Altın Ralliye Devam Ediyor
Liberation Day sonrası uygulamaya konan küresel gümrük tarifeleri, finans piyasalarını adeta sarstı. Bu süreçte en çok kazananlardan biri altın oldu. 11 Nisan’da 3.200 doları, 16 Nisan’da ise 3.300 doları aşarak tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaştı. Ancak ABD dolarının keskin değer kaybı—dolar endeksinde %4, euro karşısında %4’ün üzerinde ve İsviçre frangı karşısında %8’lik düşüş—altının euro cinsinden sınırlı yükselmesine, İsviçre frangı cinsindense %4’ten fazla gerilemesine neden oldu. Aynı dönemde S&P 500 endeksi %7’nin üzerinde değer kaybetti.
Altının güçlenmesinin temel nedenlerinden biri, siyasi ve ekonomik belirsizliklere karşı bir güvenli liman olarak portföylerdeki rolü. ABD dolarında işlem gören altının fiyatıyla Dünya Belirsizlik Endeksi (WUI) arasındaki pozitif korelasyon dikkat çekiyor.

Trump’ın Dolar Zayıflatma Stratejisi
Trump yönetiminin açık hedeflerinden biri de ABD dolarını zayıflatmak. Beyaz Saray’a göre güçlü dolar, Amerikan ekonomisine zarar veriyor. Ancak Almanya ve İsviçre örneklerinde görüldüğü üzere, güçlü para birimi ihracatçı ekonomiler için doğrudan bir dezavantaj değil. Buna rağmen ABD, doların ciddi şekilde değersizleşmesiyle birlikte, yüksek gümrük tarifeleri üzerinden ülkeyi yeniden sanayileştirmeyi hedefliyor.
1980’lerdeki Plaza ve Louvre anlaşmalarına atıfla, gündeme gelen “Mar-a-Lago Anlaşması” iddiaları, doların yeniden organize edilmesi için bir uluslararası mutabakat ihtimalini gündeme taşıyor. Ancak tarihsel örnekler, böyle anlaşmaların bile cari açıkta kalıcı iyileşme yaratmadığını gösteriyor.
ABD Altın Rezervlerini Değerlendirme Tartışması
Trump yönetiminin ekonomi ve dış ticaret politikalarında yeni adımlar aradığı bir dönemde, ABD’nin devasa altın rezervlerini yeniden değerleme fikri öne çıktı. ABD Hazine’sinde bulunan altınlar hâlâ ons başına 42,22 dolardan değerleniyor. Bu oran 1973’teki resmi kurdan kalma. Mevcut altın fiyatı 3.000 dolar civarına güncellense, ABD tek seferlik 800 milyar dolarlık bir kaynak yaratabilir. 2000 yılında İsviçre Merkez Bankası’nın yaptığına benzer bu adım, ülkede ciddi mali rahatlama sağlamıştı. Ancak ABD Hazine Bakanı Scott Bessent bu tür planlara kapıyı şimdilik kapattı.
Judy Shelton’dan Altına Dayalı Tahvil Önerisi
Eski Fed başkan adayı Judy Shelton, altına dayalı Hazine tahvili fikrini yeniden gündeme taşıdı. Plan, 50 yıl vadeli seçilmiş tahvillerin, belirli bir altın miktarı karşılığı nakde çevrilebilmesini öngörüyor. Shelton’ın önerisi, altının artık sadece kriz dönemlerinde sığınılacak bir varlık değil, aynı zamanda ciddi bir ekonomik politika aracı olarak görüldüğünü teyit ediyor.
Almanya’dan Mali Disiplinsizliğe Geçiş
ABD tarafında bütçe açığı yeniden tırmanırken, Almanya’da da şaşırtıcı bir politika değişikliği yaşandı. Seçimlerin galibi Friedrich Merz’in liderliğinde Almanya, bir yandan 100 milyar euroluk iklim fonu, diğer yandan savunma harcamaları için borç freninin gevşetilmesiyle, toplamda 500 milyar euroluk yeni borçlanmaya gitti. Bu adım, Almanya’nın borç yükünü bir anda üçte bir oranında artırdı.
Almanya’nın bu tarihi U dönüşü, 10 yıllık Alman devlet tahvili faizlerinin 30 yılın en sert yükselişini yaşamasına neden oldu. Tahvil faizleri bir günde 40 baz puan artarak %2,93’e yükseldi. Bu artış, yalnızca Almanya’yı değil, Fransa ve İtalya gibi daha borçlu ülkelerin tahvil piyasalarını da yukarı çekti.

Sonuç: Güvensizliğin Kazananı Altın
Donald Trump’ın ikinci döneminde küresel siyaset ve ekonomi sahnesi daha öngörülemez hale geldi. Özellikle ABD’nin agresif gümrük politikaları, piyasalar için yeni bir belirsizlik kaynağı oluşturuyor. Bu ortamda altın, sadece güvenli liman değil, aynı zamanda ciddi bir politika enstrümanı olarak da öne çıkıyor. Altının karşı taraf riski taşımayan, nötr yapısı ve dalgalanan piyasalarda sağladığı istikrar, yatırımcılar açısından cazibesini artırıyor.