BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
İran’daki siyasi güç yapısı bir zamanlar oldukça basitti. Ona diktatör, dini lider, imam ya da yeryüzündeki Tanrı’nın gölgesi deyin, Ayetullah Ali Hamaney mutlak otoriteydi. Askerî komutanlar, cumhurbaşkanları ve din adamları onun emrindeydi. Tüm üst düzey atamaları o yapar, cumhurbaşkanı adaylarının kimler olacağına müdahale ederdi.
Ancak İran’ın İsrail’le yaşadığı 12 günlük savaştan sonra işler karmaşık hâle geldi. 86 yaşındaki lider artık nadiren kamuoyunun karşısına çıkıyor. Eskiden uzun süren vaazları şimdi kısa tutuluyor. Ardıllık meselesi ise her zamankinden daha yakıcı. Rejim içindeki ve dışındaki aktörler konum almak için yarışıyor. Birçoğu, 46 yıllık teokratik düzene açıkça alternatifler öneriyor. İsrail ve Amerika’nın saldırılarından sonra İran’ın nükleer programının geleceğine dair belirsizlik, siyasi sistemin geneline de yansımış durumda. İranlılar, liderlerinin Donald Trump’ın bir anlaşma için öne sürdüğü şartları kabul edip etmeyeceğini merak ediyor. Fakat artık ülkeyi kimin yönettiğinden emin değiller.
Savaşın başlangıcında İran iç siyaseti istikrar kazanmış gibiydi. Yıllardır süren kutuplaşmanın ardından oluşan bir tür vatanseverlik dalgası, yönetenlerle yönetilenleri bir araya getirdi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran halkına yaptığı ayaklanma çağrıları yanıtsız kaldı. Ancak 24 Haziran’daki ateşkesten bu yana, birliği nasıl koruyacaklarına dair ortaya atılan görüşlerin çeşitliliği ülkenin daha da parçalanmış görünmesine yol açtı.
Hamaney’in tercih ettiği yöntem daha çok “kozmetik” türden. Dinî rejimden hoşnutsuz halkın desteğini kazanmak için teokrasiyi milliyetçilik kisvesiyle süslüyor. 5 Temmuz’daki Aşura kutlamalarında –Hz. Muhammed’in torununun şehadetinin anıldığı ve rejimin en kutsal günü sayılan törenlerde– Hamaney bir mevlithanıya yakarışları kesmesini emretti. Onun yerine 1979’daki İslam Devrimi öncesinde popüler olan fakat sonrasında yasaklanan milliyetçi marşlardan “Ey İran”ı söyletti. Şii azizleri geri planda bırakırken İran’ın İslam öncesi tarihini öne çıkarıyor. Şehirlerdeki yeni reklam panolarında eski Pers mitolojisi modern temalarla işleniyor. Hamaney ayrıca, bekar çiftlerin flört ettiği İran versiyonu “Love Island” gibi yeni nesil reality şovlara da göz yumuyor. Başkent Tahran’ın bazı bölgelerinde başörtüsü ve uzun kadın paltoları artık geçmişin bir kalıntısı gibi.
Ancak bu tür ödünler siyasi değişim taleplerini bastırmak için yapılıyor, değişimi müjdelemek için değil. Bu ayın başında Hamaney, muhafazakâr Cuma hutbecisini ve Anayasayı Koruma Konseyi başkanını yeniden atadı –99 yaşındaki Konsey Başkanı’nı tam 33. kez. Savaş sonrası reformist figürler devlet televizyonundan çıkarıldı. İdam sayısı arttı, siyasi mahkumlara af ise hâlâ ufukta görünmüyor.
Gayb’a çekilme
Hamaney işler normalmiş gibi davranmaya devam ederken, rakipleri sahneye çıkıyor. Rejimin muhafız gücü olan Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC), İsrail tehdidinin devam etmesini iktidar üzerindeki hâkimiyetini meşrulaştırmak için kullanıyor. Hamaney, İsrail saldırıları başlamadan önce karar alma yetkisini generallere devrettiği için, bir askerî cuntanın onu sembolik bir figüre dönüştürme ihtimali arttı. Ancak generaller birlik görüntüsü vermekte zorlanıyor. İsrail’in ordu içindeki sızmaları paranoyayı artırdı, koordinasyonu zorlaştırdı. Devrim Muhafızları’nın geniş çaplı ekonomik çıkarları ve yaygın yolsuzluğu nedeniyle bazıları bu yapının zamanla yerel mafyalara bölünebileceğini düşünüyor.
Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, savaş sonrası oluşan birliği kalıcı uzlaşmaya dönüştürmek için muhalefetle diyaloğa ve sürgündekilerin ülkeye dönüşüne çağrı yaptı. Ancak bu adımı hayata geçirecek gücü yok. Halk, yaz sıcaklarında yaşanan elektrik kesintileri ve su sıkıntıları nedeniyle onu suçluyor. Döviz spekülasyonları ve riyalin değer kaybı da onun hanesine yazılıyor; çünkü ambargoları delerek yurt dışında kazanç elde eden iş insanlarını ülkeye para getirmeye ikna edemedi.
Bu memnuniyetsizlik ortamında eski cumhurbaşkanları Mahmud Ahmedinejad ve Hasan Ruhani geri dönme planları yapıyor. İkisi de Pezeşkiyan’dan daha geniş bir halk desteğine sahip. Ruhani, kendisini Hamaney’in halefi olarak görebilir; çünkü Batı ile gerilimi sonlandırma potansiyeline inanıyor. Savaşın, “istikametimizi düzeltmek ve yönetim temellerini yeniden inşa etmek için bir uyarı olmalı” dedi. Eski meclis başkanı Ali Laricani ise, sanki yürütmenin başıymış gibi davranıyor. Yakın zamanda Moskova’ya bir heyet gönderdi ve bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. Bu görev Pezeşkiyan’ın değil, Laricani’nin oldu.
Muhalifler de seslerini yükseltiyor. 11 Temmuz’da 15 yıldır ev hapsinde tutulan eski başbakan Mir Hüseyin Musavi, yeni bir anayasa çağrısı yapan bir dilekçe yayımladı; yüzlerce aydın bunu imzaladı. Ancak genç İranlılar, mevcut veya geçmiş figürlerin hiçbirinin dahil olmadığı köklü bir değişim istiyor. Musavi gibi yaşlanan muhaliflere de sıcak bakmıyorlar.
İçerideki bölünme, dış politikayı da etkiliyor. İsrail’in vekil güçleri hedef alarak yaptığı yıkıcı saldırılar sonrası İran, bölgesel hâkimiyet hayallerini terk etti ve rejimi ayakta tutma moduna geçti. Sertlik yanlıları, doğrudan nükleer silaha yönelmeyi savunuyor. Diğerleri, İran’ın petrolünü en fazla satın alan Çin’in yardımına bel bağlamış durumda –örneğin yeni savaş uçakları alabileceğini umuyorlar. Ancak İsrail’in bombardımana yeniden başlayacağı tehdidi altında, bu yardım muhtemelen çok geç gelecek. Ukrayna savaşına gömülmüş olan Rusya da İran’ın hava savunmasını yeniden inşa etmede ağır davranıyor.
Geriye sadece Amerika kalıyor. Trump’ın İsrail’in savaşına doğrudan katılması İran’ı ürküttü ve nükleer anlaşma müzakerelerini durma noktasına getirdi. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ülkesinin görüşmelere yeniden başlamaya hazır olduğunu söylüyor. İran, hatta İsrail’le bir saldırmazlık paktı yapmayı bile düşünebilir. Böyle bir anlaşma, İran’a yönelik yaptırımları kaldırabilir, Batı’dan tecrit hâlini sona erdirebilir ve belki de yabancı yatırımları yeniden çekebilir. Ancak İran’ın nasıl bir yöne gitmesi gerektiği konusunda büyük görüş ayrılıkları var. İranlılar için karar acil. Fakat artık bu kararı verecek vizyona veya yetkiye sahip bir liderleri olmayabilir.