BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Bu ay Washington’a gidip nabız yoklayan İsrailli üst düzey isimler bekledikleri karşılamayı bulamadı. Üst düzey bir İsrailli politikacı, “Genelde İsrail yanlısı olan Demokrat Parti’deki kongre üyelerinden ve senatörlerden, artık İsrail’e yapılacak yardımların koşullu olmasının partinin varsayılan tutumu olacağını duyduk” dedi. “Ama daha da şaşırtıcı olan, görüştüğümüz Cumhuriyetçilerden de eleştiriler almamızdı. Onlar da seçmenlerinden İsrail konusunda baskı görüyor.”
Ülkede de artan bir yalnızlık hissi var. Başbakan Binyamin Netanyahu, Avrupa Birliği’nin İsrail ile serbest ticaret anlaşmasını askıya alma tehdidine karşı yaptığı konuşmada, ekonominin uluslararası boykotlara karşı kendini koruyabilmesi için “otarkik özellikler” geliştirmesi gerektiğini söyledi. Bu açıklama borsayı düşürdü. Netanyahu ise hemen savunmaya geçerek bunun sadece savunma sanayii için geçerli olduğunu açıkladı ve “Amerika bizimle” diye ekledi.
Netanyahu’nun rakipleri aynı fikirde değil. Aylarca, başbakanı Amerika ile ilişkileri zedelediği için eleştirdiler. Muhalefet lideri Yair Lapid, “Netanyahu yeni Amerika’yı tanımıyor… Amerika ile ilişkilerde tarihi bir gerilemeye yol açan ciddi hatalar yaptı” demişti.
Hem hükümetin içinde hem dışında dile getirilen en acil kaygı, Amerika’nın Gazze’deki savaşa desteğini çekmesi ve İsrail’in bölgedeki gelecekteki askeri hamlelerine –örneğin İran’ın nükleer tesislerine yapılacak saldırılara– karşı çıkması. Netanyahu, Suriye’ye yönelik saldırılarıyla Trump yönetimini kızdırdı; ayrıca Hamas yetkililerine yönelik Katar’daki hava saldırısı da Washington’da rahatsızlık yarattı. Netanyahu, Amerika’nın bu saldırı sonrası Katar liderliğini yatıştırmaya çalışmasından hayal kırıklığına uğradı. Bir İsrailli diplomat, “Trump, içgüdüsel olarak İsrail yanlısı olan Biden’dan daha ‘işlem odaklı’. Arap dünyasındaki dostlarının, özellikle de Katarlılar’ın, kendisine daha sert bir tavır alması için baskı yapmasını dinleyebilir. Özellikle de Gazze savaşı devam ederse” dedi.
Daha uzun vadeli kaygılar ise Amerika’nın askeri desteğinin geleceğiyle ilgili. Barack Obama 2016’da görevden ayrılmadan önce İsrail’e 10 yıllık, 38 milyar dolarlık bir yardım paketi imzalamıştı. Bu paket 2028’de sona erecek. Normalde yeni paket için görüşmelerin çoktan başlamış olması gerekirdi. Bazı İsrailli yetkililer, doğrudan yardım yerine Amerika ile bir “teknoloji ortaklığı” önermenin daha akıllıca olacağını düşünüyor. Bir yetkili, “Trump, Amerika’nın bir anlaşmadan ne kazandığını görmek isteyen bir başkan. Bu nedenle yeni yardım anlaşmasını farklı sunmak daha mantıklı olabilir” diye uyardı.
Kim Beyaz Saray’da olursa olsun, Amerika-İsrail ilişkilerinin eskisi kadar yakın olmayabileceği hissi güçleniyor. Üst düzey bir yetkili, “Joe Biden son Siyonist başkan olacak” öngörüsünde bulundu. Ona göre, Gazze savaşı uzadıkça İsrail’e çok daha eleştirel yaklaşan Demokrat Parti’nin genç nesline taviz vermek zorunda kalacak bir Demokrat başkan gelecekte kaçınılmaz.
Amerika’nın desteğini ikame etmek zor. Askeri yardım belki en az sorunlu unsur. İsrail, Gazze savaşı başladığında savunmaya 23 milyar dolardan fazla harcamayı planlamıştı; bunun 3,8 milyar doları Amerikan hibeleriydi. Yani Amerikan yardımı önemli olsa da toplamın küçük bir kısmı. İsrail’in yaklaşık 540 milyar dolarlık GSYH’si, savunmaya daha fazla harcama yapmaya yetecek büyüklükte. Ancak gelişmiş silahların –özellikle savaş uçaklarının– Amerika’dan alınması, mevcut sistemlerle uyum açısından yine kaçınılmaz görünüyor.
Yerine konulamayacak yardımlar da var. Amerika, İsrail’e kendi istihbarat ve gözetleme ağlarına erişim sağlıyor. Negev Çölü’nde, İran’dan gelebilecek füzeleri erken tespit eden dev bir radar istasyonu işletiyor. Son iki yılda defalarca uçak gemileri, füze savunma sistemleri ve savaş uçakları bölgeye göndererek İsrail’in düşmanlarını caydırdı. İsrail’in böyle bir kapasiteyi tek başına kurması astronomik maliyetlere yol açar.
Dahası, Amerika en gelişmiş silahlarını –örneğin F-35 savaş uçaklarını– Orta Doğu’daki başka ülkelere satmıyor. BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’i hedef alan kararları yaklaşık 50 kez veto etti. Bu yardımların parasal karşılığı zor ölçülse de, Amerika’nın yakın müttefiki olmanın getirdiği diplomatik, askeri ve finansal ağırlık paha biçilmez. İsrailli generallerin ve siyasetçilerin sık sık tekrarladığı gibi: “Amerika ile stratejik ittifak, İsrail’in ulusal güvenliğinin temel taşıdır.”
İsrail’in Amerika ile dostluğu aslında 1960’ların sonlarına kadar tam anlamıyla gelişmedi. Öncesinde, komşularının saldırganlığına rağmen hayatta kaldı. Yine baş edebilir. Ama pek az İsrailli, bunun doğuracağı maliyetleri, yoksunlukları ve tehlikeleri düşünmek istiyor. ■