BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Trump, Tahran’ın “derhal tahliyesini” istedi
İran rejimi sıkça çürümüş, yozlaşmış, iflas etmiş ve halkı tarafından nefret edilen bir yapı olarak tanımlanıyor. Peki çöküş yakın mı? İsrail’in şok ve dehşet kampanyası hız kesmeden sürüyor: 16 Haziran’da İsrail, “Tahran üzerinde tam hava üstünlüğü” sağladığını açıkladı. 17 Haziran’da Başkan Donald Trump, Tahran’ın “derhal tahliye edilmesi” çağrısında bulundu; kentten araçlar günlerdir akın akın ayrılıyor. Dükkanlar kapalı. Sosyal medyada bazı İranlılar, öldürülen generallerini mangalda et emojisiyle anıyor. Bu küçük düşürülme, rejimin askeri stratejisinin iflasını gözler önüne serdi ve kimi kesimlerce bir ayaklanma ya da darbenin, dolayısıyla bir kaosun veya ulusal yenilenmenin habercisi olarak görülüyor. Ancak İran’ın refleksi, saldırganlara boyun eğmek değil, direnmek yönünde. Sivil kayıpların ağırlaştığı uzun bir savaş, aşırı milliyetçi bir toplumda kamuoyunu kenetleyebilir ve rejimin hem ayakta kalmasını hem de nükleer bomba yarışında hız kazanmasını sağlayabilir.
İran’ın iç zayıflığı geçmişte de saldırılara davetiye çıkardı. Yaklaşık 45 yıl önce, devrim sonrası dağınıklık döneminde Irak lideri Saddam Hüseyin İran-Irak Savaşı’nı başlattı. Sekiz yıl süren savaş yüz binlerce cana mal oldu. İran rejimini zayıflatmak yerine, İslam Devrim Muhafızları’nın (IRGC) siyasi nüfuzunu artırdı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise İran halkını ayağa kalkmaya çağırıyor. “İran halkı artık bayrağının etrafında birleşmeli,” dedi. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonun simgesinde, devrim öncesi Şah döneminin sembolleri yer alıyor. Londra merkezli İran International televizyonu bu çağrıyı İranlıların evlerine taşıdı.
Halk ile yöneticileri arasındaki uçurum, 1979’da Şah’ın devrildiği dönemle kıyaslanabilecek boyutta. İsrail’in gösterişli saldırıları, İran liderlerini afallattı ve hazırlıksız yakalanan rejimin yetersizliğini açığa çıkardı. Bir borsacı rejimi “kâğıttan kaplan” diye alaya alıyor. İsrail’de füze saldırılarında sirenler çalar, sığınaklara girilir. İranlılara ise böyle bir uyarı yapılmıyor. İsrail’in generalleri yatak odalarında öldürmesi, yalnızca en üst düzeyde içeriden destekle mümkün olabilir; bu da sadakatsizliğin boyutunu gösteriyor. Rejimin kalbine kadar sızan kayırmacılık ve paranoya, bazı yorumculara göre, 100 yıl önce ordu mensubu Rıza Pehlevi’nin darbeyle devirdiği yozlaşmış Kaçar hanedanlığının çürümüşlüğünü andırıyor.

Yetkililer, durumu “olağan” gibi göstererek kamuoyunu sakinleştirmeye çalışıyor. 14 Haziran’da başlayan Gadir-i Hum bayramı için sokak geçit törenleri planlandığı gibi yapıldı. Ancak muhalefet işaretleri yaygın. İlk saldırılardan sonra bazı kişiler İsrail bayrağına sarındı, kutlama pastaları dağıttı. Genç İranlılar, 2022’de yaklaşık 500 protestocunun ölüm emrini verdikleri için öldürülen generalleri “halk düşmanı” diye niteliyor. 13 Haziran’da İsrail’in hava kuvvetleri komutanı Emir Ali Hacızade’yi öldürmesi sosyal medyada sevinçle karşılandı; Hacızade, 2020’de İranlı öğrencilerle dolu bir yolcu uçağının düşürülmesinden ötürü hiç özür dilememişti. Hükümetin sosyal medyaya erişimi ülke genelinde kısıtlaması, çaresizliğini yansıtıyor.
Netanyahu’nun, 2024’te Lübnan’daki İran destekli Hizbullah’ı etkisizleştirmek için kullandığı yöntemi tekrar ettiği görülüyor. İsrail ordusunun ardından siyasi liderliği de hedef alabilir. Bazı İsrailliler, bu süreçte rejim içindeki klikler arasında bir güç mücadelesi, bölgesel parçalanma ya da büyük şehirlerde bir halk ayaklanması umuyor—özellikle sonuncusu, 2023’te olduğu gibi büyük çaplı protestoların sık sık sahneye çıktığı alanlarda.
Bu senaryonun zayıf noktası, İran’ın “Pearl Harbor anı” olarak nitelendirilen ilk şokun ardından rejimin toparlanmış olması. İlk saldırıdan sonraki 18 saat içinde yeni komuta kademesi yüzlerce füzeyi İsrail şehirlerine fırlattı; sayı her gün azalsa da. Halk için ayaklanma cazibesi sınırlı. Son 20 yılda İranlılar defalarca denedi ama geri püskürtüldü: rejim zayıf olabilir, ancak halk daha da zayıf. Protesto hareketinin ne bir lideri ne de ortak bir ajandası var. Yaşlı kuşak hâlâ “düşmana ölüm” sloganlarına ve dış saldırılara karşı şehitlik ideolojisine sarılıyor. İsrail’in saldırıları Tahran’da yaz sıcağında su veya elektrik kesintilerine yol açarsa, gençlerin ruh hâli değişebilir. Sivil ölümler arttıkça, milliyetçi tepki yükselebilir. Rejim karşıtı öğrenci liderlerinden Ali Afşari, ikinci gün saldırılarının ardından “İran’ın bağımsızlığı, İslam Cumhuriyeti’ne olan nefret uğruna feda edilmemeli,” dedi.
Protestocular dağınık olsa da, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney son dönemde saflarını sıklaştırmaya çalışıyor. Sertlik yanlılarıyla reformcular arasındaki rekabet rejimi tehdit ederken, bir yıl önce reformist doktor Mesud Pezeşkiyan’ı cumhurbaşkanı seçtirdi. Başörtüsü zorunluluğunu gevşetmek, ABD ile müzakereleri kabul etmek ve yatırım arayışına girmek gibi adımlar, bazı reformcuları yeniden rejime yaklaştırdı. Bu ay, eski cumhurbaşkanlarından birinin kızı ve siyasi tutuklu Faezeh Haşimi Rafsancani, Hamaney’in oğlu Mücteba’yı halef olarak destekledi. Onu, Suudi Arabistan’ın otoriter modernleştiricisi Muhammed bin Selman’a benzetti.
Hamaney’in son vaazları ise ürkütücüydü. 13 Haziran’da İsrail hakkında “onlara merhamet göstermeyeceğiz” dedi ve “kötü, aşağılık, terörist Siyonist kimliğe” atıfta bulundu. Ancak sonrasında, yerine geçecek kişinin işleri daha da kötüleştirebileceğini ima etti. Danışmanları, Hamaney’in İran’ın nükleer silah edinmesini engelleyen fetvasının yeni lider tarafından rafa kaldırılabileceği uyarısında bulunuyor. Yeni lider bir asker ya da monarşi yanlısı olursa, milliyetçiliği öne çıkarıp nükleer silah yarışına girebilir. Nitekim İran’ın nükleer programını 1970’lerde başlatan da Şah’tı. Hamaney, kendi sonrası için mollalar, reformcular ve silahlı kuvvetler arasında çatışmalar çıkabileceğini öngörüyor. Şah’ın devrilmesinden sonra olduğu gibi Kürt ve Azeri bölgelerinde ayrılıkçılıklar yeniden ortaya çıkabilir. Suriye ve Irak’ta olduğu gibi bir iç savaş ihtimali İranlıları ürkütüyor.
Tüm bu gelişmeler, İsrail’in ilk saldırısından sonra alay konusu olan rejimin şimdi yerini ülke için artan bir korkuya bıraktığını gösteriyor. İranlılar, olası bir İsrail saldırısı öncesi tahliye edilmesi muhtemel Tahran mahallelerinin anonim haritalarını sosyal medyada paylaşıyor. Devlet televizyonu binası yakınlarına isabet eden saldırı sonrası bir hasta bakıcı, “Sanki sadece biz kaldık,” diyor. Yetkililer benzin satışlarını kısıtlamaya başladı. Alternatif liderlik ufukta görünmüyor ve korkular arttıkça, halk mevcut rejimle devam etmenin daha az kötü bir seçenek olduğunu düşünmeye başlıyor. Ancak köşeye sıkışmış bir rejim, düşmanları, komşuları ve halkı için daha büyük bir tehdit hâline gelebilir.
Kaynak: The Economist