BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
260 metreden daha yüksek olan rüzgâr türbinleri, Polonya’nın tatil kasabası Leba’nın kuzeyinde, Baltık Denizi’nden yükseliyor ve dünyanın en büyükleri arasında yer alıyor. Kıyıdan 20 km’den daha uzağa yerleştirildikleri için göze batmıyorlar—tabii güçlü bir dürbününüz yoksa ya da adınız Donald Trump değilse. Leba’daki plaj tatilcileri ise türbinlerden çok mevsim dışı soğuk havadan rahatsız görünüyor.
Baltic Power adlı bir rüzgâr enerjisi projesinin parçası olan bu türbinlerin gelecek yıl devreye girmesi ve 1,5 milyon haneye yetecek enerji üretmesi bekleniyor. Aynı zamanda değişen ekonomik ve jeopolitik manzaranın göstergeleri. Polonya uzun zamandır Orta Avrupa ülkesi olarak görülüyordu. Ancak yeşil dönüşümün etkisini göstermesi ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının bölgedeki sonuçlarının hissedilmesiyle birlikte, ülkenin ağırlık merkezi kuzeye, Baltık Denizi’ne doğru kaymaya başlıyor.

Enerji öne çıkıyor. Polonya’nın kömür madenlerinin ve ağır sanayisinin büyük kısmına ev sahipliği yapan güneyi uzun süredir ülkenin motoruydu. Bu artık değişiyor. Polonya, AB’nin temiz enerji hedefleriyle uyum sağlamak için kömürü 2049’a kadar aşamalı olarak devreden çıkarmayı planlıyor. Artan madencilik maliyetleri de ekonominin yeşile dönmesine yardımcı oluyor. Bu yıl Haziran ayında Polonya’da yenilenebilir enerji, tarihte ilk kez kömürden daha fazla elektrik üretti (grafiğe bakınız). Polonya, enerji ihtiyacını karşılamak için giderek Baltık kıyısına yöneliyor. Ülke, Świnoujście’deki tek LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) terminalinin kapasitesini yılda 8,3 milyar metreküpe çıkardı ve 2028’de Gdansk’ta yılda 6,1 milyar metreküp kapasiteli ikinci bir terminal açmayı planlıyor. 2022’de faaliyete geçen ve Norveç’ten Danimarka üzerinden geçen bir boru hattı da fazladan 10 milyar metreküp gaz sağlayabiliyor. Deniz aynı zamanda Polonya’nın nükleerleşmesine de yardımcı oluyor. Baltık’ın suları Akdeniz müdavimleri için fazla soğuk olabilir. Ama reaktör çekirdekleri için mükemmel, bu yüzden 2030’larda açılması planlanan Polonya’nın ilk nükleer santrali kıyıda yer alacak.
Bugün Polonya’nın enerji karışımının %14,7’sini oluşturan rüzgâr enerjisi (iki on yıl önce bu oran sadece %0,3’tü) kuzeye ve deniz üstüne kayıyor. Bu yazın başında Polonya koalisyon hükümetinin yayımladığı bir rapora göre, şu anda yapım aşamasında olanlar da dahil Baltık rüzgâr çiftliklerinin 2040’a kadar 18 gigawatt’a ulaşması bekleniyor. Ancak bu ucuz olmayacak. Deniz üstü rüzgâr, Polonya’nın modern tarihindeki en büyük enerji yatırım programı ve önümüzdeki 15 yılda 140 milyar dolardan fazlaya mal olabilir.
Yön değişikliği
Polonya’nın kuzeye yönelişini anlamak için doğuya bakmak faydalı. Polonya, Ukrayna işgalinden çok önce Rus enerjisinden uzaklaşmaya başlamıştı. O zamandan beri Rus petrolü ve gazından tamamen kurtuldu. Bu, yeni tedarikçiler aramayı ve diğer enerji kaynaklarına yatırım yapmayı gerektiriyor. Varşova’daki Opportunity adlı dış politika düşünce kuruluşundan Zuzanna Nowak, “Baltık yönü bir tercih meselesi değil,” diyor. “Bu, enerji ithal edebileceğimiz neredeyse tek yol. Deniz bizim dünyaya açılan penceremiz oluyor.”
Savaş, Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları ve Baltık Denizi’nin jeopolitik bir gerilim hattına dönüşmesi Polonya limanlarının önemini artırdı; limanlar büyük bir büyüme yaşıyor. Yük taşımacılığı son on yılda neredeyse ikiye katlandı. Gdansk, AB’nin en yoğun beşinci ticari limanı haline geldi. Gdynia ve Świnoujście limanları ise yatırım grubu Accolade’a göre Avrupa’nın en yüksek büyüme potansiyeline sahip limanları arasında.
Gdynia Limanı, Ukrayna’ya ve Amerikan üslerine giden askerî teçhizat için de önemli bir NATO merkezi haline geldi. Limanın yönetim kurulu başkan yardımcısı Katarzyna Gruszecka-Spychala, “Baltık ve tüm kuzey kıyısı bir zamanlar kenar bölge olarak görülürdü,” diyor. “Rusya’dan gelen tehdit her şeyi değiştirdi.”
Bu, dış politikayı da kapsıyor. On yıllar boyunca Polonya, bölgesel müttefikler olarak Orta Avrupa’daki komşularına bakmıştı. Artık değil. Rusya’ya sempati duyan liderlere sahip Macaristan ve Slovakya ile ilişkiler kötüleşmiş durumda. Aynı durum Ekim’de yapılacak seçimlerde Rusya yanlısı popülist Andrej Babis’in başbakan olması halinde Çek Cumhuriyeti için de geçerli olabilir. Dört Orta Avrupa ülkesinin işbirliği için ana araç olan Vişegrad Grubu hızla önemsizleşiyor. Polonya bunun yerine Baltık ve İskandinav ülkeleriyle, NATO’nun yeni üyeleri Finlandiya ve İsveç de dahil, deniz güvenliği, enerji ve Rusya konusunda safları sıklaştırmaya başladı. 28 milyar dolarlık Rail Baltica projesi, Polonya’yı Litvanya, Letonya ve Estonya’ya bağlayacak.
Yine de kıyı ekonomisinin alması gereken yol var. Bölge, ülkenin en yüksek gelirine sahip güney ve başkent Varşova’nın gerisinde kalıyor. Varşova’daki bir yetkili, ağır sanayi ve büyük veri merkezlerinin, yeni enerji kaynaklarına daha yakın kuzeye taşınmaya isteksiz olduğunu kabul ediyor. Ancak uzun vadede yeni yatırımlar yerel büyümeyi tetikleyecek.
İç siyasette de rüzgâr kuzeyden esiyor. Başbakan Donald Tusk, Gdansk’lı. Ülkenin yeni cumhurbaşkanı, milliyetçi Hukuk ve Adalet (PiS) Partisi’nin desteklediği Karol Nawrocki de geçmişte bir futbol holiganı olarak, belki de kelimenin tam anlamıyla, bu kentin sokaklarında kendini göstermişti.
Destek tabanı en güçlü şekilde ülkenin doğusunda ve güneyinde olan, kömür endüstrisini uzun süredir sahiplenen PiS, 2027’deki parlamento seçimlerini kazanabilir. Ancak yeni bir hükümet kurulsa bile, enerji ve dış politikada Baltık’a bağlı kalacağı neredeyse kesin. Polonya’nın kuzey rotası sabitlenmiş görünüyor.