BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Demokratlar uzun süredir Yahudi devleti konusunda bölünmüş durumda. Şimdi Cumhuriyetçiler arasında da çatlaklar oluşuyor.
Temsilciler Meclisi Başkanı Kudüs’te Dua Etti, Batı Şeria’da İsrail’e Destek Mesajı Verdi — Ancak Cumhuriyetçi Parti’de İsrail’e Destek Artık Tektip Değil
3 Ağustos’ta Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Kudüs’teki Ağlama Duvarı’na (Batı Duvarı) el yazısıyla bir dua yerleştirirken şu sözleri sarf etti:
“Duamız, Amerika’nın daima İsrail’in yanında durmasıdır.”
Ardından, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimi Ariel’i ziyaret etti ve daha sonra, işgal altındaki Batı Şeria’nın derinliklerinde yer alan Şilo adlı başka bir Yahudi yerleşiminde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi. Johnson burada, bölgeyi tanımlarken İncil’den alınan ifadeleri kullanarak şunları söyledi:
“Yehuda ve Samiriye dağları Yahudi halkının meşru mülküdür”
ve bu isimlerin resmi Amerikan söyleminde kullanılmasını teşvik edeceğini belirtti.
Johnson, Cumhuriyetçi Parti içindeki koşulsuz İsrail destekçisi köklü bir kanadı temsil ediyor. Ziyaret rotası, birçok Cumhuriyetçinin Batı Şeria’nın resmen ilhak edilmesini destekleyeceğine işaret ediyor. Parti yöneticileri yalnızca “Yahudi demokrasisinin varlık hakkını” değil, Netanyahu’nun aşırı sağcı kabinesi altındaki etno-milliyetçi İsrail modelini de destekliyor.
Cumhuriyetçi Parti’de Farklı Bir İsrail Söylemi Yükseliyor
Ancak aynı partide, özellikle Donald Trump’ın MAGA (Make America Great Again) hareketine yakın bazı isimlerden, İsrail’e verilen bu koşulsuz desteğe yüksek sesli itirazlar da gelmeye başladı.
Georgia Temsilcisi Marjorie Taylor Greene, 31 Temmuz’da X (eski adıyla Twitter) üzerinden dikkat çeken bir açıklama yaptı:
“Elbette radikal İslamcı teröre karşıyız. Ama aynı zamanda soykırıma da karşıyız.”
“Soykırım” ifadesi genellikle Demokrat Parti’nin sol kanadında kullanılsa da, Greene bu kelimeyi özellikle tercih ettiğini ima etti. Şu sözleriyle pozisyonunu netleştirdi:
“Sırf kim oldukları için masum insanların öldürülmesi, soykırımın tanımı değil mi?”
Ve neden Cumhuriyetçiler içinde bu endişeyi yalnızca kendisinin dile getirdiğini sorguladı.
MAGA Medyasında İsrail Eleştirisi Yükseliyor
Greene zaman zaman ilgi çekmeye çalışan bir figür olarak görülse de, İsrail-Amerika ittifakına yönelik eleştiriler MAGA medyasında da yankı buluyor.
Bu yankının başını çeken isimler arasında Tucker Carlson, Matt Gaetz ve Joe Rogan gibi etkili yayıncılar yer alıyor. Bu cephedeki şüphelerin çoğu, ABD’nin yeni bir Ortadoğu savaşına sürüklenme korkusundan besleniyor.
Haziran ayında yaşanan İsrail–İran savaşı sırasında bu görüşlerde belirgin bir kırılma yaşandı. Greene, Carlson ve Trump’ın eski danışmanı Steve Bannon, bu çatışmanın ABD’yi bir kez daha yıkıcı ve maliyetli bir savaşa çekme riski taşıdığı uyarısında bulundu.
Trump’ın Denge Oyunu: Bombala, Azarla, Dengele
Trump, bu endişeleri bastırmak için sınırlı bir hava saldırısı emri verdi: B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın derinlerdeki nükleer tesisleri vurdu, ardından hemen ateşkes ilan etti.
Ancak bu olaydan sonra İsrail’e verilen destek, artık “America First” ilkeleri çerçevesinde sorgulanabilir hale geldi.
Trump’ın dış politikası çoğu zaman olduğu gibi İsrail konusunda da tutarsız oldu. Geçtiğimiz ay İran’ı İsrail’le birlikte bombalarken, birkaç gün sonra Netanyahu’yu ateşkesi ihlal ettiği için açıkça eleştirdi.
Gazze savaşının sorumluluğunu Hamas’a yüklese de, Filistinlilerin açlık çektiğini kabul etti.
Bannon: Genç MAGA Tabanında İsrail Desteği Zayıf
MAGA dünyasının ağır toplarından Steve Bannon, seçmen tabanında ciddi bir değişim yaşandığını öne sürüyor:
“30 yaş altı MAGA kitlesi için İsrail’in neredeyse hiçbir desteği yok.”
“Netanyahu’nun kendini kurtarmak için Amerika’yı Ortadoğu’ya daha da çekmeye çalışması, yaşça büyük MAGA seçmenlerinin bile desteğini kaybettirdi.”
Bu sözler, Trump’ın tabanındaki dış politika önceliklerinin hızla müdahil olmayan, içe kapanık bir çizgiye kaydığını ve İsrail’e koşulsuz destek döneminin parti içinde sarsılmaya başladığını gösteriyor.

Amerikan Muhafazakârlarında İsrail’e Destek Azalıyor, Greene’in Çıkışı Parti İçi Ayrışmayı Derinleştiriyor
YouGov’un The Economist için yaptığı en son anketlere göre, kendini “muhafazakâr” veya “çok muhafazakâr” olarak tanımlayan Amerikalılar arasında İsrail’e destek hâlâ güçlü olsa da, düşüş eğiliminde (grafiğe bakınız). Nisan ayında yayımlanan Pew anketine göre ise, İsrail’e yönelik olumsuz görüşler en çok 18–49 yaş arası genç Cumhuriyetçiler arasında görülüyor. Bu yaş farkı, özellikle sosyal medyada Gazze’deki sivil acıları gösteren görüntülerin genç seçmenler üzerindeki etkisini yansıtıyor olabilir.
Değişen muhafazakâr görüşleri daha geniş bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor: Anketler, Amerika genelinde İsrail’e olan desteğin azaldığını gösteriyor. En büyük kopuş ise Demokrat seçmenlerde yaşanıyor. Kendini “liberal” veya “çok liberal” olarak tanımlayan Amerikalıların çoğunluğu, artık İsrail yerine Filistin’e daha fazla sempati duyduğunu ifade ediyor.
Greene’in “Soykırım” Vurgusu: Dini ve Ahlaki Çerçeve
Marjorie Taylor Greene’in muhalefeti, Gazze’deki tek Katolik kilise olan Kutsal Aile Kilisesi’nin bombalanmasının ardından daha da sertleşti. İsrail, saldırının “kaza sonucu” olduğunu ve üç kişinin hayatını kaybetmesinden dolayı üzüntü duyduğunu bildirdi.
Greene’in “soykırım” ifadesiyle yaptığı paylaşım, Gazze’deki bir Hristiyan pastörle yaptığı konuşmaya dayandırıldı. Şöyle yazdı:
“Çocuklar açlıktan ölüyor. Hristiyanlar öldü ya da yaralandı. Birçok masum insan da öyle. Eğer Amerikalı bir Hristiyansanız, bu sizin için kesinlikle kabul edilemez olmalı.”
Trump İsrail’in Yanında, Ama Tabanında Ayrışma Derinleşiyor
Her ne kadar zaman zaman Netanyahu’ya öfkeli görünse de, Trump şu an için MAGA hareketinin nihai belirleyicisi olarak İsrail’in yanında olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.
- Netanyahu’nun yolsuzlukla yargılandığı davayı eleştirdi, İsrail yargısını suçladı.
- ABD’nin İsrail büyükelçisi Mike Huckabee, Netanyahu’nun mahkemesine katılarak destek verdi.
- Üniversite kampüsleri başta olmak üzere antisemitizme karşı hızlı adımlar attı.
- Filistin yanlısı aktivistler gözaltına alındı ve sınır dışı edilme süreci başlatıldı.
- Trump’ın “Gazze Şeridi’ni Riviera’ya çevirme” fikri, İsrail’in aşırı sağında Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi umudunu yeşertti.
Trump’ın Tutarsız Dış Politikası: İsrail, Ukrayna ve İran Ekseninde Dalgalanıyor
Trump’ın dış politikadaki doğaçlamacı yaklaşımı, onu tanımlamayı da öngörmeyi de zorlaştırıyor.
- Ukrayna için bu hafta Rusya’ya ültimatom verdi: Ya savaş bitecek ya da Rus petrolü alan ülkelere (Hindistan, Çin dahil) “ikincil tarifeler” uygulanacak.
- Ancak Ukrayna’ya silah desteğini, “Avrupalılar öderse” verme sözü verdi.
- Ayrıca, Rus nükleer tehditlerine karşı iki adet “nükleer denizaltının” konumunu değiştirdiğini açıkladı (muhtemelen nükleer silah taşıyan denizaltılar).
Greene Partide Yalnız mı?
Greene, partisinin “neo-con” reflekslerine geri döndüğünü savunarak, Cumhuriyetçi Parti içinde kendini yalnız hissettiğini söylüyor:
“Cumhuriyetçi Parti mi beni terk ediyor, yoksa ben artık Cumhuriyetçi Parti’yle bağ kuramıyor muyum, bilmiyorum.”
(Daily Mail, Birleşik Krallık gazetesi)
MAGA içindeki bu İsrail şüpheciliği, Trump’ı Cumhuriyetçi çizgiden ne kadar saptırabilir?
Bu soru, yalnızca Gazze’deki savaşın değil, Amerikan dış politikasının gelecekteki yönünü de belirleyebilir.