● Jamie Dimon’un “ofise dönüş” vizyonu somutlaştı: 60 katlı 270 Park Avenue binası, pandemi sonrası uzaktan çalışmaya direnen Dimon’un kurumsal kültür ve şehir bağlılığı manifestosu olarak tanımlanıyor.
● 10.000 çalışan, sıfır emisyon, 3 milyar dolar maliyet: Yeni merkez tamamen elektrikle çalışıyor, hidroelektrik santrallerinden besleniyor ve inşaatıyla New York ekonomisine 2,6 milyar dolar katkı sağladı.
● Biyometrik erişim tartışması başladı: Girişlerde parmak izi ve göz taraması zorunluluğu getirilirken, banka bunu güvenlik ve verimlilik gerekçesiyle savunuyor; çalışan gizliliği konusunda ise eleştiriler yükseliyor.
Wall Street’in devi JPMorgan Chase, Manhattan silüetini yeniden şekillendiren yeni genel merkezini resmen hizmete açtı. 60 katlı, 270 Park Avenue adresindeki bu dev bina, CEO Jamie Dimon’un hem New York’a hem de geleneksel ofis kültürüne olan inancının sembolü haline geldi. Banka, 24 000 kişilik New York kadrosunun 10 000’ini tek çatı altında toplayacak.
Dimon açılışta yaptığı konuşmada, “225 yıldır New York’un bir parçasıyız; bu bina sadece bir yapı değil, şehirle ve çalışanlarımızla süren bağımızın kanıtı” ifadelerini kullandı. Yaklaşık 3 milyar dolarlık yatırım, yapım aşamasında 8 000 kişiye istihdam sağladı ve şehrin ekonomisine doğrudan 2,6 milyar dolar katkıda bulundu. JPMorgan’ın şehir ekonomisine yıllık katkısının 42 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor.
Yeni genel merkez, sürdürülebilirlik alanında da dikkat çekiyor. Tamamen elektrikle çalışan bina, New York Eyaleti’ndeki hidroelektrik santralinden sağlanan enerjiyle “operasyonel sıfır emisyon” statüsüne sahip. Çalışma alanları, esneklik ve teknoloji odağıyla tasarlandı; akıllı sistemler çalışan davranışlarına göre ışık, sıcaklık ve havalandırmayı otomatik ayarlıyor.
Bina aynı zamanda modern kurumsal yaşamın sınırlarını genişleten bir deneyim sunuyor. Geniş sosyal alanlar, spor salonları, sanat koleksiyonları ve panoramik manzaralı teraslar, JPMorgan’ın ofis ortamını bir “yaşam alanı”na dönüştürme hedefinin yansıması.
Ancak bu dönüşümün bir diğer yüzü de biyometrik erişim sistemi. Çalışanlar binaya yalnızca parmak izi veya göz taramasıyla girebilecek. Banka, bu uygulamayı “verimlilik ve güvenlik standardı” olarak savunuyor; fakat sendikalar ve gizlilik savunucuları, bunun mahremiyet ve veri güvenliği açısından risk oluşturduğunu vurguluyor.
Sonuç olarak, 270 Park Avenue sadece bir bina değil; Jamie Dimon’un ofis kültürünü, şehir ekonomisini ve kurumsal kimliği yeniden tanımladığı 3 milyar dolarlık bir manifesto.






