BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Donald Trump ve Şi Cinping’in gelecek hafta Güney Kore’de bir araya gelmesi bekleniyor. Ancak gerçekten buluşup buluşmayacakları belirsiz. Bu durum, dünyanın en önemli ikili ilişkisinin ne kadar sarsıcı bir hale geldiğini gösteriyor. Haftalardır Amerika ile Çin birbirine sert şekilde yükleniyor. Amerika, teknoloji ihracatına yönelik kısıtlamaları sıkılaştırdı ve daha yüksek gümrük tarifeleriyle tehdit etti; Çin ise nadir toprak elementleri üzerinde yaptırımlar ve ihracat kısıtlamaları uygulayarak karşılık verdi. Taraflar arasında iletişim neredeyse kopmuş durumda. Beyaz Saray’da, bu sinir ve dayanıklılık testinde üstünlüğün Amerika’da olduğu yönünde bir inanç hakim. Hazine Bakanı Scott Bessent, Çin’in “zayıf” olduğunu söylüyor. Ancak gerçek bundan farklı.
Çin, ticaret savaşını kazanıyor. Amerika kadar etkili bir biçimde tırmandırmayı ve misilleme yapmayı öğrendi. Üstelik artık kendi sınır ötesi ticaret kurallarını deniyor ve bu yolla dünya ekonomisinin yönünü değiştirmeye başlıyor.
Donald Trump Oval Ofis’e yeniden girdiğinde, Çin politikasının savunma boyutu belirsizdi: Tayvan’ı ve Amerikan müttefiklerini Çin’in askerî tehditlerine karşı savunmaya gerçekten hazır mıydı, değil miydi? Bu sorunun yanıtı hâlâ rahatsız edici biçimde muğlak. Ancak Trump’ın Çin’le ticaret konusundaki duruşu çok daha netti. İlk döneminde başlattığı baskı kampanyasını hızlandıracaktı. Bu, daha fazla gümrük tarifesi, yüksek teknoloji ticaretine yönelik daha sıkı kontroller ve yaptırımların daha hevesli kullanımı anlamına geliyordu. Yönetimin hedefi, Çin’in üretim gücünü sakatlamak, mali ve ticari tavizler koparmak ve Çin’in teknolojik gelişimini yavaşlatmaktı. Trump ekibindeki bazı isimler, Amerika baskıyı hafifletirse Çin’in devlet kapitalizmini reforme etmeyi taahhüt edeceği “büyük bir anlaşmanın” bile hayalini kuruyordu.
Altı ay sonra, Çin üç nedenden ötürü Amerika’dan daha rahat nefes alıyor. Birincisi, Amerikan baskısına dayanabileceğini ve misillemede usta olduğunu kanıtladı; bu durum, diplomatik jargonda “tırmanma üstünlüğü” olarak adlandırılıyor. Trump’ın bazı eleştirmenleri bunu “TACO” (Trump Always Chickens Out – Trump her zaman geri adım atar) olarak nitelendiriyor. Ancak bu aynı zamanda Çin’in derin gücünü, hazırlığını ve becerisini de yansıtıyor. Trump’ın Nisan ayında Çin’e uyguladığı “Kurtuluş Günü tarifeleri”, Wall Street’teki düşüş sonrası geri çekildi. Yakın zamanda Çin, yüksek teknoloji üretiminde kullanılan nadir toprak elementlerinin ihracatını sınırlayınca, Trump %100’lük yeni tarifelerle tehdit etti, ancak yine geri adım attı. Çin’i neredeyse tamamen ticari ambargoyla felç etme tehditleri inandırıcı değil, çünkü bu Amerika’ya da zarar verir. Çin’in kriz içinde olduğunu iddia edenler, bu yıl Çin borsasının dolar bazında %34 yükseldiğini — S&P 500’ün artışının iki katı — not etmeli.
Çin misillemeyi ustaca yapmayı öğrendi. Trump, Çin konteyner gemilerine liman vergisi koyunca, Pekin de Amerikan gemilerine benzer bir vergiyle karşılık verdi. DuPont, Google, Nvidia ve Qualcomm gibi Amerikan şirketleri üzerinde baskı kurmak için rekabet soruşturmaları tehdidinde bulundu. Ayrıca, geçen yıl Amerikan çiftçileri için 12 milyar dolarlık bir pazar olan Amerikan soya fasulyesini almayı reddederek, Trump’ın en çok değer verdiği Orta Batı seçmenlerini ekonomik sıkıntıya soktu. Çin hâlâ bazı Amerikan yaptırımlarına maruz, özellikle uçak motorları konusunda; ancak Şi Cinping, Çin tedarik zincirlerini yabancı girdilerden arındırmak ve ülkesini diğerlerinin tedarik zincirlerinde vazgeçilmez kılmak için büyük baskı yapıyor. Trump teorik olarak Çin’in dolar bazlı bankacılık sistemine erişimini kesebilir, ama muhtemelen yapmayacak — çünkü bu adım finansal piyasalarda öyle bir sarsıntı yaratır ki Amerika’yı da ağır yaralar.
Tüm bu misilleme döngüsünün ortasında, Çin deneme-yanılma yöntemiyle yeni bir küresel ticaret normları dizisi geliştiriyor. Bu, Pekin’in ikinci büyük başarısı. Çin, eski liberal ticaret düzeninin enkazı üzerinde, Trump’ın tarifeler imparatorluğuna rakip olacak Çin merkezli bir sistem inşa etmek istiyor. Çin zaten ticaret coğrafyasını değiştirdi: Eylüle kadar olan bir yılda mal ihracatı %8’in üzerinde artarken, Amerika’ya yapılan ihracat %27 azaldı. Çin’in nadir toprak elementleri ihracatını sınırlama tehditleri Batı’da korku yaratıyor, çünkü Çin bu piyasada hakim konumda ve Batılı üretim zincirlerini felç edebilir. Ama asıl dikkat çekici olan, Çin’in küresel lisanslama sistemi kurmaya çalıştığını göstermeleri. Bu, Amerika’nın yarı iletken endüstrisini kontrol etmek için kullandığı stratejinin daha sert bir versiyonu. Çin, dünyanın 70’ten fazla ülkesinin en büyük ticaret ortağı olmanın ve sofistike bir üreticiye dönüşmenin avantajıyla, ticaret kurallarını yeniden yazmaya devam edecek gibi görünüyor.
Çin’in ticaret savaşını kazanmasının son nedeni ise bu savaşın Şi Cinping’i ve Komünist Parti’yi zayıflatmak yerine güçlendirmesi. Dışarıdan bakanlar, Çin’in emlak krizinden, çekingen tüketicisinden, sindirilmiş girişimcisinden ve sanayi politikasının yarattığı kapasite fazlası ile sermaye israfından söz ediyor. Ancak birçok Çinli için Trump’ın zorbalığı, Şi’nin 12 yıldır yürüttüğü “düşmanca bir dünyaya hazırlanma ve teknoloji-sanayi süper gücü olma” projesini haklı çıkardı. Bu hafta Komünist Parti liderliği yeni beş yıllık planı görüşmek üzere toplandı ve bu planın Şi’nin tekno-milliyetçi yaklaşımını daha da derinleştirmesi bekleniyor.
Yine de Çin için her şey güllük gülistanlık değil. İhracatlarını Amerika dışına yönlendirmek, diğer ülkelerin de gümrük duvarlarını yükseltmesine yol açabilir. Yeni lisanslama rejimi hem Çin hem de diğer ülkeler için bürokratik bir kâbusa dönüşebilir. Amerika’nın da fark ettiği gibi, ekonomik gücü sopa gibi kullanmak riskli bir iştir. Diğer ülkeler, size olan bağımlılıklarını azaltmak için hızla çeşitlenme ve inovasyon yolları aramaya başlar.
Karar odasında
Eğer Trump ve Şi Güney Kore’de bir araya gelirlerse, iki taraf için de tansiyonu düşürüyormuş gibi görünmek faydalı olabilir. Amerikan tarifelerinde geçici bir duraklama karşılığında Çin’in nadir toprak kısıtlamalarını ertelemesi, buna karşılık bir miktar soya fasulyesi alımı ve TikTok’un Amerikan sahiplerine satışına onay verilmesi gibi bir paket gündeme gelebilir. Ancak yanılmayın: ufukta beliren şey iki ülkenin farklılıklarını aşması değil, ekonomik güçlerini silaha dönüştüren iki devin sertleşen mücadelesidir. Ve Çin Trump’ın ticaret savaşını kazanıyor olsa da, ticaretin serbestliğinden geri çekilme süreci sonunda herkesi kaybettiriyor.





