BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Ortadoğu’nun değişen dengelerinde, bazıları için konuşmak savaşmaktan daha umut verici görünüyor
Geçtiğimiz yüzyılın büyük bölümünde, Türkiye ve Ortadoğu’da özerklik hayali kuran Kürtler adına ajandayı silahlı gruplar belirledi. Bu grupların en büyüğü olan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) hapisteki lideri Abdullah Öcalan, Türkiye, İran, Irak ve Suriye genelinde önemli etki sahibi oldu. Ancak artık, silahların susma zamanı geldiğini söylüyor. Şubat ayında yaptığı açıklamada, “Siyasi bir sistemin inşası ve gerçekleştirilmesinde demokrasinin alternatifi yoktur,” dedi. Türkiye ile aylar süren gizli müzakerelerin ardından PKK’nın kendini feshetmesini istedi.
12 Mayıs’ta örgüt bu çağrıya uyacağını açıkladı. Bu, dünyanın en uzun süren çatışmalarından birinin sonunu işaret edebilir: Türk devletiyle kırk yılı aşkın süredir süren çatışmalarda 40.000 kişi hayatını kaybetti. Bu arada, PKK’nın Suriye kolunu da içeren ve ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG), savaşçılarını Suriye’nin yeni ordusuna entegre edeceğini duyurdu (Türkiye ise bu açıklamanın ciddiye alınamayacağını savundu).
Her iki açıklama da Kürt stratejisinde büyük bir değişime işaret ediyor. Kürtler, silah bırakmanın güvenlik ve siyasi özgürlükler konusunda müzakere edebilmek için bir zemin yaratacağını umuyor. Ancak herkes bu yeni yaklaşımı desteklemiyor. Geçmişte müzakereler başarısız oldu. Yine de daha önce çökmesine neden olan bazı anlaşmazlıklar artık ortadan kalkmış olabilir.
Bu stratejik değişim kısmen bir zorunluluğun sonucu. Türk insansız hava araçları son yıllarda Kuzey Irak’taki PKK unsurlarını yoğun şekilde hedef aldı. Suriye’de Esad rejiminin düşmesi, SDG’yi Türkiye destekli milislerden oluşan Suriye Ulusal Ordusu’nun saldırılarına karşı savunmasız bıraktı. Kürtler artık Amerika’nın yardımına da güvenemez: ABD, kuzeydoğu Suriye’deki 2.000 askerinden birkaç yüzünü zaten çekti, Donald Trump ise kalanları da geri çekmeye hevesli.
Savaş alanında zayıflamış olsalar da, Kürtler hâlâ önemli bir müzakere kozuna sahip. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esad sonrası Suriye’de Türkiye’nin etkisini genişletmek istiyor. PKK ile kurulacak bir diyalog, Suriyeli Kürtlerin desteğini kazanmasını sağlayabilir ve bu kitleyi, Suriye’deki azınlık grupları kendi yanına çekmeye çalışan İsrail’den uzaklaştırabilir. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’deki alternatifin “Türkiye’nin istikrarını tehdit edecek bir iç savaş” olduğunu belirtti.
Türkiye içinde de, Erdoğan’ın, yeniden aday olmasına izin verecek bir anayasa değişikliği için Kürt milletvekillerinin desteğine ihtiyacı olduğu konuşuluyor.
Bu adım, sorunu çözmeye yönelik ilk girişim değil. En son barış süreci, iki yıllık bir ateşkese rağmen, 2015’te sona ermişti; bunda Erdoğan’ın partisinin genel seçimde meclis çoğunluğunu kaybetmesi etkili olmuştu. Bazı Kürtler, bu yeni çabanın da kısa ömürlü olmasından endişe ediyor.
Şüpheciler, Türkiye’deki en büyük Kürt partisi olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM) yüzlerce üyesinin 2016’dan bu yana tutuklandığını veya görevden alındığını hatırlatıyor. Bu, muhalefeti bastırmak için yıllar harcayan ve giderek daha otoriter hale gelen Erdoğan döneminde demokraside yaşanan gerilemenin bir parçası olarak görülüyor.
Yine de bu sefer farklı olabileceğini düşünenler var. Örneğin, Erdoğan ve koalisyon ortakları bu kez aynı çizgide duruyor: Görüşmeleri başlatma çağrısını ilk yapanlar milliyetçilerdi. Ayrıca artık Suriye de bir anlaşmazlık konusu değil. Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte, Türkiye ve Kürtler, bir çözümün Suriye’yi istikrara kavuşturacağı konusunda hemfikir.

Türkiye, Irak ve Suriye’den yaklaşık 400 Kürt delegenin katıldığı bir birlik konferansı, Suriye-Türkiye sınırında gerçekleştirildi. SDG’nin Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şaraa ile vardığı mutabakat sonrasında, ilişkilerin normalleşmesinde ilerleme kaydedildi. 2 Haziran’da SDG ile hükümet arasında 470 mahkûk karşılıklı olarak takas edildi. Kürtler, 2018’de Türk ordusu ve müttefikleri tarafından ele geçirilen kuzeybatıdaki Afrin kentinden kaçanların dönüşü için Şam yönetimiyle iş birliği yapıyor. SDG, Irak’taki yarı özerk Kürt bölgesine benzer federal bir yapı için pazarlık yapmayı umuyor, ancak Suriye üzerinde etkisini sürdüren Erdoğan’ın bu tür bir planı engellemesi olası.
PKK’nın dağılma kararı, Türkiye’deki birçok Kürt tarafından olumlu karşılandı ve önemli bir değişim olarak görüldü. Zira, yıllardır yer altında faaliyet yürüten PKK’nın giderek daha az etkili hale geldiği belirtiliyor. Anketler, Kürtlerin büyük bölümünün artık DEM’in eski lideri Selahattin Demirtaş gibi siyasi figürlerle daha fazla bağ kurduğunu gösteriyor.
Kürtler, Erdoğan’la yapılacak müzakerelerin, siyasi tutuklulara af ve yerel yönetimlere daha fazla yetki gibi somut kazanımlar getirmesini umuyor. Güneydoğudaki Diyarbakır kentinde bulunan Kürt Çalışmaları Merkezi’nin direktörü Reha Ruhavioğlu, “İnsanlar görüşmelere güvenmiyor ama onları temsil eden insanlara güveniyor,” diyor. “Temsilcilerinin hak ve özgürlükleri için mücadele edeceğine inanıyorlar.”
Kaynak: The Economist