BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Uzlaşma nadiren memnuniyet getirir. Ama neredeyse her zaman bir bedeli olur.
İmar reformunu savunmak söz konusu olduğunda, uzun süre boyunca İşçi Partisi mücadele etmekten çekinmedi. Kendi temkinli standartlarına göre bile cesur sayılabilecek bir dille, Keir Starmer Britanya’da inşaat yapmayı kolaylaştırma konusunda kararlıydı. Artık NIMBY’ler (arka bahçemde olmasın diyenler) inşaat projelerini engelleyemeyecekti. Artık vergi mükellefleri, uçan tüylü memelilerin sevgilisi çevrecilerin açacağı davalara karşı önlem olarak hızlı trenin geçtiği yere yarasalar için tünel inşa etmeye 120 milyon sterlin ($160 milyon) harcamayacaktı; semenderler artık konut inşaatlarını engellemeyecekti. Kısacası, imar konusu artık uzlaşma değil, inanç meselesi olacaktı.
Ama 17 Temmuz’da uzlaşma geldi. Bir grup çevre STK’sından gelen şikayetlerin ardından hükümet, amiral gemisi niteliğindeki imar yasasında bir dizi değişiklik önerdi. Daha önce örtük olan standartlar açık hedeflere dönüştürüldü; çevresel telafi programları daha sıkı hâle getirildi; her türlü iyileştirici düzenleme, en iyi bilimsel temele dayandırılmak zorunda bırakıldı. Büyük çevre vakıfları temkinli bir memnuniyetle karşılarken, İşçi Partisi’nin sesli YIMBY’leri (arka bahçemde olsun diyenler) öfkeye boğuldu. Çünkü bu değişiklikler, kampanyacıların projeleri yasal açmazlara sürüklemesini kolaylaştıracaktı. Hükümete göre bu, ders kitaplarına girecek türden bir uzlaşmaydı.
Ancak bu, İşçi Partisi’nin sıkça düştüğü bir tuzağa işaret ediyor: Sorun, az uzlaşmak değil; fazla uzlaşmak. Yakın dönemdeki birçok fiyaskonun temelinde aşırı uzlaşma yatıyor. Örneğin Londra ile Birmingham arasında yapılması planlanan, bütçesini kat kat aşan HS2 demiryolu projesini ele alalım. Bu proje başlı başına bir başarısızlık dersi olduğu kadar, bir uzlaşma dersidir. Eleştiriler susturuldu, kaybedenlere tazminatlar ödendi: bir yerde yeni bir golf kulübü, başka bir yerde 500 bin sterlinlik yeni bir park… Chiltern Tepeleri’nin altından geçen, pahalı ve gereksiz tünellerle NIMBY’ler yatıştırıldı. Ancak bu uzlaşmalar çok pahalıya mal oldu ve endişeleri dindirmeye yetmedi. Tüneller kazıldığında bile, bölge sakinleri ayaklarının altından geçen trenin yarattığı rahatsızlıktan şikayetçiydi. HS2’ye başından beri karşı olanlar hâlâ karşı.
Uzlaşma, Keir Starmer’ın hükümetine şimdiden zarar vermiş durumda. Emeklilerden alınacak 300 sterline kadar olan kış yakıt yardımını kaldırma planı, gelen tepkiler sonrası kısmen geri çekildi. Artık yıllık geliri 35 bin sterlinin altında olan emekliler –ki bu toplamın yaklaşık dörtte üçü ediyor– bu yardımı almaya devam edecek. Sonuçta, maliyeti kısmak için getirilen bir düzenleme, neredeyse hiçbir maliyet tasarrufu sağlamayacak. Bu karar öncesinde, İşçi Partisi emeklilerin yaklaşık %13’ünün desteğini alıyordu. Şimdi bu oran %15 civarında. Araştırma şirketi More In Common’dan Luke Tryl’in belirttiği gibi, odak grupları başlangıçta 300 sterlinlik kayıptan şikayet ederken, artık daha çok yapılan U-dönüşlerinden yakınıyor.
Eğer uzlaşma fazla abartılıyorsa, kararlılıkla yola devam etmek ise yeterince takdir edilmiyor. Sert eleştiriler zamanla ortadan kaybolabilir. Örneğin WASPI (Kadınların Devlet Emeklilik Eşitsizliğine Karşı Kampanyası) hareketi, 1950’lerde doğan ve kadın emeklilik yaşı 60’tan 65’e çıkarıldığında etkilenen kadınlar için yıllarca tazminat talep etti. 2024’te bir ombudsman, kişi başı 1.000 ile 2.950 sterlin arasında –kampanyacıların talep ettiği beş haneli tazminatlara kıyasla çok daha düşük– ödeme önerdi. Neyse ki bakanlar, ombudsmana kapıyı gösterdi. Geri tepme yaşanmadı.
Benzer bir durum, İşçi Partisi 1 milyon sterlinin üzerindeki varlıklara sahip çiftçiler için miras vergisi getirdiğinde yaşandı. Kısa bir süreliğine, bazı abartılı yorumcular kırsal devrim beklentisine kapıldı. Arabacıdan çiftçi sözcüsüne dönüşen Jeremy Clarkson, Whitehall’a yürüyüş düzenledi. Uzlaşma talep edildi. Gelmedi. Kırsal isyan ise hâlâ başlamadı. Sonuçta, her politikada bazı insanlar kaybeder. Siyaset, kimin kaybedeceğine karar vermek sürecidir.
Ancak bazen bu kararı almaktan kaçınmak çok cazip olur. Değişiklik çağrısı yapan çevre vakıfları iyi örgütlü ve oldukça popüler. Bazıları aynı zamanda çok büyük. Sadece Kraliyet Kuşları Koruma Derneği’nin 1,2 milyon üyesi var –bu sayı, Amerikan ordusuyla neredeyse aynı. Her dernek, milletvekillerine yüzbinlerce hazır şikayet metni yağdırabiliyor. Siyasi tartışmaları şekillendirme konusunda milletvekilleri sayıca ve sesçe ezilmiş hissediyor. Papa’nın kaç birliği var? Konut, Toplum ve Yerel Yönetimler Bakanlığı’nın kaç e-posta abonesi var?
Yönetmek, teskin etmektir
İmarda yapılan bu uzlaşma, daha derin bir özgüven krizini yansıtıyor. İmar yasası Avam Kamarası’ndan rahatça geçti. Parti içi muhalif bir milletvekilinin (daha sonra partiden ihraç edildi) sunduğu daha sert değişiklikler ezici çoğunlukla reddedildi. Yine de, hükümet henüz tek bir oylamayı bile kaybetmeden İşçi Partisi’nin imar reformları sulandırıldı. Zaman zaman bu hükümet, kendi meşruiyetine kendisi bile inanmıyor gibi davranıyor. Seçimler, Britanya’daki gerçek iktidar odaklarıyla müzakere etmenin başlangıç noktası gibi görülüyor; bir şey yapma yetkisi değil. Danışmalar yapılmalı, soruşturmalar yürütülmeli, tüm paydaşlar sürece dahil edilmeli. İyi örgütlenmiş gruplar bir politikaya karşı çıkarsa, Majestelerinin Hükümeti nasıl karşı koyabilir?
Sonbaharda, zayıflatılmış imar yasası Lordlar Kamarası’ndan büyük çevre vakıflarından şikayet gelmeden geçerse, belki bu uzlaşma değerli sayılabilir. Ne kadar hızlı yasalaşırsa, insanlar o kadar çabuk inşaata başlayabilir. Bütçe Sorumluluğu Ofisi (OBR) bile, bazı İşçi Partisi imar reformlarını büyüme tahminlerine dahil etti; bu reformların, 2029 itibarıyla İngiliz ekonomisini %0,2 oranında büyüteceğini öngörüyor. Küçük bir oran, ama hayati.
Ama bu tek yol değil. Sonuçta hükümet bu süreci daha önce de yaşadı. Çevre STK’ları başlangıçta hükümetin planlarını övmüştü. Bir ay sonra ise planları “nakit karşılığı doğa tahribatı” diye nitelendirdiler. Aynı teşvikler tekrar devrede. Daha fazla taviz alınabilecekse, neden şimdi durulsun ki? Siyasi olmayan bazı çevreciler şimdiden homurdanıyor. Bir ekoloji derneği, “Mücadele devam ediyor,” açıklamasını yaptı. Daha büyük kuruluşlar da onlara katılabilir. Eğer katılırlarsa, geriye sadece daha az etkili bir yasa, kamuya açık bir kavga ve keşke geri adım atmasaydık diyen bir hükümet kalacak.