BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Fransa’nın son iki yıl içinde beş farklı başbakan gördüğü en son dönem 1950’lerdi—yaklaşık üç çeyrek yüzyıl önce. Bu, kronik olarak istikrarsız olan Dördüncü Cumhuriyet döneminde yaşanmıştı. Şimdi ise 1958’de istikrarı sağlamak amacıyla tasarlanmış farklı bir anayasa (Beşinci Cumhuriyet) altında, ülke aynı talihsiz rekoru tekrarlamanın eşiğinde. Mevcut merkezci başbakan François Bayrou, popüler olmayan bütçe açığı azaltma planları için 8 Eylül’de güven oylaması planladı. Bu hafta son dakikada oy toplama çabasına rağmen, düşmanca bir parlamentonun hükümetini devirmesi ve Fransa’yı yeni bir belirsizlik dönemine sürüklemesi muhtemel görünüyor. 2 Eylül’de Fransa’nın on yıllık tahvillerinin getirisi %3,6’ya yaklaşarak son 14 yılın en yüksek seviyesine çıktı.
Bayrou, muhalefetteki sol ve aşırı sağ partilerin 2026’da 44 milyar avroluk (51 milyar $) bütçe tasarrufu planını reddetme tehdidinde bulunmasının ardından parlamentoyu beklenmedik şekilde oylama için geri çağırmaya karar verdi. Fransa’nın yüksek kamu borcu (GSYH’nin %114’üne denk) ve bu yıl %5,4 seviyesinde seyreden bütçe açığını azaltma ihtiyacı göz önüne alındığında, başbakan bu partilerin en azından bu tasarrufların gerekliliği konusunda hemfikir olacağını umuyordu. Nitekim bu dar kapsamlı soruyu oylamadan önce yapacağı konuşmada parlamentoya sunacak.
Ancak Bayrou bir azınlık hükümeti yönetiyor ve Ulusal Meclis üç düşman bloğa bölünmüş durumda. Koltuğunu korumak için ya Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin (RN) ya da Sosyalistlerin desteğine, ayrıca bazı çekimser oylarına ihtiyacı var (Jean-Luc Mélenchon’un aşırı solunun işbirliği yapmayacağı baştan belliydi). Ne var ki her iki parti de anında reddetti. Bu hafta peş peşe parti liderleri son dakika görüşmeleri için başbakanın ofisine gitti. RN lideri Jordan Bardella, 2 Eylül’de Le Pen ile birlikte Bayrou ile görüştükten sonra “Hiçbir mucize olmadı” dedi. Onlar, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un parlamentoyu feshedip yeni seçim çağrısı yapmasını istiyor. Sosyalist lider Olivier Faure ise bu hafta yeni bir hükümet kurmaya yardım teklif etti. Ancak onun önerisi, 2026 için yalnızca 22 milyar avro net tasarrufa dayanan daha mütevazı bir bütçe.
Her hâlükârda Bayrou’nun günleri sayılı görünüyor. Macron’un yardımcılarından biri “Onun işi bitti” diyerek, “En başa döndük” ifadesini kullandı. 10 ve 18 Eylül’de protestolar ve grevler planlanırken, Paris’te bu hafta konuşulan tek şey bundan sonra ne olacağıydı. Macron’un hemen yeni seçim çağrısı yapması pek olası değil. Geçen sefer, Haziran 2024’te bunu yaptığında kendi azınlık grubunu daha da küçülttü. Eğer bugün bir seçim olsa, Ifop anket şirketine göre RN ve müttefikleri oyların %33’üyle ilk turda önde çıkacak; dört sol parti toplamda %25’te kalacak; Macron’un merkezcileri ise ancak %15 gibi sefil bir oran yakalayabilecek.
Bunun yerine cumhurbaşkanının, 2026 bütçesini hazırlayabilmek için bir başka başbakan ataması bekleniyor. Ancak seçenekler sınırlı. Faure’un çoğunluğu sağlaması mümkün değil, zira bizzat kendi sol müttefiki Mélenchon bu hafta Sosyalist liderin önerisini “utanç verici” diye nitelendirdi ve partisinin bununla hiçbir ilgisi olmadığını vurguladı. Merkez grubundan bir başka başbakan—örneğin savunma bakanı Sébastien Lecornu ya da adalet bakanı Gérald Darmanin—da parlamentodaki çıkmazı aşma konusunda aynı zorluklarla karşılaşacaktır.
Macron söz konusu olduğunda, sürprizler asla göz ardı edilemez, ancak bunun kendi istifası olmayacağı kesin. İstifa çağrılarına rağmen, cumhurbaşkanı 2027’ye kadar süren ikinci görev süresini tamamlayacağını ısrarla belirtiyor.
Bu ay Macron’un uluslararası gündemi yoğun: New York’taki BM Genel Kurulu’nda Filistin devletini tanıma planı da buna dahil. Bu nedenle Bayrou beklenildiği gibi düşerse, cumhurbaşkanı beşinci başbakanını (Ocak 2024’ten bu yana) hızla atamak isteyecektir. Bu, belirsizlik unsurlarından birini sona erdirse de, Fransa’yı 15 aydır felç eden siyasi istikrarsızlığı çözmeye pek katkı sağlamayacaktır.