
Güç, Karizma ve Kriz Yönetimi: Trump ve Erdoğan’ın Paralel Liderlik Profilleri
Analiz | Dünya Siyasetinde İki Paralel Güç Figürü
Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan… Biri Amerikan iş dünyasından gelen, diğeri Türk siyasetinde belediye başkanlığından zirveye yükselen bir figür. Farklı coğrafyalarda, farklı sistemlerde iktidara gelmiş olsalar da bu iki liderin siyasi kariyerleri ve liderlik tarzları şaşırtıcı derecede benzerlikler taşıyor.
Popülist Söylemin Ustaları
Her iki lider de popülist siyasetin kitaplarını adeta yeniden yazdı. Trump “önce Amerika” söylemiyle küreselciliğe meydan okurken, Erdoğan da “milli irade” ve “yerli-milli” vurgularıyla halkla kurduğu bağı güçlendirdi. Her ikisi de seçmen tabanıyla doğrudan iletişimi tercih ediyor; sosyal medya, mitingler ve canlı yayınlar onlar için sadece birer araç değil, doğrudan savaş alanı.
Kurulu Düzene Karşı
Trump, Washington’daki “bataklığı kurutma” vaadiyle bürokrasiye, medyaya ve hatta partisinin elit kesimlerine karşı konumlandı. Erdoğan ise “vesayetçi sistem” olarak tanımladığı eski devlet düzenine karşı mücadeleyle yükseldi. İkisi de kendilerini, halkın çıkarlarını savunan “düzen bozucu” liderler olarak sundu.
Karizmatik ve Kutuplaştırıcı
Karizma, Trump ve Erdoğan’ın vazgeçilmez silahı. Konuştuklarında milyonlarca kişi onları ya tutkuyla destekliyor ya da aynı oranda sert biçimde karşı çıkıyor. Bu yüksek kutuplaşma, onlara karşı güçlü bir muhalefet oluştursa da, aynı zamanda seçmen tabanlarını daha da sadık hale getiriyor.
Krizde Yükselen Stratejiler
Covid-19 pandemisinden ekonomik çalkantılara, diplomatik gerilimlerden iç siyasi baskılara kadar pek çok krizle karşı karşıya kalan her iki lider de, kriz anlarını siyasi konsolidasyon fırsatına çevirmekte usta. Her ikisi de “kuşatma altındaki lider” imajını kullanarak halk desteğini diri tutmayı başardı.
Güçlü Liderlik Anlayışı
Parlamenter sistemin ötesine geçen bir yönetim tarzını benimseyen Erdoğan, 2018’de Türkiye’yi fiilen başkanlık sistemine geçirdi. Trump ise başkanlık sisteminin sınırlarını sonuna kadar zorladı; yargıya, medyaya ve kendi partisinin bazı isimlerine karşı rest çekti. Her ikisi de kişisel karizmaları ve “tek adam” algısıyla yönetim modellerinde merkezde yer aldı.
Sonuç: Farklı Yollar, Ortak Yönler
Trump ve Erdoğan, birbirlerinden kültürel ve tarihsel olarak uzak iki lider gibi görünse de, benimsedikleri yöntemler, kullandıkları dil ve siyasi manevralar itibarıyla aynı dönemin ve aynı tarzın iki farklı yüzü. Kimi zaman eleştirildiler, kimi zaman övüldüler ama her zaman gündemde kaldılar.
Bu yüzden onları anlamak, sadece birey olarak iki lideri değil, aynı zamanda 21. yüzyıl siyasetinde yükselen “güçlü lider” modelini çözümlemek anlamına geliyor.