BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Bir okul bahçesi zorbalara teslim edildiğinde, örnek öğrenciler ne yapmalı? Küresel ekonomide şu anda yaşanan durum buna benziyor. Ocak ayında iktidara geri dönen Başkan Donald Trump, ticaret ortaklarına lise son sınıf bir zorba edasıyla acımasızca davrandı. Bu, onun ilk başkanlık döneminden bir fark yaratıyor. O dönemde Amerikan yetkilileri sert disiplin görevlileri gibiydi. Trump’ın yardımcıları, Amerika ile ticaret fazlası veren ülkeleri “hilekâr” diye suçluyor, Çin gibi ülkelerden yapısal reformlar talep ediyor, onların Amerikan işlerini ve teknolojilerini çaldığını, dünya ticaret kurallarını kötüye kullandığını söylüyordu.
Trump’ın ikinci döneminde ise kurallar rafa kalkmış, patronun keyfi öne çıkmış durumda. Amerika lehine ticaret fazlası veren ülkeler bile tarifelerden kurtulamadı. Bu “bilek bükme” dönemi birçok hükümet için tatsız. Ama özellikle, rekabetçilik ya da iş yapma kolaylığı liglerinde üst sıralarda yer alan, yani çalışkan “örnek öğrenci” ülkeler için ayrı bir acı taşıyor. Çünkü 20. yüzyılın sonundaki küreselleşme onlara bir tür liyakat düzeni gibi gelmişti: Sıkı çalışmak ve doğru planlama, hırslı bir ülkenin küresel ekonomide nişini bulmasına ve kaderini değiştirmesine imkân tanıyordu. Bugün ise bu ülkeler eski ekonomik düzenin bittiğini, yerine verimsiz ve parçalı bir dünya ekonomisinin geldiğini görüyor: yatırımların ve tedarik zincirlerinin, siyasi saiklerle konan tarifeler ya da jeopolitik rekabetler, hatta Trump’ın kaprisleriyle yönlendirildiği bir düzen.
Bu “çalışkan öğrencinin açmazı” konusunda en berrak düşüncelere Singapur’da rastlanıyor. Yoksulluktan büyük bir zenginliğe, çalışkanlık, disiplin ve medeniyet kurallarıyla yükselen bu paternalist şehir devleti, adeta ordusu ve havaalanıyla dev bir hazırlık okulu gibi. Telegram muhabiri, 60. kuruluş yıldönümünü kutlayan Singapur’da hükümet yetkilileriyle buluştu; kutlamalar tipik bir Singapur tarzındaydı: politika konferansları ve küresel düzen üzerine konuşmalar.
Singapurlu elitler kaygılı ve hayal kırıklığı içinde. Ülkeleri, “liyakatçılar arasında en liyakatli” olmak istemişti. Altmış yılda bataklıkları kurutup gecekonduları yıktılar; gökdelenler, sosyal konutlar, konteyner limanları ve yüksek teknoloji sanayi bölgeleri kurdular. Dünyanın en iyi üniversitelerinden mezun teknokratlarca yönetildiler. Eski sanayiler zayıfladığında “yeteneklerini geliştirdiler”: biyomedikalden ileri gaz türbini bakımına kadar sektörlere yatırım yaptılar. Bunlar büyük finans ve hizmet şirketleriyle birlikte gelişti.
İlk Trump döneminde Singapur elitleri, Amerika ve Çin arasındaki gerilimlerin dünyayı ideolojik ve ekonomik bloklara bölmesinden korkuyordu. Bugünse, ikinci Trump döneminde bu “ikiye bölünme” riskinin azaldığını hissediyorlar. Ancak bu kez büyük jeopolitik kırılmalardan ziyade, küçük ve hatta “sığ” faktörlerin iş kararlarını etkilemesinden endişeliler.
Amerikan başkanı yatırımların itici gücü olarak liyakati baltalayıp yerine kayırmacılığı koymuş görünüyor. Onun küreselleşme versiyonunda, ülkeler Trump’ın oy aldığı eyaletlerde milyarlarca dolarlık fabrikalar kurma sözü vererek göze girmeye çalışıyor. Bazı hükümetler, başkanın ailesi ya da yakın çevresiyle karanlık kripto para anlaşmaları yapıyor. Güneydoğu Asya’da, Singapur’un komşuları, bölgesel ticareti ortaklaşa teşvik etmek yerine, Amerikan tarifeleri nedeniyle ticareti kaybeden ülkelerden pay kapma yarışına giriyor.
Başbakan Lawrence Wong, 17 Ağustos’taki Ulusal Gün konuşmasında vatandaşlarını çalkantılara hazırlıklı olmaya çağırdı: “On yıllar boyunca Singapur, Amerika liderliğinde kurallara dayalı küresel düzenden faydalandı. Kusursuz değildi ama dünyaya barış ve istikrar getirdi. Ve kurallar herkese uygulandığı için bizim gibi küçük bir şehir devleti bile adilce rekabet edebildi,” dedi. “Bugün Amerika geri çekiliyor, çok taraflı sistemleri zayıflatıyor, eski kuralları ve normları aşındırıyor ve daha çok ülkeyi ‘ortak ilerlemeden çok dar, anlık kazançların’ peşine düşmeye teşvik ediyor.”
Temmuz sonunda Başbakan Yardımcısı ve Ticaret Bakanı Gan Kim Yong, Washington ziyaretinden hemen sonra bir politika konferansında konuştu. Amerikalı yetkililer, Singapur’un %10’luk temel tarifesinin ileride yükselip yükselmeyeceği konusunda “çekimser” kalmıştı. Gan, özellikle Singapur’un lokomotif sektörleri olan yarı iletkenler ve ilaçlara yönelik Amerika’nın hazırladığı sektörel tarifeler konusunda “ciddi belirsizlik” olduğunu kabul etti. Japonya, AB ve diğerlerinin Amerika’da yapmayı vaat ettiği yatırımların Singapur’a planlanan yatırımlardan “saptırılıp saptırılmayacağı” konusunda da netlik yoktu.
Liyakatçılar etkileyici olabilir ama her zaman sevilmezler.
Singapur küreselleşmeden vazgeçmeye hazır değil. Eski merkez bankası başkanı Ravi Menon, karşılaştırmalı üstünlük yasasının “yerinden oynatılmasının son derece zor” olduğunu söyledi: “Doğadaki su gibi ticaret yolunu bulur.” Menon, küreselleşmeye karşı tepkinin büyük kısmını, işgücünü yeniden eğitemeyen ve refahı toplumlarına yayamayan diğer hükümetlere bağladı. Buna karşılık Singapur, İsviçre ve Danimarka ile birlikte iyi yönetişim örneği olarak anıldı. Başbakan Wong, “Bazıları Singapur’u sıkıcı buluyor” dedi. “Ama aynı zamanda istikrarlıyız, öngörülebiliriz.” Güvenilir olmak, “başkalarının elde etmek için can atacağı bir değer” diye ekledi.
Singapur yolunu değiştirmek istemiyor. Ama okul bahçesi son bir ders veriyor: Zorbalar nadiren sevilir, örnek öğrenciler de öyle. Küreselleşmeyi Trump’tan kurtarabilecek tek şey geniş bir ülkeler koalisyonu olabilir. Yalnızca seçkin “başarı timsali” ülkelerle bu mümkün değil.