BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
İstanbul’un belediye başkanı son yerel seçimlerin siyasi dengeleri nasıl değiştirdiğini anlatıyor
31 Mart’ta yapılan yerel seçimler, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Seçmenlerin büyük ölçüde muhalefeti yerel yönetimlerde görevlendirmesiyle birlikte, Türkiye artık seçeneklerden yoksun bir ülke değil; demokrasiye yönelmiş bir rotaya girmiş durumda.
Devlet kaynaklarının iktidar partisine ve onun adaylarına yönlendirilmesi, medya üzerinde hükümet kontrolü gibi eşitsiz koşullara rağmen, üyesi olduğum Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bu seçimden zaferle çıktı. İstanbul’da, hükümet yetkilileri ve cumhurbaşkanı rakibimi desteklemek için aktif kampanya yürüttü. Geçtiğimiz yılki seçimlerde bizimle ittifak yapan bazı partiler bu kez kendi adaylarını çıkardı. Buna rağmen seçimi kazandık.
Bu zafer, gerçek demokratik gücün halkın elinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Seçmenler, “İstanbul Modeli” adını verdiğimiz yeni bir belediyecilik anlayışına güven oyu verdi. Bu model, yerel düzeyde eşitliği, yurttaşların karar süreçlerine katılımını ve daha etkili ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarını esas alıyor.
31 Mart’ın Türkiye’ye Verdiği Mesaj
31 Mart’ta sadece İstanbul ve ilçelerinde değil, Türkiye genelinde sosyal demokrat adaylar sandıktan birinci çıktı. Seçmenin verdiği mesaj net: Hukukun üstünlüğü ve demokrasiyle yönetilmek istiyorlar. Ayrıştırıcı politikalara ve otoriterliğe karşı duruyor, kutuplaşmadan uzak, birlik içinde bir Türkiye hayal ediyorlar. Aynı zamanda bu seçim sonucu, derinleşen ekonomik krize karşı bir tepkiydi. Enflasyonun tırmanması, işsizliğin artması ve hayat pahalılığı, bu tercihin altında yatan temel etkenlerden oldu.
22 yıldır iktidarda olan mevcut hükümet, özellikle gençler, kadınlar, işçiler ve emekliler gibi kilit seçmen gruplarının desteğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), büyük şehirlerde ağır yenilgilere uğradı. İktidarın desteği artık büyük ölçüde kırsal bölgelerde yoğunlaşıyor. Buna karşın CHP, Orta ve Doğu Anadolu’da daha önce benzeri görülmemiş bir destek elde etti. Bu, Türkiye’deki siyasi dengelerde ciddi bir değişimi işaret ediyor.
Muhalefetin Önünde Yeni Bir Fırsat Var
Seçim sonuçları, demokratik muhalefete yeni bir enerji kazandırdı. Sadece bir yıl önce seçmenler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a az farkla da olsa destek vermişti. Bu süreçte CHP yönetim değişikliğine gitti ve programını köklü biçimde yenilemeye başladı. Seçmen, bu değişim iradesini fark etti ve benimsedi. Türkiye’nin güçlü bir değişim arzusuna sahip olduğu net biçimde görülüyor.
Bu seçim aynı zamanda vatandaşların, siyasi elitlerden daha güçlü bir demokratik ittifak kurabileceğini gösterdi. Partiler ya da liderler demokrasiye olan inançlarını yitirse bile halk inancını kaybetmiyor. Türkiye’nin demokratları olarak, bu taban hareketini büyütmeye kararlıyız. Ülkenin demokratik geleceği ve refahı buna bağlı.
Dünyaya Örnek Bir Süreç mi?
Son yirmi yılda dünya genelinde otoriter yönetimlerin yükselişiyle demokrasi büyük bir sınavdan geçti. Popülizm ve kutuplaşma, küresel ölçekte belirsizlikleri artırdı ve birçok ülkede demokrasinin geleceği sorgulanır hale geldi.
Ancak Türkiye için 31 Mart, bu gidişata bir dur demek anlamına geldi. Bu tarihsel dönüm noktası yalnızca Türkiye için değil, bölgesi ve ötesi için de derin sonuçlar barındırıyor. Türkiye, otoriter eğilimlerin nasıl tersine çevrilebileceğini ve seçmenin partizan bağlılıkların ötesine geçebileceğini gösterdi. Seçmene inandırıcı ve tutarlı bir yönetim alternatifi sunulduğunda, popülist otoriterliği reddetmeye hazır oldukları kanıtlandı.
Yerel Yönetimler Demokrasinin Taşıyıcısı Olacak
Biz seçilmiş belediye başkanlarına düşen görev, hesap verebilir yerel yönetim anlayışını kararlı biçimde hayata geçirmek. CHP’li belediyelerde kamu hizmetlerinin etkinliğini denetleyecek güvenilir iç denetim mekanizmaları oluşturacağız.
Aynı zamanda hükümetle iş birliği yaparak şehirlerimizin ve ülkemizin temel sorunlarına çözüm üretmek istiyoruz. Özellikle deprem ve afet yönetimi konusunda adım atmaya hazırız. Ekonomiyi, demokrasiyi ve hukuk sistemini güçlendirecek kapsamlı reform önerileri hazırlayacağız.
Bugün itibarıyla CHP, AK Parti’ye karşı ülke yönetiminde en güçlü alternatif konumundadır. Önümüzdeki beş yıl boyunca sosyal demokrat belediye başkanları, Türkiye nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını ve ekonomisinin yaklaşık yüzde 80’ini yönetecek. Bu süreçte yerelde başlayacak değişim, ulusal düzeyde daha kapsamlı dönüşümlerin temelini atacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın popülist rejimi ne yaparsa yapsın, İstanbul ve Türkiye özgürlük, demokrasi ve toplumsal uyumun sembolü olarak kalacaktır. Halkı önceleyen yeni bir siyaset anlayışı, otoriter popülizmin yerini alacaktır. Bir nesildir süren demokratik aşınmanın ve ekonomik gerilemenin ardından, Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına demokrasiye yeniden kavuşmuş bir ülke olarak girmektedir.