Oy Sandığı: Sandığı Açan Para
Demokrasi sandıkta başlar, ama bitiş çizgisini çoğu zaman cüzdan çizer. Sandığın üstünde “oy” yazılıdır, ama altında banknotların gölgesi vardır. Seçmen tercihi ile piyasa gerçeği arasındaki bu ince çizgi, siyasetin kaderini paranın rotasına bağlar.
Türkiye örneğinde bu gerçek çok daha çıplak: Son 20 yılda hangi partinin hangi sloganla geldiği, hangi vaadi dillendirdiği tartışılabilir. Ama faiz, kur, enflasyon üçgeni bir noktada pusulayı eline alır. “Rasyonel” ya da “irrasyonel” tercihler sandıkta tartışılır, fakat piyasa ertesi gün kararını verir.
Bankaların kâr dağıtımı, kur korumalı mevduat, tahvil ihalesi, yabancı fon akışı… bunlar seçmen tercihiyle değil, küresel sermayenin risk iştahıyla yön alır. Oy pusulası bir defa açılır, ama dolar kuru ekranlarda her saniye güncellenir.
Bugün iktidar ya da muhalefet fark etmeksizin ekonomi politikası, sermaye akımlarının belirlediği sınırların dışına çıkamıyor. Seçmenin verdiği yetki, aslında sermayenin çizdiği koridorda yürümek için geçerli bir kimlik kartı.
“Sandık mı, sermaye mi?” sorusunun cevabı acı ama net: Sandık sadece yön tabelası, yolu açan ise sermaye. Oy pusulasındaki mürekkep kurur, ama paranın rotası sürekli yeniden yazılır.