
Orta Doğu jeopolitiği, yaz aylarındaki İsrail–İran hava savaşının ardından bu kez Körfez’deki kapsamlı tatbikatlarla yeniden geriliyor. İran Devrim Muhafızları Donanması, Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezi’nde balistik ve cruise füzeleri ateşleyerek “yabancı tehditlere karşı hazırlık” mesajı verdi. Devlet medyasının aktardığına göre Qadr serisi cruise füzeleri ve 303 model balistik füzelerden oluşan geniş çaplı bir salvo, simüle hedefleri vurdu. Aynı anda İHA’lar da sahte düşman üslerini hedef aldı.
Tatbikatların zamanlaması dikkat çekici. Haziran’daki 12 günlük hava savaşında ABD, İsrail’le birlikte İran’ın nükleer altyapısına yönelik nokta operasyonlar düzenlemişti. İran’ın şimdi Körfez’de gerçekleştirdiği geniş ölçekli tatbikatlar, Tahran’ın askeri caydırıcılığını yeniden vitrine çıkarmayı amaçlıyor. Açıklamalarda yapay zekâ destekli savaş kabiliyeti ve donanmanın “sarsılmaz direniş ruhu” vurgulanıyor.
İran yalnızca Körfez’de değil, kuzeybatısında da askeri diplomasiyi devreye sokuyor. Doğu Azerbaycan’da Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleriyle düzenlenen terörle mücadele tatbikatı hem bölgesel güvenlik işbirliğini güçlendirme hem de mesaj verme işlevi taşıyor. Suudi Arabistan, Irak, Umman ve Azerbaycan’ın da sahada yer alması, İran’ın batı sınırlarında ŞİÖ eksenini genişlettiğini gösteriyor.
Bu tablo, bölge güvenliği açısından çift yönlü bir risk oluşturuyor. Bir yandan Körfez’deki AI destekli füze ve İHA kapasitesinin artması, enerji ticareti koridoru olan Hürmüz Boğazı’nı daha hassas bir noktaya getiriyor. Diğer yandan İran’ın ŞİÖ içinde askeri entegrasyonu artırması, Rusya–Çin ekseninin Ortadoğu’daki etkisini derinleştiriyor.
Batı başkentleri ise İran’ın balistik füze geliştirmesini “konvansiyonel tehditten daha fazlası” olarak okuyor. Nükleer kapasite ihtimali masada durduğu sürece, bu füze programı caydırıcı olmaktan öte, stratejik bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor.
Sonuç olarak, İran’ın Körfez’deki tatbikatları yalnızca askeri hazırlık değil; aynı zamanda bölgesel güç mimarisine verilmiş net bir mesaj niteliğinde. Enerji yollarının, ticaret rotalarının ve güvenlik dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde, Tahran’ın adımları jeopolitik risk primini bir kez daha yukarı itiyor.
