BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Dockless (istasyonsuz) elektrikli bisikletlerin şehirleri nasıl dönüştürebileceğini gösteriyor
Son çeyrek yüzyıldır City of London Corporation, yani yerel yönetim, dev bir trafik araştırması yürütüyor. Merkezi Londra çevresinde konuşlanan yüzün üzerinde gözlemci, geçen araçları sayıyor. Geçtiğimiz sonbaharda gerçekleştirilen ve nisan ayında yayımlanan son çalışmada şimdiye kadarki en çarpıcı sonuç ortaya çıktı. İki yıl öncesine kıyasla bisikletli sayısı %57 artmış durumda.
Londra bir bisiklet şehrine dönüştü. Yıllardır süregelen “Thames kıyısında bir Amsterdam ya da Kopenhag” hayali, uzun işe gidiş-gelişler, tehlikeli yollar ve taytlı orta yaşlı erkeklerin (MAMILs) egemen olduğu, pek de cazip bulunmayan bir bisiklet kültürü yüzünden ulaşılamaz görünüyordu. 2016’dan bu yana belediye başkanları yüzlerce kilometrelik bisiklet yolları inşa etse de, seleye geçiş yavaş olmuştu.
Şimdiye kadar. Araştırmaya göre, merkezi Londra’da bisikletler otomobilleri geçerek en yaygın araç haline geldi. Mevcut eğilim devam ederse, bisiklet sayısı iki yıl içinde tüm motorlu taşıtları—otomobil, otobüs, motosiklet, minibüs ve kamyonları—geride bırakacak (bkz. grafik). Bisiklet komiseri Will Norman’a göre şehir bir dönüm noktasına ulaştı ve bu artışın büyük kısmı daha önce bisiklet kullanmaya ikna olmamış kişilerden geliyor.

Peki ne değişti? Bisikletlilerin çoğu hâlâ kişisel bisiklet kullanıyor; bu, 2022’den bu yana yaşanan artışın %60’ını oluşturuyor (bu da bisiklet yollarının katkısını gösteriyor). Ancak son iki yılda kiralık elektrikli bisiklet kullanımı dört kat arttı. O kadar yaygınlaştılar ki, adlarını aldıkları meyve artık fiil olarak kullanılıyor: “Lime’layalım mı?” diye soruyor Londralılar. Bu bisikletlerin arkasındaki Kaliforniya merkezli şirket, Paris’ten San Francisco’ya 280 şehirde 200.000’den fazla bisiklete sahip. Ancak en kapsamlı hizmet Londra’da: yaklaşık 30.000 bisiklet, 480 kilometrekarede ve 17 belediyede. (Forest isimli İngiliz rakibi ise 14 belediyede faaliyet gösteriyor.)
Londra’daki bisiklet patlaması birkaç ders barındırıyor. İlki şu: birçok insan bisiklet sürmenin keyfini ve kolaylığını seviyor ama efor sarf etmeyi pek sevmiyor. Londra 2010’da istasyonlu kiralık bisikletleri tanıttı. 2011’den bu yana kiralık elektrikli bisikletler de mevcut. Ancak kullanım, 2022’de Lime’ın güçlü Gen4 modelinin piyasaya sürülmesiyle sıçradı. Tüm kiralık e-bisikletlerin azami hızı saatte 25 kilometre. Ancak Lime modelleri hızlı ivmelenmeye sahip, bu da neredeyse hiç efor harcamadan hızla yol almayı sağlıyor.
Bir sır bisikletleri gerçekten elektrikli yapmaksa, diğeri de onları gerçekten istasyonsuz hale getirmek gibi görünüyor. Daha önceki kiralık bisiklet sistemlerinde hizmet tutarsızdı: bisiklet bulmak zordu, belirlenmiş park noktası bulmak ise zaman alabiliyordu. Bugün Londra’daki işletmecilerin daha fazla bisikleti var. Ancak asıl fark, park kurallarının esnetilmesiyle geliyor; yerleşim sokaklarında bile park edilebiliyor ve böylece bisikletler şehrin her köşesine yayılabiliyor. Lime, hizmet verdiği alanlardaki Londralıların %97’sinin bisikletlerine iki dakikalık yürüme mesafesinde yaşadığını iddia ediyor. Uber’de olduğu gibi, kullanıcılar birkaç dakikada erişim sağlayabileceklerini bildiklerinde uygulamayı açıyor.
Bazı başlangıç sorunları yaşandı. Sürücülerin bisikletlerini kaldırımın ortasına değil, düzgün bir yere park etmelerini sağlamak zor. Şehir merkezinde artık sıkı şekilde denetlenen park bölgeleri var; bu da bazen bisikletlerin balık sürüsü gibi yığılmasına neden oluyor. Şehrin diğer bölgelerinde ise sürücülerden fotoğraf çekerek düzgün park ettiklerini belgelemeleri isteniyor. Daha fazla bisiklet park alanı yatırımıyla bu sorun çözülebilir (bir araba yerine yaklaşık on bisiklet sığıyor).
İkinci endişe konusu ise güvenlik. Büyük elektrik motorları ve sağlam, vandallara dayanıklı tasarımlarıyla Lime bisikletleri ortalama bir bisikletin dört katı ağırlığında. Bu da devrilmelerini kolaylaştırıyor. Elektrikli bisiklet kullanıcıları genellikle kask takmıyor ve trafik ışıklarını ihlal etmeye daha yatkın görünüyorlar—muhtemelen dakikalık ücretlendirme yüzünden. Londralı ortopedi cerrahları, kırık kemik vakalarında artıştan şikayetçi. Bazı eleştirmenler daha sıkı düzenleme çağrısı yapıyor.
Yine de, insanları otomobilden bisiklete geçirmek şehirleri daha yaşanabilir kılıyor. Gerçekten tüm şehre yayılmış bir bisiklet kiralama ağı—ki Londra şu anda bunun önde gelen örneği—ekstra faydalar da sağlıyor. Otobüs ve trenle yetersiz hizmet alan bölgeleri birbirine bağlayan son derece verimli bir ulaşım tamamlayıcısı bu. Belediyeler biraz bilet geliri kaybediyor olabilir ama yoğun saatlerdeki baskı azalıyor ve lisans karşılığında bisiklet işletmecilerinden hizmet bedeli alabiliyorlar.
Lime’ın verilerine göre, yoğun saatlerde birçok sürücü bisikletleri ilk ya da son kilometre için kullanıyor: en yakın metroya ya da istasyondan ofise gitmek için. Bu birçok kişi için yol süresini üçte bir ya da daha fazla azaltıyor. Bu yalnızca kişilere zaman kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketlerin işe alabileceği iş gücü havuzunu da genişletiyor. Ekonomistler bu faydaları henüz detaylı biçimde incelemedi ama etkileri büyük olabilir. Önceki araştırmalar, bisiklet istasyonu kurulan bölgelerde konut kiralarının arttığını göstermişti.
Düzenlemeler, mantıklı park kuralları ve iyi bakım sağlanmasını güvence altına almalı. Şehirler aynı zamanda rekabeti teşvik etmek isteyeceklerdir. Saatte yaklaşık 7 sterlin (6,40 dolar) ile Lime pahalı bir seçenek. İsveçli Voi, bu ay batı Londra’da daha düşük fiyatlı bir hizmet başlattı. Düzenleyiciler dengeyi iyi kurmalı. Kullanım oranı arttıkça, işletmeciler filolarını iyi durumda tutmak ve bisikletleri şehir genelinde yeniden dağıtmak için yatırım yapabilir. Şehir genelinde üç veya dört büyük işletmeci ideal olabilir; daha fazlası muhtemelen şehir merkezinde bisiklet yığınlarına yol açacaktır.
Bu yıl New York Borsası’na açılmayı planladığı düşünülen Lime, Londra’daki başarısını öne çıkarıyor—ve bir güvenlik kampanyası ile daha fazla park alanı yatırımı planlarını. İşletmeciler Britanya’nın diğer bölgelerinde ve ötesinde büyümeye hevesli. Düzenleyicilerle iyi ilişkileri sürdürebildikleri sürece, hem sürücüler hem de şehirler bu dönüşümden fayda sağlayacak.