BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Eğer bir şeyleri sırf dilemekle gerçek kılmak için bir Nobel ödülü olsaydı, Donald Trump kesin aday olurdu. 29 Eylül’de Gazze savaşını bitirmek için sunduğu plan, hem İsrail hem de Hamas tarafından “kabul edildi” ama kritik unsurları reddedildi. Arap liderler de Trump’ın BM’de görüştükleri taslakla Beyaz Saray’da açıkladığı versiyon arasında ciddi farklar olduğunu vurguluyor. Fakat Amerikan başkanı bu farklılıkları görmezden geliyor ve “dünyanın dört bir yanından ülkelerin” planı desteklediğinde ısrar ediyor.
İsrail ve Hamas temsilcileri 6 Ekim’de Mısır’da başlayacak dolaylı görüşmelerde bu farkları daraltmayı umuyor. İlk aşamada Gazze’de ateşkes, 48 İsrailli rehine ile 1.950 Filistinli mahkûmun serbest bırakılması ve bölgeye insani yardımın hızlandırılması hedefleniyor. Sonraki aşama ise savaş sonrası Gazze’nin yönetimi ve güvenliği üzerine. Ancak mesele yalnızca İsrail–Hamas anlaşmazlığı değil; Filistinlilerin kendi aralarındaki ihtilaflar ve Arap destekçileriyle olan görüş ayrılıkları da süreci zorlaştırıyor.
Ateşkesin merkezinde Hamas’ın silahsızlandırılması var. Dünya bu konuda hemfikir olsa da Hamas buna yanaşmıyor. Bir Arap diplomat, Hamas’ın ancak “uygulanamaz kadar muğlak” bir dille yazılırsa buna evet diyeceğini söylüyor. Trump’ın 24 Eylül’de New York’ta konuştuğu taslakta yalnızca “saldırı amaçlı askeri altyapının yok edilmesi” isteniyordu. Ancak İsrail’le yoğun müzakereler sonrası Beyaz Saray’da açıkladığı metin çok daha ileri gitti: Hamas’ın tüm “askeri ve terör ekipmanlarını” teslim etmesi, yabancı fonlarla silahların satın alınması ve sürecin bağımsız gözlemcilerce denetlenmesi öngörülüyor. Netanyahu, “Hamas silahsızlandırılacak, bu ya Trump’ın planıyla diplomatik olarak ya da bizim tarafımızdan askeri olarak yapılacak” dedi.
Hamas ise bu formülü reddetti. Katar’daki siyasi kanat daha esnek olabilir ama Gazze’deki askeri komutanlar hafif silahları bile bırakmak istemiyor. Aksi takdirde militanların İslami Cihad veya Halk Direniş Komiteleri gibi küçük gruplara kayabileceğinden endişe ediyorlar. Daha önce de bazı Hamas mensupları, İsrail’e karşı daha kararlı gördükleri IŞİD yanlısı gruplara geçmişti.
Batı Şeria’da otoriteyi elinde bulunduran Filistin Yönetimi (FY) ise savaş sonrası Gazze’de rol üstlenmesi gereken aktör olarak görülüyor. Ama bu da reform şartına bağlı. Arap liderler yolsuzluğun bitmesini isterken Batılılar demokratikleşme talep ediyor. Mahmud Abbas seçim ve yolsuzlukla mücadele sözü verdi; fakat geçmişte de çok kez söz verip yerine getirmediği biliniyor. Dahası, Hamas da İsrail de Gazze’nin güvenliğinde FY’yi görmek istemiyor. Netanyahu, Gazze’nin “ne Hamas ne de Filistin Yönetimi tarafından yönetileceğini” belirtiyor.
Trump planı uluslararası bir güvenlik gücü öngörüyor. Arap ülkelerinin de dahil olacağı böyle bir kuvvetin, Filistinli militanlarla çatışmaya girmesi ihtimali bölge liderlerini endişelendiriyor. Öte yandan Gazze’nin yeniden inşası için milyarlarca dolar gerekiyor. Dünya Bankası şubat ayında 53 milyar dolar tahmininde bulunmuştu. Trump bu yükün Körfez ülkelerince karşılanmasını istiyor. Ancak Körfez başkentleri, “yine birkaç yıl içinde yıkılacaksa” para vermeyeceğini defalarca belirtti.
Müzakereler böylece bir “Gordion düğümüne” benziyor. Diplomatların hem İsrail’i hem Hamas’ı tatmin edecek bir silahsızlanma formülü bulması şart. Fazla uygulanabilir olursa Hamas geri adım atar; fazla muğlak olursa da diğer unsurlar –yeniden inşa ve İsrail’in çekilme boyutu– riske girer. Diplomasi bazen muğlaklıktan fayda görür, ama her zaman gerçekliği yenemez.