– KKTC’de Tufan Erhürman’ın seçim zaferi sonrası Ada’da yeni bir siyasi dönem başlarken, gözler yeniden Avrupa Birliği ile ilişkiler konusuna çevrildi.
– Seçim kampanyasında “kara para, kumar ve uyuşturucu ekonomisiyle mücadele” mesajı veren Erhürman’ın uluslararası alanda meşruiyet arayışına girmesi bekleniyor.
– Ancak mevcut tabloya göre KKTC’nin kısa vadede AB üyeliği mümkün görünmüyor; süreç diplomasi ve çözüm odaklı uzun soluklu bir strateji gerektiriyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleşen seçimlerin ardından Tufan Erhürman’ın cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması, Ada’nın politik yönü ve uluslararası geleceğine ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi. Seçim sonuçları, yalnızca iç politik dengeleri değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz jeopolitiğini ve AB ile ilişkileri de yeniden gündeme taşıdı.
Erhürman’ın seçim kampanyasının dikkat çekici yönlerinden biri, “temiz siyaset” vurgusuydu. Kumarhane ekonomisi, yasa dışı bahis, kara para ve uyuşturucu trafiğine açık bir karşı duruş sergileyen Erhürman, seçim söylemlerinde “devlet düzenini yeniden inşa etme” hedefini öne çıkardı. Bu yaklaşım, uluslararası alanda da dikkat çekti ve bazı çevrelerde, “KKTC izolasyondan çıkma arayışında yeni bir sayfa açıyor” yorumlarına yol açtı.
Seçim sonrası en çok tartışılan sorulardan biri şu oldu: “Bu sonuçlarla KKTC’nin AB üyeliği mümkün mü?”
Teknik çerçeveye göre yanıt hayır, en azından kısa vadede değil.
Mevcut duruma ilişkin bazı gerçekler şöyle;
Bu seçim, ada için yeni bir şans penceresi açabilir. Erhürman’ın daha diplomatik bir çizgi izlemesi ve Türkiye ile koordinasyon içinde hareket edeceğini açıklaması, AB ile temas kanallarının yeniden açılma ihtimalini doğuruyor. Ancak olası süreç müzakere, reform ve diplomasi gerektiren uzun vadeli bir yol haritası ister.
Bir başka ifadeyle:
“Bu seçim bir başlangıçtır ama tek başına AB kapısını açmaz.”






