büyük ölçüde olumsuzdu. Hükümetin ekonomik politikalarını eleştirdi, daha somut olarak da iktidarın gücünü sınırlama sözü verdi. Yargının siyaset dışına çıkarılması, kürtaj yasalarının serbestleştirilmesi gibi reformları engelleyeceği gibi, Polonya’nın yeşil enerjiye yönelme çabalarını da bloke etmeye kararlı.
Olası bir erken seçim, Tusk ve partisi Sivil Koalisyon (KO) için pek iyi geçmeyebilir. Anketler, PiS’in yeni bir hükümet kurma şansının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Üstelik bu parti, ilk turda oyların yaklaşık %15’ini alan, genç erkekler arasında popüler libertaryen aşırı sağcı Konfederacja ile koalisyon yapabilir.
Polonya cumhurbaşkanlığı pozisyonu AB politikalarından sorumlu değil. Bu nedenle AB zirvelerine Tusk katılacak, Nawrocki değil. Ancak yine de, yeni cumhurbaşkanının ülkeyi daha Avrupa şüphecisi bir çizgiye kaydırmaya çalışması beklenebilir. Kampanya sırasında Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve AB’nin popülist bloğundaki diğer isimler tarafından desteklendi. “Avrupa Birliği’nin bir vilayeti olmak istemiyoruz,” dedi bir mitingde. Ayrıca kampanya sürecinde, PiS’in Ukrayna’ya yönelik geleneksel desteğinden de uzaklaştı; Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı çıkacağını ilan etti—her ne kadar bunun yakın vadede gerçekleşme ihtimali düşük olsa da.
Nawrocki karşıtlarının çoğu açısından en kaygı verici olan şey, adayın geçmişinin şaibeli olması. Kampanyanın son haftalarında gazeteciler, 2000’li yılların başında çalıştığı bir otelde müşterilere seks işçisi ayarladığına dair iddiaları gündeme getirdi. Nawrocki bu suçlamaları reddediyor. Ancak yirmili yaşlarında futbol holiganlarıyla toplu kavgalar yaptığını kabul etti. Gazeteler, yaşlı bir komşusunu dolandırarak dairesini üzerine geçirdiği iddiasını da uzun süre haber yaptı. Nawrocki ve destekçileri tüm bunların Trzaskowski ve devlet medyasının yürüttüğü bir karalama kampanyası olduğunu savunuyor.
Bu tür bir itibara sahip birinin cumhurbaşkanı olması, Polonya siyasetinin sağlığı açısından kötü bir işaret. Varşova’daki Sosyal Bilimler ve Beşeri Bilimler Üniversitesi’nden siyaset bilimci Radoslaw Markowski, “Siyasi niteliği olmayan, temel konularda dahi kafası karışık ve karanlık bir geçmişe sahip bir adamın cumhurbaşkanı olması endişe verici,” diyor. Bazı Polonyalılar ise Nawrocki’nin kullandığı söylemin Avrupa’daki müttefikleri küstüreceğinden kaygılı. Varşovalı seçmen Marcin şöyle diyor: “Polonya her zaman Avrupa savaşlarının merkezinde olmuştur. Kıtadan kendimizi koparırsak, kimse gelip bizi savunmaz.”
PiS destekçileri açısından ise Nawrocki’nin zaferi, uluslararası liberal elitlere karşı bir zafer. Aşırı sağdaki diğer isimler de kutlama mesajları yayımladı. Konfederacja lideri Slawomir Mentzen, yeni cumhurbaşkanının “öncekilerin hatalarını tekrarlamamasını” umduğunu söyledi. İlk turda başka adaylara oy veren ama ikinci turda Nawrocki’yi destekleyen seçmenlerin, “yeni vergilere ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasalara karşı çıkmasını” ve “Ukrayna’nın çıkarlarını bizimkilerle eşdeğer görmemesini” beklediklerini yazdı. Görünen o ki, Nawrocki’nin destekçilerinin umutları, daha çok onun neyi engelleyeceğine dayanıyor.
Kaynak: The Economist