BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Podcast Çevirisidir
Fed Bağımsızlığı, Trump’ın Baskısı ve Küresel Piyasalar
1982’de Kansas City Fed’in düzenlemeye başladığı Jackson Hole toplantısı, 40 yılı aşkın süredir merkez bankacıları, ekonomistler ve piyasaların gözünü çevirdiği bir etkinlik olmayı sürdürüyor. Wyoming’in dağlık manzarasında yapılan bu konferans, akademik makalelerin tartışıldığı, dünya ekonomisinin geleceğinin şekillendiği bir buluşma. Ancak bu yıl atmosfer çok farklıydı. Fed Başkanı Jerome Powell’ın görev süresinin sonuna yaklaşması, Başkan Trump’ın merkez bankasına yönelik sert saldırıları ve Fed Yönetim Kurulu üyesi Lisa Cook’un görevden alınması, etkinliği küresel çapta gündemin ilk sırasına taşıdı.
Powell’ın Son Konuşması
Konferansın en kritik anı, her zamanki gibi Fed Başkanı’nın açılış konuşmasıydı. Powell, görevdeki son Jackson Hole konuşmasında para politikasındaki belirsizliklere değindi. “Çifte manda” olarak bilinen fiyat istikrarı ve istihdam hedefleri arasındaki dengenin zorlaştığını belirtti. Politika faizinin nötr seviyeye 100 baz puan yaklaştığını söyleyen Powell, Fed’in temkinli ilerlemesi gerektiğini vurguladı.
Piyasalar konuşmayı “güvercin” bir mesaj olarak algıladı. Özellikle ABD’de son dönemde gelen zayıf istihdam verileri, eylülde faiz indirimi ihtimalini güçlendirmişti. Powell’ın sözleriyle birlikte hisse senedi ve tahvil piyasalarında hızlı yükselişler görüldü. Para piyasaları, Fed’in eylül ayında faiz indirme ihtimalini yüzde 88’e çıkardı. Ancak bazı ekonomistler bu değerlendirmeye katılmadı. MIT’den Kristin Forbes, konuşmanın dengeli olduğunu, piyasaların görmek istediğini gördüğünü söyledi. Ona göre Powell, indirime kapı aralasa da kesin bir taahhütte bulunmamıştı.
Trump’ın Saldırıları ve Fed Bağımsızlığı
Jackson Hole’un bu yılki en büyük gölgesi ise siyasetten geldi. Başkan Trump, uzun süredir Fed’in faiz indirmekte geç kaldığını savunuyordu. Konferans öncesinde Fed yöneticisi Lisa Cook’un geçmiş mortgage belgelerinde usulsüzlük iddialarını gündeme getirerek istifasını istedi. Hatta konferans biter bitmez Cook’u görevden aldığını açıkladı.
Bu hamle, Fed’in bağımsızlığı tartışmalarını en üst noktaya taşıdı. Akademisyenler ve merkez bankacıları, Fed’in siyasi baskılar karşısında direnmesinin ABD ekonomisinin kredibilitesi açısından hayati olduğunu dile getirdi. Berkeley’den Barry Eichengreen, “Bu bir kurumsal kriz riski” ifadesini kullandı. Ona göre Trump’ın baskıları, Fed’in bağımsızlığını aşındırırsa uzun vadede daha yüksek faiz ve daha kötü bir ekonomik tablo ortaya çıkabilir.
İlginç olan, Trump’ın baskılarının kısa vadede kendi istediğinin tersine sonuçlar doğurabilmesiydi. Çünkü Fed, siyasete boyun eğiyor görünmek istemediği için faiz indirimlerinde daha temkinli davranabilirdi. Henry Curr’ün aktardığına göre, Fed içindeki isimlerin çoğu Trump’ın istediği gibi “siyasi kadrolar” değil, teknokrat kimliği ağır basan ekonomistlerdi. Örneğin, Trump tarafından atanmış Christopher Waller bile, bağımsız çizgisiyle biliniyordu.
Tarife Kaynaklı Enflasyon Tartışması
Konferansın resmi teması “Geçişteki İşgücü Piyasaları” olsa da asıl gündem Trump’ın gümrük tarifeleriyle tetiklenen enflasyon oldu. Akademik sunumlarda Taylor Kuralı öne çıktı. Bu kural, enflasyon hedefin üzerine çıktığında faizlerin daha da yükseltilmesi gerektiğini savunur. Yani tarifeler enflasyonu yüzde 1 artırıyorsa, faizlerin yüzde 1’den fazla artırılması gerektiğini söyler.
Ancak birçok ekonomist bu yaklaşımı fazla katı buldu. MIT’den Jón Steinsson, tarife şoklarının maliyet odaklı olduğunu, talep şoklarından farklı ele alınması gerektiğini savundu. Ona göre Fed, böyle tek seferlik fiyat artışlarını tamamen yansıtmak yerine “görmezden gelebilir”. Columbia Üniversitesi’nden Laura Veldkamp ise daha temkinliydi: “COVID de başlangıçta tek seferlikti ama kalıcı enflasyona dönüştü” diyerek tarifelere ölçülü tepki verilmesi gerektiğini söyledi.
Powell’ın konuşmasında da bu ikilem hissediliyordu. Başkan, “Tek seferlik şoklar bile fiyatlara uzun süre yayılabilir” diyerek riskin hafife alınmaması gerektiğini vurguladı.
İşgücü Piyasaları ve Uzun Vadeli Riskler
Powell’ın son konuşmasının bir bölümü işgücü piyasalarına ayrıldı. ABD’de göçmen akışlarının azalması, işgücü arzını daraltırken büyümeyi de aşağı çekiyor. Kısa vadede işsizlik oranı sabit kalsa da aslında talepte zayıflama görülüyor. Bu durum Fed’in kararlarını daha da zorlaştırıyor.
Uzun vadede ise iki trend öne çıkıyor: nüfusun yaşlanması ve yapay zekâ. Düşük doğurganlık ve artan yaşlı nüfus, işgücü arzını kısıtlayarak büyümeyi baskılayabilir. Buna karşılık, yapay zekâ ve dijitalleşme verimliliği artırarak olumlu etki yapabilir. Jackson Hole’da bu iki karşıt dinamik uzun süre tartışıldı.
Piyasalara Yansıma
Powell’ın konuşmasının ardından piyasalar hızlı tepki verdi. Altının ons fiyatı 3.508 dolarla tarihi zirveye çıktı. Gümüş 40,8 dolar seviyesine ulaşarak 14 yılın en yüksek noktasını gördü. Dolar endeksi zayıfladı. Tahvil piyasasında alımlar hızlandı, hisse senetleri güçlendi.
Ancak yatırımcılar için asıl belirleyici gelişme, eylül ayındaki Fed toplantısı olacak. Piyasalar güçlü bir indirim beklentisi içinde, fakat Powell’ın dengeli mesajları bu ihtimali koşullara bağladı. Özellikle cuma günü açıklanacak tarım dışı istihdam verisi kritik. Zayıf veri, faiz indirimi ihtimalini artırabilirken, güçlü veri Fed’i temkinli olmaya zorlayabilir.
Merkez Bankası Bağımsızlığına Dair Kaygılar
Konferans boyunca en çok dile getirilen kaygı, Fed’in siyasi baskılar karşısında bağımsızlığını koruyup koruyamayacağıydı. Katılımcılar, Powell’a verilen uzun alkışı bir “dayanışma mesajı” olarak yorumladı. Ancak kapalı oturumlarda bile herkesin çekingen davrandığı, doğrudan Trump’ın adıyla konuşmaktan kaçındığı belirtildi.
Eichengreen’in ifadesiyle, “Merkez bankası bağımsızlığı, para politikasının güvenilirliği için olmazsa olmazdır. Eğer bu zedelenirse, sadece ABD değil, küresel piyasalar da bedel öder.”
Sonuç: Jackson Hole’dan Kalan Mesaj
Jackson Hole 2025, tarihe “Fed bağımsızlığı ve Trump baskısı” başlığıyla geçecek gibi görünüyor. Powell’ın son konuşması, kısa vadede faiz indirimi ihtimalini yükseltse de asıl tartışma Fed’in gelecekteki kurumsal yapısı ve siyasi baskılara ne kadar dayanabileceği üzerineydi.
Piyasalar şimdilik güvercin mesajları fiyatlıyor, altın ve gümüşte ralli sürüyor. Ancak uzun vadede belirleyici olan, Fed’in bağımsız kalıp kalamayacağı olacak. Çünkü para politikasının sadece verilere değil, siyasetin gölgesine bağlı hale gelmesi, küresel finansal sistemin temel taşlarını sarsabilir.