İngiltere Kralı III. Charles, Kanada’ya yaptığı iki günlük ziyarette sadece bir parlamentoyu açmakla kalmadı, aynı zamanda küresel güç dengelerine dair ince mesajlar verdi. Ziyaret, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kanada’ya yönelik “51. eyalet” imaları ve ilhak arzusu ışığında, İngiltere’nin eski sömürgesine sahip çıkma hamlesi olarak yorumlandı. Charles’ın Ottawa’daki sembolik duruşu, diplomasi tarihine geçebilecek bir “yumuşak güç” gösterisine dönüştü.
Kral Charles ve Kraliçe Camilla, Ottawa’ya inişlerinde Kanada Başbakanı Mark Carney ve Genel Vali Mary Simon tarafından karşılandı. Charles, 68 yıl aradan sonra bir İngiliz hükümdarı olarak Kanada Parlamentosu’nu açacak. Annesi Kraliçe Elizabeth’in 1957’deki parlamento açılışından bu yana böyle bir ziyaret gerçekleşmemişti.
76 yaşındaki Charles’ın kanser tedavisi nedeniyle kamuya açık etkinlikleri sınırlı olsa da bu ziyaret, İngiltere’nin Kanada üzerindeki anayasal ve sembolik etkisinin halen güçlü olduğunu vurguladı. Ziyaretin zamanlaması ise oldukça dikkat çekiciydi: Trump, Kanada’yı zaman zaman ABD’nin “satın alabileceği” bir bölge gibi yorumlarken, Charles’ın mesajı netti — “Kanada satılık değil.”
Başbakan Carney de geçtiğimiz ayki seçim zaferini kısmen Trump’a karşı dik duruşuna borçlu. “Kanada’nın şu anda satılık olmadığını ve hiçbir zaman olmayacağını” söyleyen Carney’e göre, Charles’ın ziyareti bu duruşun kraliyet düzeyinde onaylanması anlamına geliyor. İngiltere’nin Kanada’daki diplomatik temsilcisi Ralph Goodale, “Kral, devletin başı olarak bu mesajın gücünü ve kuvvetini pekiştirecektir” dedi.
Charles’ın sembolik jestleri ise bu mesajları kelimelerin ötesine taşıdı. Kanada madalyaları taktı, kendisini Kanada Kralı olarak tanımladı ve Kanada bayrağını “her zaman gurur ve hayranlık duygusu uyandıran bir sembol” olarak nitelendirdi. Giydiği kıyafetler de bu amaca hizmet etti: Kraliyet ailesine özgü işlemeli ceket, Kanada armasını içeren rozetler ve kırmızı-beyaz aksesuarlarla kamuya açık alanlarda boy gösterdi. Camilla ise Kanada yerlilerinin motiflerini taşıyan bir pelerinle dikkat çekti.
Ziyaretin bir diğer sembolik ayağı ise sokak hokeyi oldu. Kral, törensel bir diski piste bırakarak maçın başlama işaretini verdi ve ardından yerel sanatçılarla buluşup bir parka ağaç dikti. Kraliyet çifti, Senato’ya 28 atlı eşliğinde geleneksel bir at arabasıyla geçti. Charles burada Carney hükümeti tarafından kaleme alınan 25 dakikalık bir “taht konuşması” yaptı. Bu konuşma, parlamentonun yeni yasama dönemini resmen başlatıyor ve İngiliz monarşisinin Kanada’daki anayasal rolünü hatırlatıyor.
İngiliz Başbakanı Keir Starmer içinse bu ziyaretin yankıları daha karmaşık. Trump’a Ukrayna ve ticaret gibi konularda yakın durmaya çalışırken, bir yandan da İngiltere’nin geleneksel bağlarını koruma refleksiyle hareket etmek zorunda. Şubat ayında Beyaz Saray’a yaptığı ziyarette Starmer, Trump’ı Charles’ın İngiltere’ye yapacağı bir devlet ziyaretiyle onurlandırmak istemişti. Ancak bu adım, Kanada kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
İngiltere Merkez Bankası’nın eski başkanı ve şimdiki Kanada Başbakanı Carney, bu jestin “rahatsız edici” bulunduğunu açıkça dile getirdi. Charles’ın Kanada’ya gerçekleştirdiği bu ziyaret, aynı zamanda Trump’ın “Anglosfer üzerinde hak iddiası” algısını da boşa çıkarmaya dönük bir stratejik manevra olarak görülüyor.
Kanada Kimlik ve Kültür Bakanı Steven Guilbeault ziyareti “zengin tarihimizi, demokrasimizi ve kurumlarımızı kutlayan önemli bir olay” olarak tanımladı. Kraliyet’in sembolleriyle dolu bu ziyaret, yalnızca geçmişin izini değil, aynı zamanda İngiltere’nin Kanada üzerindeki etkisinin hala canlı olduğunu da kanıtladı.
Bu anlamda Charles’ın ziyaretini yalnızca bir parlamentoyu açmak olarak görmek yetersiz olur. İngiliz monarşisi, Trump gibi güçlü figürlere karşı bile sembollerle konuşarak uluslararası nüfuzunu sürdürüyor.
