- Türkiye, 2024 yılında bir milyon adedi aşan satışla Avrupa’nın en yüksek hacimli motosiklet pazarı haline geldi.
- TÜİK verilerine göre ölümlü ve yaralanmalı motosiklet kazaları tüm kazaların %31,5’ini oluşturdu ve bir önceki yıla göre %33’ten fazla arttı.
- Hızlı büyüyen pazar, güvenlik teknolojilerinin önemini ön plana çıkardı.
Türkiye, 2024 yılı verilerine göre Avrupa’da motosiklet satışlarında lider konumuna yükseldi; bu da ülkenin genç ve dinamik nüfus yapısı ile mobiliteye kaymasını açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu hızlı büyüme, beraberinde ciddi bir güvenlik açığını da getirmiş durumda. TÜİK verileri, 2024’te ölümlü ya da yaralanmalı motosiklet kazalarının tüm trafik kazalarının %31,5’ini oluşturduğunu; bu oranın bir önceki yıla göre %33’ten fazla arttığını ortaya koyuyor.
Bosch, artan kaza oranlarına karşı üç katmanlı bir güvenlik yaklaşımı benimsiyor. İlk aşamada ABS gibi anlık müdahale sistemleriyle sürücülere fren desteği sağlanıyor. İkinci aşamada MSC sistemi ile sürüş sırasında denge ve kontrol korunuyor, özellikle virajlı yollarda riskler azaltılıyor. Üçüncü aşamada ise radar sensörleri ve bağlantı teknolojileri aracılığıyla sürücü çevresiyle iletişim kurarak erken uyarılar alabiliyor.
Bosch’un Türkiye ve Orta Doğu Başkanı Daniel Korioth, pazarı sadece karşılamakla kalmadıklarını, aynı zamanda mobilite ihtiyaçlarını şekillendirdiklerini vurguladı. Almanya’daki motosiklet tutkunu mühendislerle yapılan titiz testlerle, güvenlik destek sistemleri ve motor yönetim çözümleri Türkiye’ye sunuluyor. Bosch Türkiye Mobilite Orijinal Ekipmanlar Satış Direktörü Mehmet Altınbaş ise gelişmiş sürücü destek sistemlerinin Almanya’da yaralanmalı kazaların yaklaşık altıda birini önleyebildiğini hatırlatarak, Türkiye’de de benzer bir potansiyelin bulunduğunu belirtti.
Sonuç olarak Türkiye, motosiklet satışında zirveye çıkarken güvenlik konusu daha fazla gündeme taşınıyor. Bosch’un sunduğu teknolojiler, sadece ekonomik büyümeyi destekleyen değil aynı zamanda toplumsal güvenliği artıran bir çözüm olarak öne çıkıyor. Bu sistemlerin yaygınlaşması, uzun vadede kaza oranlarının düşmesine ve trafik kültürünün dönüşmesine katkı sağlayabilir.