
Bir İş Bankası Hikayesi
Bugün itibariyle İş Bankası’nın hisselerinin %33,32’si halka açık olup, çoğunluk hissesi %38,59’lik oran Türkiye İş Bankası Mensupları Munzam Sandık Vakfı’na yani Banka çalışan ve emeklilerine aittir.
Türkiye İş Bankası’nın hisselerinin %28,09’u ise Atatürk’e ait hisselerdir. Mayıs 1998’de T.C. Hazinesi’nin İş Bankası’ndaki %12,3 oranındaki payı, halka arz işlemi ile yerli ve yabancı yatırımcılara sunulmuştur. Bugün hisseler Borsa İstanbul’da işlem görmektedir. 2024 Aralık sonu itibariyle 358.789.738.800 TL piyasa değerindedir.
Bu hisseler Atatürk’ün vasiyeti gereğince CHP tarafından temsil edilmekte olup temettü gelirleri ise Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na bırakılmıştır. 12 Üyenin bulunduğu Yönetim Kurulunda bu hisseler 4 üye ile temsil ediliyor.
İş Bankası’ndaki bu hisseler, temettü gelirleri ve Yönetimdeki temsil sayısı zaman zaman Türkiye gündeminde yer bulmaktadır.
İlk olarak 1951’te Demokrat Parti Adnan Menderes hükümetinin “CHP hisselerini kamulaştırma” kararı alarak CHP mallarına el konulmasıyla birlikte Hazine’ye geçen hisseler ve partinin diğer malları, aradan geçen 12 yıldan sonra 1963 yılında iade edilmiştir.
Daha sonra 1980 darbesi ile birlikte tüm siyasi partiler kapatılıp malları da Hazine’ye devredilenler arasında CHP de yer aldı. 1992’de CHP yeniden açıldıktan sonra el konulan mallarını geri almak ve İş Bankası üzerindeki haklarına kavuşmak için dava açtı. Davaya bakan Yargıtay 11. Dairesi “(…) CHP’nin İş Bankası’ndaki hisselerinin korunması Aziz Atatürk’ün vasiyeti olup, rüçhan hakkının kullanılması gereği ve müdahalede bulunulamayacağı gerekçesiyle, hisselerin CHP’ye geri verilmesi….” şeklinde karar vermişti.
Ancak aldığımız görüş 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Kenan Evren döneminde İş Bankası Genel Kurulu’nun olağanüstü toplandığını, şirket yönetmeliğinin değiştirildiğini, şirket hisselerine sahip olanların bedelli yahut bedelsiz sermaye artırımlarına katılmalarının engellendiğini bildirdi. Söz konusu kurucu ortakları (ki Banka kurulduğunda piyasaya sürülen ilk 4 milyon hissesine kadar tek seferde 100 adet satın alarak pay sahibi olan kişilere/varislere kurucu ortak tanımlaması yapıldı) kapsayacak şekilde ortaklık yapısı da değiştirilmiş. Bu dönemde CHP’nin sahip olduğu hisseler ise “Hak intifa senedi” ne çevrilmiş olup sermaye artırımı, hisse payı artırımı vb. haklar kısıtlanmıştır. Kurucu hisseler ile ortak hisse kavramları farklıdır. Piyasadaki haberlerde CHP İş Bankası’nın %28’ine sahip olduğu şeklinde bir manipülasyon yapılıyor. Kurucu hisseler farklıdır. Tamamı Atatürk’e ait olmayan 600 adet kurucu hisse mevcuttur.
(Ayrıca Banka’nın CHP’de bulunan hisse payının %28,9’dan %5’e düşürülmüş olması zamanla tekrar %28,9’a çıkması (Ak Parti tarafında ticari faaliyetle hisse alımı olarak yorumlanabilir ve akıllarda soru işareti de yaratmaktadır. Bundan farklı olarak hisselerin Yönetim Kurulu’nda temsil yetkisinin de ticari faaliyet sayılıp sayılmayacağı tekrar gözden geçirilmelidir kanısını taşımaktadır.)
Kurucu ortak hisselerine sahip diğer kişi/varislerin 1991’deki düzenleme olmasaydı geçen yıl gerçekleştirdiği karına bakılarak hisse başına 2,5-3 milyon TL civarı para almaları öngörüsü geliştirilebilir. Ancak Bankanın basın duyurusunda da belirtildiği üzere “(…) kurucu intifa senedi sahiplerine dağıtılacak kar payı ödemeleri “ödenmiş sermayenin 250.000 TL’lik bölümü” ile sınırlandırılmıştır.”
İntifa senedini edinen ya da elinde bulunduran, birlikte hareket ettiği düşünülen kişi/varis/kurum tarafından üretilen iddia ve itirazları mahkemelerde defalarca banka lehine sonuçlanmış, hukuki süreçleri tamamlanması beklenen davalar da devam etmektedir. Fakat görünen o ki hükümet tarafında da karşılığı olan bu kişilerin nafile çabaları basın açıklaması ve mahkeme kararları ile cevaplanmış bulunuyor.
Bu kişilerle ortak hareket ettiği düşünülenlerin ajandalarında hazineye yıllık ortalama 2 milyar TL gelir sağlamak, yandaşlara uygun krediler çıkarmak ya da mevcut ödenen kredilere engel koymak konusunda ve (Yönetim Kurulunda 4 üye ile temsil ve söz hakkı bulunduğundan ) kurullar üzerinde (BDDK ve Rekabet Kurumu)etki alanı oluşturmak olabilir. Cumhurbaşkanı’nın “Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım.” ifadesi dikkat çekicidir.
(Konuya dair almış olduğumuz bir diğer görüş ise miras yoluyla kurucu ortak vasfı kazanmış varislerin yani intifa senedi sahiplerinin açtığı davaların bazılarının Sulh Hukuk Mahkemesinden, İstinaf Mahkemesinden reddedilse de bir davanın halen Yargıtay’da görüldüğüdür. Yargıtay’dan çıkacak sonuç diğer kararlara emsal teşkil edebilir.
Hükümetin “Hisselerin Hazineye devri konusunda izleyebileceği yol ise;
“Siyasi Partiler Kanununda değişiklik yapılması” yönünde. Atatürk’ün vasiyetinin yanı sıra mülkiyet güvencesi ve miras hukukunun ihlali de gözardı edilemeyecek kadar değerli…
Siyasi Partiler Kanunu’nun 67. Maddesi ve Anayasa’nın 69. Maddesi, partilerin “ticari faaliyette bulunamayacağını” hükme bağlıyor. AK Parti ve ona destek veren MHP’nin TBMM’deki sandalye sayısı Anayasa değişikliğine olanak tanımadığı için sorunun bu kanun değişikliği ile çözülmesine hükmediyor.