
Türkiye ekonomisi iki yıllık sert dengelenme sürecinin ardından yeni bir faza geçiyor. Ekonomi yönetimi, kamu maliyesinin çekirdeğini baştan aşağı yenileyecek üçlü reform paketini Meclis’e sunmaya hazırlanırken, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Doha Forumu’nda yaptığı dikkat çekici konuşma hem paketin siyasi arka planını hem de Ankara’nın “yapısal dönüşüm” kararlılığını Körfez’e mesaj niteliğinde taşıdı.
Şimşek, Doha’da yaptığı konuşmada iki buçuk yıllık ekonomik toparlanmayı şu sözlerle özetledi:
“İki buçuk yıl önce bu hedef imkânsız gibi görünüyordu ama bugün buradayız. Mali açıkları yüzde 3 seviyesine indirdik, net borcun GSYH’ye oranı yüzde 24. Cari açık büyük ölçüde ortadan kalktı. Rezervleri 120 milyar dolar civarında yeniden inşa ettik. 140 milyar dolarlık koşullu yükümlülüklerden çıktık. Büyüme trendin altında kaldı. Son 25 yıla bakarsanız ortalama büyüme yüzde 5,5’ti. Şimdi yüzde 3–4 civarına gerilemiş durumda; mütevazı ama yönetilebilir. İşsizlik tek haneli. En büyük sorun hâlâ enflasyon… Yüzde 70’lerin ortasından 31’lere düştü. Kulağa hâlâ çılgınca geliyor ama tek haneye inmeye yazgılı. Şimdi kritik mesele, bu kazanımları kalıcı kılacak yapısal dönüşüm. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2026’yı yapısal reform yılı ilan etti ve ben oldukça iyimserim.”
Şimşek’in bu çıkışı, Türkiye’nin “dengeyi sağladık, şimdi reformlara geçiyoruz” mesajını hem yatırımcılara hem Körfez sermayesine iletti.
Bu çerçevede Meclis’e gelmeye hazırlanan üçlü reform paketi şöyle şekilleniyor:
Şimşek’in TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki sunumu da reform zemininin makroekonomik dengelerle desteklendiğini gösteriyor:
Reform paketinin reel sektöre yansıması da hazır:
94 milyar liralık yeni kredi paketi yürürlükte, çiftçiye 144 milyar TL, esnafa 49 milyar TL faiz destekli krediler sağlanmış durumda. Düşük gelirli ailelere hedefli gelir desteği planlanıyor.
Türkiye, 2026’yı “yapısal reform yılı” ilan ederken, Şimşek’in Doha’da yaptığı çıkış, bu programın yalnız içeriye değil dışarıya da güçlü bir sinyal olduğunu net biçimde gösteriyor.
