BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
New York’un Midtown Manhattan bölgesindeki 270 Park Avenue adresinde, JPMorgan Chase çalışanları devasa yeni genel merkezlerine taşındı. Yaklaşık 2,5 milyon metrekarelik ofis alanına sahip bina, yaklaşık 425 metre yüksekliğiyle güneydeki Empire State Binası’yla neredeyse aynı boyda. Tüm bir şehir bloğunu kaplayan bu yapı ve piyasa değeri 1 trilyon dolara yaklaşan bir bankanın eseri olması, sarsılmaz bir güç imajı yaratıyor.
İki yüzyıldan uzun süredir New York, ticaretin, bankacılığın ve servet yönetiminin merkezi, Amerika ve dünya için sermaye piyasalarına açılan heybetli bir kapı olmayı sürdürüyor.

Ama gökdelenlerin altında şehir eski özgüvenini kaybediyor. Dünyanın birçok bölgesi sanayisizleşmeden şikâyet ederken, New York bambaşka bir sorunla karşı karşıya: buna “finanssızlaşma (definancialisation)” denebilir. Şehrin Amerika’nın finans sektöründeki hâkimiyeti ve yüksek maaşlı işlerdeki payı zayıfladı; ayrıca aşırı zenginler için çekiciliğini de yitiriyor. Bu durum, Amerika’nın en yüksek yerel vergilerinden bazılarını uygulayarak finansçılardan gelir sağlayan New York’un cömert belediye refah sistemini tehdit ediyor.
Üstelik, şehir yakında sol eğilimli, neşeli politikacı Zohran Mamdani’nin belediye başkanlığı dönemine girebilir. Mamdani, şirketler ve zenginlerden daha fazla vergi alarak “vergiyle beslenen sosyal programları” genişletmek istiyor. Ancak bu durum, şehrin kalan finans elitleriyle doğrudan bir çatışma anlamına geliyor.
Finansın Ağırlığı Azalıyor
New York’ta finans ve sigorta sektörlerinde çalışanların payı uzun süredir düşüyor:
1990’da %11,5 olan oran, 2024 Ağustos’unda %7,7’ye geriledi.
Son beş yılda ABD genelinde yaratılan 233 bin yeni finans işinin sadece 19 bini New York eyaletine gitti. Texas, Florida, Kuzey Carolina ve Georgia bu konuda öne çıktı. JPMorgan yeni gökdelenine rağmen bugün New York’tan çok Texas’ta daha fazla çalışan istihdam ediyor.
“Mavi Notlar” Başlıyor
New York’un finans merkezi olma üstünlüğü neden sarsılıyor?
New York City Partnership’in başkanı Kathryn Wylde, bunun nedenini yüksek maliyet ve ağır vergi yükü olarak açıklıyor.
- Eyaletin kurumlar vergisi oranı %7,25 ile ortalama düzeyde.
- Ancak New York şehri kendi kurumlar vergisini bunun üstüne ekliyor; ayrıca bölgesel ulaşım ağı için ek vergi de alıyor.
Böylece bazı işletmeler sadece yerel düzeyde bile %18’in üzerinde vergi ödüyor.
Bir diğer yük ise yerel istihdam düzenlemeleri:
Şirketlerin yapay zekâ tabanlı işe alım araçlarını bağımsız denetime tabi tutma zorunluluğu, ya da adaylardan geçmiş maaş bilgisi ve sabıka kaydı sormayı yasaklayan kurallar gibi. Bu nedenle finans firmaları, işlerini daha ucuz bölgelere taşıyarak büyük tasarruf sağlıyor.
- Goldman Sachs, yöneticilerini Dallas ve Salt Lake City’ye taşımaya teşvik etti.
- Morgan Stanley, geçen yıldan beri Georgia eyaletinin Alpharetta kentinde en büyük işveren.
- Citigroup, Kuzey Carolina’nın Charlotte şehrinde operasyonlarını genişletiyor ve ortalama 132 bin dolar maaşla 510 yeni kişi işe alacağını duyurdu — bu rakam eyaletin ortalama hane gelirinin iki katı.
Eğitimli İşgücü de Göç Ediyor
Kurumsal düzeydeki bu değişim, eğitimli çalışanların da başka şehirlere yönelmesi sayesinde mümkün oldu.
2010–2024 arasında New York metropolünde lisans mezunu sayısı %32 artarak 3,6 milyona çıktı. Ancak ABD genelinde artış %44 oldu — yani diğer şehirlerde daha hızlı büyüme var.
- Miami ve Dallas’ta mezun sayısı %60’ın üzerinde arttı.
- Charlotte ve Austin’de ise iki katından fazla.
Artık işverenler ihtiyaç duydukları nitelikli çalışanları yalnızca New York’ta değil, pek çok şehirde bulabiliyor.
Vergiler yüksek, yaşam pahalı.
- Ortalama yıllık araç sigortası 1.729 dolar, ABD ortalamasının 400 dolar üzerinde.
- 2024’te şehirde bir kreşin yıllık maliyeti 26.000 dolar, 2019’a göre %43 artış.
- Konut fiyatları ise en büyük yük: ortalama aylık kira 3.600 dolar, ABD’nin 50 büyük şehrindeki ortalamanın (1.700 $) iki katı.
En zengin kesimi uzaklaştıran bir diğer etken, 2017’de yürürlüğe giren vergi reformu oldu.
Trump döneminde çıkarılan Tax Cuts and Jobs Act, yüksek gelirli bölgelerde yaşayanların eyalet ve yerel vergileri (SALT) federal gelir vergisinden düşme hakkını 10.000 dolar ile sınırladı.
Bu, yüksek vergi ödeyen New York’lular için ciddi bir ek yük anlamına geldi.
Sonuç olarak:
- Elliott Management’ın kurucusu Paul Singer ve Icahn Enterprises’ın kurucusu Carl Icahn Florida’ya taşındı.
- Donald Trump da 2019’da aynı yolu izledi.
- New York eyaletinde 1 milyon doların üzerinde gelir beyan edenlerin payı 2010’da %12,7’den 2022’de %8,7’ye düştü.
Bu kayıp, eyalet ve şehir bütçelerinde yaklaşık 13 milyar dolarlık vergi gelirine mal oldu.
Goldman Sachs’ın verilerine göre, 2018–2023 arasında New York’taki 10 milyon dolar üzeri gelire sahip hanelerin %10’u başka eyaletlere taşındı.
Zenginlerin ve finansçılarının göçüyle birlikte, şehirde iş artışı daha düşük ücretli sektörlere kaydı.
2019 sonundan bu yana New York’ta 268 binden fazla yeni iş, özellikle evde sağlık ve sosyal hizmetler alanında yaratıldı.
Toplam istihdam artışı ise 220 bin olduğu için, bu sektör olmasa şehir iş kaybı yaşayacaktı.

Bu dönüşüm maaş zarflarında da açıkça görülüyor.
Covid-19 pandemisinin ardından Amerika’nın çoğu bölgesinde ücret artışları hız kazanırken, New York City bu eğilimin dışında kaldı. Enflasyonun yükselmesi ve iş gücü piyasasının sıkılaşması birçok eyalette çalışanların maaş pazarlığında elini güçlendirdi; ancak ülkenin en büyük şehrinde tablo tam tersine döndü.
Ocak 2020’den bu yana, ABD genelinde özel sektörde saatlik reel ücretler yaklaşık %3 arttı,
ama New York’ta aynı dönemde %9 geriledi.
Bu fark, şehirdeki “geçim maliyeti krizini” merkezine alan Zohran Mamdani’nin seçim kampanyasının neden bu kadar yankı bulduğunu da açıklıyor.
Teknoloji sektörü umut ışığı olabilir
Yine de iyimserler bir çıkış yolu görüyor: teknoloji istihdamı.
Yerel düşünce kuruluşu Centre for an Urban Future’a göre, 2014–2024 arasında New York’taki teknoloji sektöründe istihdam %64 arttı.
- Google’ın sahibi Alphabet, 2022’de Hudson Nehri kıyısında büyük bir kampüs açtı.
- OpenAI ve Anthropic gibi iki yapay zekâ devi de geçen yıl şehirde ofis açarak bu yükselişe katıldı.
Yine de teknoloji sektörünün büyümesi, finansın boşalttığı alanı doldurmaya yeterli olup olmayacağı hâlâ belirsiz. New York’un geleceği, hem yüksek yaşam maliyetini düşürüp nitelikli iş gücünü elde tutabilmesine hem de Mamdani’nin vergilendirme politikalarının yatırımcıları korkutup kaçırıp kaçırmayacağına bağlı olacak.

2019’da yerel muhalefet nedeniyle Amazon’un New York’a genel merkezini taşıma planı çökmüş olsa da, e-ticaret devi sessizce şehirde büyümeye devam etti. 2023’te Manhattan’da 2.000 çalışanlık yeni bir ofis açtı. Nisan 2024’te ise yakında bulunan, daha önce HSBC’nin ofis olarak kullandığı 330.000 metrekarelik alanı kiraladı. Bu gelişme, finansın yerini teknolojiye bırakmaya başladığının sembolü olarak görülüyor.
Teknoloji sektörü yine de finansın yarattığı dev istihdam boşluğunu doldurmaya yetmiyor. 2024 Ağustos verilerine göre New York’ta bilgisayar sistemleri tasarımı ve ilgili hizmetlerde çalışan sayısı 84.000 kişi. Bu gruba yüksek maaşlı yazılım geliştiriciler de dahil, ancak bu sayı hâlâ finans ve sigorta sektöründeki 383.000 çalışanın dörtte birinden az. Ayrıca teknoloji şirketleri de tıpkı bankalar gibi yüksek vergiler, yaşam maliyetleri ve yoğun düzenlemeler nedeniyle şehirde büyümekte zorlanıyor. Yani teknoloji, New York’un ekonomik motorunu canlı tutacak kadar büyük değil.
Şehrin yönetimi için bu tablo giderek daha zorlayıcı hale geliyor. Daha küçük bir finans sektörü, azalan milyoner sayısı ve düşük ücretli işlerde artan istihdam, yüksek sosyal harcama düzenini tehdit ediyor. New York, kişi başına refah ve eğitim harcamasına en çok para ayıran eyalet konumunda. 2022’de bu iki kalemde kişi başı 9.761 dolar harcandı. Bu miktar Texas’tan yüzde 72, Florida’dan ise yüzde 130 daha fazla.
Bard College tarih profesörü Daniel Wortel-London, “The Menace of Prosperity” adlı kitabında New York’un refah devleti anlayışının “elit odaklı büyüme” ile şekillendiğini vurguluyor. Şehir uzun yıllar boyunca yüksek maaşlı sektörleri çekerek, bu şirketlerin ve çalışanlarının ödediği vergilerle sosyal programlarını finanse etti. Ancak sermaye yavaş yavaş şehirden uzaklaşırken, New York’un zenginlerden alınan vergilere dayalı refah modeli giderek daha kırılgan hale geliyor.

Zohran Mamdani’nin seçim programındaki en pahalı vaat, New Yorklulara ücretsiz çocuk bakımı sağlamayı amaçlayan yıllık 6 milyar dolarlık planı. Bu fikir, hatta bazı yüksek gelirli finans çalışanları için bile kulağa cazip geliyor. Mamdani bu projenin finansmanını, eyaletin kurumlar vergisini yüzde 11,5’e yükselterek — komşu New Jersey’le aynı seviyeye getirerek — ve geliri 1 milyon doların üzerindekilere ek yüzde 2 gelir vergisi uygulayarak sağlamayı hedefliyor. Ancak bu vergi artışlarının yürürlüğe girebilmesi için eyalet valisi Kathy Hochul’un onayı gerekiyor ve Hochul defalarca yeni vergilere izin vermeyeceğini söyledi. Bu da çok zenginler ve şirketler için, Fort Lauderdale veya Dallas’a taşınma kararını daha da kolaylaştıracak.
Yüksek maaşlı işlerin azalması, şehirdeki konut krizini daha da ağırlaştırıyor. New York’ta yüksek kiralardan şikâyet etmek yeni bir şey değil, ancak artık bu durum gelir dağılımının her kesimini etkileyen bir sorun haline geldi. Konut fiyatları hem ekonomik hem de siyasi anlamda giderek daha yakıcı bir meseleye dönüşüyor.
Düşük gelirli New Yorklular için kira, maaşlarının giderek daha büyük bir kısmını yutuyor. Şehrin her üç yılda bir yaptığı konut ve boşluk anketine göre, 2024 itibarıyla yıllık geliri 70.000 doların altında olan haneler gelirlerinin yüzde 54’ünü kiraya harcıyor. 1991’de aynı gelire sahip bir hane için bu oran yüzde 40’ın altındaydı.
Konut sorunu sadece dar gelirlileri değil, yüksek ücretlileri de zorluyor. The Economist’in “Sex and the City” dizisinin karakteri Carrie Bradshaw’dan esinlenerek hazırladığı göstergesine göre, 2024’te New York’ta tek odalı bir dairenin kirasını karşılayabilmek için bir kişinin yılda en az 151.600 dolar kazanması gerekiyordu. Bu rakam, zaten pahalı kabul edilen Boston ve San Francisco’daki seviyeden yaklaşık yüzde 50 daha yüksek.
Şehirde teknoloji sektörünün geleceğine dair iyimser bir rapor yayımlayan Centre for an Urban Future bile, yüksek konut maliyetlerinin sektörün genişlemesinin önündeki en büyük engel olduğunu vurguluyor.

New York’un konut sıkışıklığıyla ilgili son dönemde bazı olumlu gelişmeler yaşandı. Aralık ayında şehir meclisi, “City of Yes” adı verilen imar yasası değişikliklerini onayladı. Bu düzenlemeler, ofislerin konuta dönüştürülmesini kolaylaştırıyor, bazı yeni projelerde otopark zorunluluğunu gevşetiyor ve toplu taşıma yakınındaki düşük yoğunluklu bölgelerde daha yüksek binaların inşasına izin veriyor. Bu liberalizasyon adımı, yolsuzluk iddialarıyla gölgelenen mevcut belediye başkanı Eric Adams döneminin en olumlu sonucu olarak değerlendiriliyor.
2024’te şehirde 34.000 yeni daire inşa edildi; bu rakam son 60 yılın en yükseği. Ancak bu patlama, geliştiricilerin sona ermek üzere olan vergi teşvikinden yararlanmak için projelerini hızla tamamlamasından kaynaklandı. Bu nedenle aynı performansın 2025’te tekrarlanması pek olası görünmüyor.
Zohran Mamdani’nin konut politikaları arasında en dikkat çekeni, şehir genelindeki yaklaşık 1 milyon “kira denetimli” dairede kiraları dondurma önerisi. Bu uygulama, bu evlerde yaşayan milyonlarca New Yorklu için büyük bir rahatlama anlamına gelebilir, ancak şehirdeki diğer kiracıları kapsamayacağı için çözümü sınırlı kalacaktır. Üstelik hem kira denetimli hem de piyasa koşullarına göre kiralanan dairelere sahip ev sahipleri, gelir kayıplarını telafi etmek için serbest kiraları daha da artırabilir. Bu da hâlihazırda yüksek kira ödeyen kesimi daha fazla zorlayacaktır.
Ayrıca gelirleri sabitlenen ev sahipleri, bakım ve onarım masraflarını kısmaya yönelebilir. Geliştiriciler ve yatırımcılar da kira dondurma kararının yeni inşaatları caydıracağını savunuyor, çünkü New York’ta yeni konut projeleri, vergi indirimi alabilmek için belirli oranda kira denetimli daire içermek zorunda. Mamdani’nin önerisi, bu yapıyı riske atarak şehirdeki konut arzını uzun vadede daha da kısıtlayabilir.

Zohran Mamdani, “City of Yes” imar düzenlemelerini destekleyen isimlerden biri. Onun hedefi, önümüzdeki on yıl içinde 200.000 yeni kira denetimli daire inşa etmek; bu, mevcut inşaat hızının üç katına denk geliyor. Şehrin “YIMBY” (Yes, In My Back Yard – yani “evet, arka bahçemde yapılsın”) hareketi de, çok sayıda kira denetimli birim içeren projelerin hızla onaylanacağı vaadi karşısında heyecanlı. Mamdani, yakın zamanda yapılan bir adaylar tartışmasında, yalnızca sosyal konutlar için değil, serbest piyasa kiralarıyla inşa edilecek dairelerin yapımını da kolaylaştırmak istediğini, bunun için tüm geliştiriciler üzerindeki bürokratik engelleri azaltmayı planladığını söyledi.
Yine de Mamdani’nin konut politikalarının ne kadar “özgürleştirici” olacağı belirsiz. Eğer reformlar, devlet müdahalesiyle ağırlaşmış “yarı-sosyalist” çerçevenin ötesine geçebilirse, şehirde gerçek bir dönüşüm yaratabilir. Zira ortalama bir New Yorklunun yaşam koşullarını iyileştirecek en etkili adım, konut arzının dramatik biçimde artması olacaktır.
Ancak bu genişleme, yüksek gelirli işlerin yeniden çoğalması ve her gelir düzeyine uygun ulaşılabilir konut sayısının hızla artması olmadan gerçekleşmezse, New York giderek sıradan bir Amerikan kentine dönüşebilir — yalnızca istisnai yüksek kiralar ve siyasi olarak genişletilmek istenen pahalı bir refah sistemiyle farkını koruyan bir şehir olarak.
Daha da kötüsü, New York’un finans alanındaki ağırlığını kaybetmesi, piyasaların canlı, bankaların güçlü ve işsizliğin düşük olduğu bir dönemde yaşanıyor. Ya ABD ekonomisi yavaşlar, bankacılık sektörü zor günler geçirirse ne olur? New York City Partnership başkanı Kathryn Wylde’ın dediği gibi:
“Korkarım bunu yakında öğreneceğiz.”






