- Parasal İhanet ve Doların Sonu: Büyük bankaların borçları enflasyonla yönetme kararı, Altın fiyatının yükselişiyle birlikte ABD dolarının eridiğinin en büyük göstergesidir.
- Stagflasyon Senaryosu: Sol eğilimli küresel yapıların (BM, WEF) karbon vergisi temelli sanayi sonrası planları, yüksek enflasyon ve durgunluğun birleştiği “cehennemin mükemmel fırtınası” olan stagflasyonu doğurmak üzere tasarlanmıştır.
- “Batı’nın Çöküşü” Zorunluluğu: Küreselcilerin nihai hedefi, Batı’yı çökertmektir; çünkü özgür ve refah içindeki bir Batı modeli, onların kontrol sistemini (modern kölelik/neo-feodalizm) kabul edilemez kılmaktadır.
Kontrolün Çağı: Para, İdeoloji ve “Büyük Sıfırlama”nın Gerçek Çerçevesi
Tucker Carlson’ın ana akım medyada dile getirmeye cesaret edemediği ve Alex Jones’un ise “yerle bir ettiği” iddia edilen tartışma, küresel gücün sadece bir siyasi değişim değil, insanın varlığını ve özgürlüğünü kontrol etme amacı taşıyan bir sistemin son aşaması olduğunu öne sürüyor.
Finansal Sinyaller ve Kurumsal Uzlaşma
Metin, küresel finans devlerinin (Goldman Sachs, JPMorgan, IMF vb.) sessiz bir karar aldığını belirtiyor: tüm borç yükünü enflasyon yoluyla eritmek. Bu durumun en bariz kanıtı olarak Altının 4.000 dolar bandını aşması gösteriliyor; zira bu, doların yıkımının somut bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Trump’ın buna karşı enerji üretimini artırarak halka gerçek para kazandırma çabası, bu küreselci baskıya karşı atılan “doğru adımlar” olarak çerçeveleniyor.
“Trump bunu fark etti ve dedi ki: ‘Peki, o zaman enflasyonla birlikte genişleme yaparız, mal üretimini artırırız.’ Ekonomistlerin hepsi bu süreçte bir miktar acı olacağını ama genel olarak başarılı olabileceğini kabul ediyor.”
Ancak, küreselcilerin desteklediği WEF’in sanayi sonrası karbon vergisi planı devreye girerse, bu çabanın boşa gideceği ve stagflasyon denen *“yeryüzündeki cehennemin mükemmel fırtınası”*nın yaşanacağı uyarısı yapılıyor.
“Serf Sistemi” Vizyonu: Nüfus Kontrolü ve Şehir Devletleri
İddialara göre, BM ve küreselcilerin hedefi, üçüncü dünyayı yükseltmek değil, birinci dünyayı aşağı çekerek herkesi eşit bir denetim altına almaktır. Bu vizyon, geleceğin küçük, yoğun şehir devletleri ile çevrili kırsal alanlardan oluşacağını öngörüyor.
“Küreselciler diyor ki: küçük, yoğun şehir devletleri olacak, ‘Açlık Oyunları’ndaki gibi tıbba, teknolojiye ve tüm kaynaklara sadece onlar erişecek; geri kalanlar tarımsal bir yaşama mahkûm edilecek, dünya nüfusu ciddi biçimde azaltılacak.”
Bu durumun “Büyük Sıfırlama” olarak adlandırılan 2021–2030 politikalarının resmi çerçevesi olduğu ve kaynakları kısıtlayarak açlık ve çatışma yoluyla nüfus azaltma planının adım adım uygulandığı iddia ediliyor. Bu, bir komplo değil, finans, siyaset ve ideolojinin en üst düzeyde çarpışması olarak nitelendiriliyor.
Kontrolün Araçları: Karbon Kapanmaları ve Nakitsiz Toplum
Bu yapısal değişim, doğrudan yaşam tarzı kısıtlamalarıyla hayata geçirilecektir. Metinde, insanların hareket kabiliyetini kısıtlayacak sistemlere işaret ediliyor:
“Karbon kapanmaları planlarından söz ediyorlar — insanların ‘karbon kapanması’ dönemlerinde evlerinden ne zaman çıkabileceklerinin belirlendiği bir sistem. Ya da 15 dakikalık şehirlerinizden ne zaman ayrılabileceğinize karar verileceği bir düzen.”
Bu totaliter vizyonun amacı, en verimli tarım alanlarını dahi kasıtlı olarak sabote etmek (örneğin, “inekleriniz gaz çıkarıyor” bahanesiyle) ve ardından nakitsiz toplum ile sosyal kredi sistemi gibi araçlarla tam ekonomik kontrolü sağlamaktır. Bu sistem, büyük bankalar ve şirketlerin muaf tutulduğu, “neo-feodal kapitalizm” olarak adlandırılan modern kölelik olarak tanımlanıyor.
Direnişin Yükselişi ve Batı’nın Korunması
Metin, bu vizyona karşı yükselen bir direnişin varlığını da vurguluyor. Trump’ın ekonomik hamlelerinin yanı sıra, Teksas gibi yerlerde popülist valilerin BlackRock gibi devlere karşı davalar kazanması, kontrol mekanizmalarının sınırlarının zorlandığını gösteriyor.
“BlackRock gelip ‘Eğer fosil yakıtları bırakmazsanız, eyaletinize yatırım yapmayacağız’ dediğinde. Bunun üzerine Teksas, Başsavcı Ken Paxton aracılığıyla dava açtı ve ‘Bu şantajdır, bu yasadışıdır’ dedi.”
Bu mücadelenin, “Batı’nın yeniden doğuşu” olarak adlandırıldığı ve Elon Musk gibi figürlerin de bu gerçeği anladığı belirtiliyor. Çünkü küreselciler için, özgür ve refah içindeki Batı, sistemlerinin işlemesi önündeki en büyük engeldir:
“Bu yüzden Batı’yı çökertmek zorundalar — çünkü kaçacak hiçbir yer kalmamalı.”
