ABD’nin ticaret politikaları, özellikle Trump yönetiminin tarifelerle ilgili kararları, küresel ticaret akışlarını etkilemeye devam ediyor. Ancak küresel tedarik zincirlerinde ve ekonomik ilişkilerde yaşanan değişimler, yalnızca tek bir hükümetin politikalarına bağlı değil. Son yıllarda, jeopolitik gerginlikler, ekonomik bloklaşma ve alternatif tedarik zincirleri oluşturma çabaları, uluslararası ticaretin temel dinamiklerini belirleyen faktörler haline geldi.
Özellikle Çin ve Batı arasındaki ekonomik kopuş hız kazanırken, ticaretin yönü de değişiyor. ABD’nin Çin’e bağımlılığını azaltma girişimleri, üretimi Meksika ve Vietnam gibi ülkelere kaydırmasına yol açtı. Avrupa ise enerji bağımlılığını azaltmak için Rusya yerine ABD ve diğer üretici ülkelere yöneliyor. Ancak ticarette bölgesel yakınlaşma beklentilerinin aksine, küresel ticaretin toplam mesafesi azalmıyor, aksine artıyor.
Bu süreçte, ticaret blokları artık coğrafi temelli değil, siyasi ve ekonomik bağlara göre şekilleniyor. Örneğin, ABD, Avrupa ve müttefikleri arasındaki ekonomik entegrasyon güçlenirken, Çin ve ona yakın ülkeler kendi tedarik zincirlerini oluşturuyor. Bunun yanı sıra, Hindistan ve Güneydoğu Asya gibi ülkeler her iki tarafla da dengeli ilişkiler kurmaya çalışarak bağımsız bir yol izliyor.
Trump’ın tarifeleri ve küresel ticaret savaşları, kısa vadede piyasalarda dalgalanmalara neden olsa da, asıl önemli olan uzun vadeli eğilimler. Küresel ticarette görülen büyük değişimler, tek bir ülkenin politikalarından ziyade yapısal dönüşümlerden ve teknolojik ilerlemelerden kaynaklanıyor.
Örneğin, Çin’in kendi teknoloji ekosistemini oluşturma süreci, ABD ile arasındaki ekonomik bağımlılığı azaltmayı hedefleyen uzun vadeli bir strateji. Benzer şekilde, Avrupa ve ABD de Çin’e olan bağımlılıklarını kademeli olarak azaltma yolunda ilerliyor.