BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Üç yıldan fazla bir süre önce Yamagami Tetsuya (fotoğrafta), eski Japonya Başbakanı Abe Shinzo’yu öldürerek ülkeyi şoke etmişti. 28 Ekim’de başlayan duruşmada artık 45 yaşında olan Yamagami, sessizce oturdu, gözleri yere eğikti. Savcılar 8 Temmuz 2022’de yaşananları detaylı şekilde anlattığında, sakin ama net bir sesle, “Her şey doğru. Ben yaptım.” dedi.
Abe’nin gündüz vakti bir seçim konuşması sırasında iki el ateş edilip yere yığıldığı o korkunç an, Japon toplumunun hafızasına kazınmış durumda. Ancak birçok Japon bu siyasi şiddet eylemini kınasa da, şaşırtıcı derecede büyük bir kesim katile ve onun gerekçesine sempati gösterdi. Cinayetin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen bu tepki hâlâ sürüyor. Bu duygu, Yamagami’nin yargılanma sürecini de etkileyebilir.
Yamagami suçu kabul ettiğinden, duruşmanın esas odağı cezanın ne olacağı. Teoride idam cezası alabilir. Ancak savunma ekibi, Yamagami’nin kullandığı boru ve koli bandından yapılmış el yapımı silahın Japon yasalarına göre “ateşli silah” tanımına girmediğini ve ayrıca sanığın travmatik geçmişinin hafifletici neden sayılması gerektiğini savunuyor. Kararı verecek olan jüri heyetinde sıradan vatandaşlar da yer alıyor. Hükmün önümüzdeki yılın başlarında açıklanması bekleniyor.
Yamagami, bir dizi kişisel trajedinin ardından Abe’yi öldürmeye karar verdi. Babası o küçükken intihar etti. Annesi, teselli bulmak için Birleşme Kilisesi’ne (Unification Church) katıldı; tarikat benzeri bir yapıya sahip olmakla suçlanan bu dini gruba yaklaşık 100 milyon yen (yaklaşık 650 bin dolar) bağış yaptı ve ailesini iflasa sürükledi (kilise paranın yarısını iade ettiğini iddia ediyor). Ardından ağabeyinin de intihar etmesi üzerine Yamagami, intikam almaya yemin etti. Kilise liderine ulaşamayınca, bir etkinliğe video mesaj gönderdiğini gördüğü Abe’yi hedef aldı.
Korkutucu olan şu ki, bu suikast Yamagami’nin amacına ulaştı. 1980’ler ve 1990’lardaki skandalların ardından unutulmuş olan Birleşme Kilisesi, tekrar ülke gündeminin merkezine oturdu. Kilise ile Japonya’nın iktidar partisi Liberal Demokrat Parti (LDP) arasındaki yaygın bağlar ortaya çıktı. Yedi bakan istifa etmek zorunda kaldı. Hükümet, kilisenin “dini kurum” statüsünü kaldırma sürecini başlattı; dava hâlâ devam ediyor.
Yamagami vakası aynı zamanda, çaresizlik içindeki bireylerin şiddete yönelme riskini de gözler önüne serdi. Japonya’nın düşük suç oranına rağmen, “yalnız saldırgan” eylemleri giderek daha ciddi bir tehdit olarak görülüyor. 2021’de “Joker” kılığında bir adam Tokyo metrosunda 17 kişiyi bıçaklamıştı. (Yamagami’nin de aynı Hollywood filmini izlediğine dair paylaşımları vardı.) Bu olayların ardından Japon polisi, bu yıl ilk kez yalnız saldırganları izlemeye odaklı bir birim kurdu.
Ancak en rahatsız edici olan, barışçıl bir ülke olarak bilinen Japonya’da siyasi şiddete duyulan sempati ve insanların kurbana değil, katile hak verme eğilimi. Belfast Queen’s University’den sosyolog Ushiyama Rin, bu durumu ABD’de 2024 Aralık’ında UnitedHealthcare CEO’su Brian Thompson’ı öldürmekle suçlanan Luigi Mangione örneğiyle karşılaştırıyor. Her iki vakada da, azınlıkta ama sesini duyuran bir kesim, kurbanın temsil ettiği şeyden duyduğu nefret nedeniyle cinayete karşı duyduğu tiksintiyi bastırmış görünüyor.
Duruşmanın ilk gününde mahkeme binası önünde bu ruh hâli barizdi. 70’li yaşlarında bir kadın şöyle diyordu:
“Elbette terörü asla onaylamamalıyız. Ama bu noktaya gelinmesinin bir arka planı var.”
30’lu yaşlarında bir başka kadın, annesinin de tıpkı Yamagami’nin annesi gibi kiliseye yüklü bağışlar yaptığını anlatarak şunu ekledi:
“Söylemem uygun değil biliyorum… ama o kesinlikle benim kahramanım.”






