
Japonya hükümeti, artan enflasyon ve zayıf büyüme karşısında 21.3 trilyon yenlik, yani yaklaşık 135 milyar dolarlık dev bir teşvik paketi onayladı. Bu paket pandemi sonrasının en geniş maliye hamlesi olarak görülüyor. Genel bütçe harcamaları 17.7 trilyon yen, vergi indirimleri ise 2.7 trilyon yen seviyesinde planlanıyor. Paket çocuklara nakit destek, enerji ve ulaşım sübvansiyonları ile yarı iletken, yapay zekâ ve gemi inşası gibi stratejik sektörlere yatırım teşvikleri içeriyor.
Bu adım küresel piyasalar için güçlü bir sinyal niteliğinde. Japonya gibi gelişmiş bir ekonominin bu ölçekte bir mali genişleme başlatması, küresel ölçekte “para basımı yeniden başlıyor” algısını güçlendirdi. Yen hızlı şekilde değer kaybederken uzun vadeli Japon tahvillerinin getirileri yükseldi. Piyasadaki endişe, Japonya’nın zaten GSYH’nin üç katını aşan borç stoku üzerinde bu tür genişleme adımlarının yaratacağı baskıya odaklanıyor.
Yatırımcılar açısından bu gelişme, küresel likidite rejiminde bir dönüşüm ihtimalini gündeme getiriyor. Benzer teşvik dalgalarının zincirleme şekilde diğer ülkelerde de mali genişlemeleri tetikleyebileceği konuşuluyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için bu durum, portföy stratejilerinde “yüksek likidite dönemleri” ile “enflasyonist riskler” arasındaki dengeyi yeniden kurma ihtiyacını beraberinde getiriyor.
Japonya’nın 135 milyar dolarlık teşvik hamlesi, sadece kendi ekonomisini canlandırmayı değil, jeopolitik ve finansal açıdan daha geniş bir dönemi işaret ediyor. Küresel likiditeye yeni bir dalga ekleniyor; yatırımcıların önümüzdeki dönemde bu genişlemenin yaratacağı riskleri ve fırsatları dikkatle izlemesi gerekecek.
