Her yıl 3 Ağustos’ta Kudüs’ün yağmalanmasının anısına tutulan oruç sırasında, ibadet edenler neredeyse 2000 yıl önce Roma ordusunun yıktığı Yahudi tapınağı için yas tutuyor. Bu yıl İsrail’in ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben-Gvir, binlerce Yahudi’ye Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Tapınak Tepesi’nde dua ettirdi ve Müslümanların kutsal mekânı olan Kubbet-üs-Sahra’nın yerine tapınağı yeniden inşa etme sözü verdi. Ama şehrin diğer tarafında bir çatı katında bazı Yahudiler geçmişte ve bugün yaşanan yıkımlara ağıt yakıyordu. “Gazze ıssız ve harabeye dönmüş durumda. Biz yeni Romalılarız,” dedi, savaş sırasında güç kazanan Faithful Left adlı grubun bir dinî lideri müritlerine.
Geçen aya kadar, bu tür pişmanlık gösterileri İsrail’de marjinal bir manzaraydı. İsrailli Yahudilerin çoğu ülkelerinin adil bir savaş yürüttüğünü düşünüyordu. Ama temmuz ortasından bu yana, daha önce Gazze’deki acıları göstermeyen ana akım haber bültenleri, zayıf düşmüş insan görüntülerini yayınlamaya ve davanın ahlakını sorgulamaya başladı. “Bu bir halkla ilişkiler başarısızlığı değil, bir ahlak başarısızlığıdır,” dedi İsrail’in en popüler haber sunucusu Yonit Levy televizyonda. Kudüslü Yahudiler, Gazze harabelerinde savaşan bir film yapımcısının hazırladığı Biz Kahraman Değiliz adlı belgeseli izlemek için bir kültür merkezini doldurdu. “Eskiden oğullarımızı neden savaşa gönderdiğimizi biliyorduk,” dedi iki asker babası. “Artık bilmiyoruz.”
Savaşın büyük bölümünde İsrail’in sol muhalefeti ya savaşı destekledi ya da geri çekildi. On binlerce kişi İsrail’i terk etti. Ama hava üsleri önünde İsrail bombalarıyla ölen Filistinli çocukların fotoğraflarını taşıyan az sayıda aktivist daha geniş bir uyanıştan söz ediyor. Sayıları, dünyadaki başkentlerde protesto eden yüz binlerle karşılaştırıldığında çok az olsa da, on kat arttıklarını söylüyorlar.
Bazı eski generaller ve birkaç ana akım siyasetçi de bu protestolara katılıyor. Mayıs ayında solcu Demokratların lideri Yair Golan, “Akıllı bir ülke çocuk öldürmeyi hobi edinmez,” dedi. Eski savunma bakanı Moşe Ya’alon, çocuk öldürmeyi ve etnik temizliği “hükümet politikası” olarak nitelendirdi. Ağustos başında yüzlerce akademisyen, sanatçı ve mimar askerleri emirleri yerine getirmemeye çağırdı. 6 Ağustos’ta bir grup hukuk profesörü başbakan Binyamin Netanyahu’ya yazdıkları mektupta savaşın yasallığını sorguladı.
Soykırım suçlamaları da artık tabu değil. Temmuz sonunda İsrail’in en önde gelen iki insan hakları örgütü, B’Tselem ve İnsan Hakları İçin Doktorlar, Gazze’deki yaşamın yok edilişini ayrıntılandıran raporlar yayımladı. Her ikisi de İsrail’in soykırım işlediği sonucuna vardı. Tanınmış romancı David Grossman, bir İtalyan gazetesine “Kalbim kırık ama söylemeliyim: Bu bir soykırım,” dedi.
Peki, bu fikir değişiminin nedeni ne? Bu yılın başında ilan edilen ateşkes, hayatta kalan yaklaşık 20 rehinenin iadesini sağlamalıydı. Netanyahu martta savaşı yeniden başlattığında birçok İsrailli savaşın gerekçesini yeniden düşünmeye başladı. Cephede 200 günden fazla geçiren yedek askerler, sonu gelmeyen bir savaşa katılma konusunda giderek isteksizleşiyor. Küresel kınama da etkili olmaya başladı. Gazeteciler, küresel ve yerel haberler arasındaki farkı editörlere soruyor. Spor yorumcuları, büyüyen Avrupa boykotunun etkisini futbol menajerlerine soruyor. Akademisyenler, yurtdışındaki kariyerleri için endişeleniyor. Muhalefet politikacıları, İsrail’in giderek bir parya devletine dönüştüğünü söylüyor.
Netanyahu ise yoluna aldırmadan devam ediyor. Ateşkes görüşmeleri çıkmaza girmişken, şimdi tüm Gazze’yi işgal etme fikriyle oynuyor gibi görünüyor. Destekçileri de aynı şekilde tavizsiz. Bir ankete göre, destekçilerinin yüzde 47’si Gazze’deki açlık haberlerini sahte buluyor. Yüzde 18’i umursamıyor. (Yalnızca yüzde 23’ü önemsediğini söylüyor.) Hükümet yanlısı kanallar, savaş eleştirmenlerini beşinci kol olmakla suçluyor. Netanyahu yanlısı Kanal 14’te bir yorumcu, “Bırakın gitsinler,” diyor.
Yine de çatlaklar var. Genelkurmay başkanı Eyal Zamir, yorgun yedek birliklerle mücadele ediyor ve onu Gazze bataklığının daha derinine çekecek emirleri reddediyor. Sivilleri hedef almayı eleştiren siyasetçiler destek kazanıyor. Aktivistlere göre, polis bile protestolara daha hoşgörülü yaklaşmaya başladı. Filistinlilerin durumu İsraillilerin siyasi öncelik listesinde hâlâ alt sıralarda. Ama yavaş yavaş yukarı çıkıyor.