BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Belki de herhangi bir yatırımcı için en büyük baş ağrısı, hiçbir varlığın tam güvenlik sunmamasıdır. Enflasyon nakdin değerini kemirir; altın koruma sağlayabilir ama fiyatı o kadar yükseldi ki artık sigortadan çok sıcak bir işlemin peşinden koşmak gibi görünüyor. Gelişmiş ülke devlet tahvilleri güvenli liman sayılır ve tarihte nakde kıyasla enflasyonu yenmede daha başarılı olmuşlardır. Ancak şu anda birçok hükümet o kadar çok borçlanıyor ki, bu borçları eritmek için para basarak enflasyonu patlatmaları ihtimal dahilinde görünüyor.
Bu tür endişeler, yatırımcıları enflasyona endeksli tahvillere, yani “linker”lara yöneltebilir. Bu tahvillerin ödemeleri tüketici fiyatlarıyla birlikte artar. Linker’lar ilk kez 1780’de Amerikan Devrimi sırasında Massachusetts eyaleti tarafından, mısır, yün ve deriden oluşan bir sepet fiyatına endeksli şekilde çıkarıldı. Değer kaybeden kağıt paraya isyan eden askerlere ödeme yapmak için kullanıldılar. Bugün ise dünya genelinde hükümetler tarafından resmi enflasyon endekslerine bağlı olarak ihraç ediliyorlar. Yükümlülükleri genellikle enflasyona göre artan emeklilik fonları ve sigorta şirketleri bu tahvillerin başlıca alıcıları. Bireysel yatırımcılar için de sabit satın alma gücüne sahip gelecekteki bir gelir akışı sağlarlar. Gerçekten tamamen güvenli bir varlık olmasa da bu tahviller güvenliğe oldukça yaklaşır.
Peki ya borç yükü altında ezilen bir hükümet enflasyonu kontrolden çıkarırsa bu tahviller ne olur? Özel dosyamızda bu hafta tartıştığımız gibi, bu senaryo sanılandan daha olası. Bir yanıt şu: Linker’lar tam da bu riski azaltmak için var. Devlet bu tahvilleri sattıysa, sonradan parayı değersizleştirerek yatırımcıyı kandıramaz. Güvenlik supabı devreye girer çünkü linker’ların nominal değeri tüketici fiyatlarıyla birlikte yükselir. Örneğin İngiltere’de linker’lar ulusal borcun dörtte birini oluşturuyor. Enflasyon yoluyla yapılacak bir temerrüt, diğer tahvilleri mahvederken bu dörtte birlik payın değerini artırır ve yeni borçlanmaların da benzer şekilde korunması için talep doğurur. Yine de bu etki bir yere kadar borç yükünü hafifletir.
Linker sahiplerinin göz önünde bulundurması gereken üç başka olasılık daha vardır. Birincisi, merkez bankalarının bu tahvilleri satın almasıdır. Bu durumda güvenlik supabı devreden çıkar çünkü kamuya geçen bu tahvillerin değeri düşürülebilir. Bu yalnızca merkez bankalarının bağımsızlığını yitirdiği ya da enflasyon hedeflerinden vazgeçtiği aşırı bir senaryoda mümkündür; çünkü bu durum kontrolden çıkmış fiyat artışlarına kamu eliyle oynanır bir bahis anlamına gelir ki daha kötü bir sinyal olamaz.
İkinci ve daha olası senaryo, linker’ların piyasada bırakılması ve amaçlandığı gibi işlemesidir. Böyle bir durumda, enflasyon klasik devlet tahvillerini eritirken linker sahipleri satın alma güçlerini korurlar. Bu, linker sahipleri için sevindirici bir tablodur.
Ancak bu bile risk barındırır. Nominal tahvillerde olduğu gibi, enflasyona endeksli tahvillerin gerçek getirileri fiyatlarla ters orantılıdır. Enflasyon nedeniyle diğer tahvillerin değeri düşerken linker’lara talep artacağı için fiyatları yükselir, gerçek getirileri düşer. Daha önce yüksek fiyattan linker alarak ihtiyaç duyduğu gelir akışını garantilemiş olan emekliler ve sigorta şirketleri için sorun yoktur. Fakat henüz bu tahvilleri satın alarak gelecekteki yükümlülüklerini güvence altına almaya çalışanlar için işler zorlaşır; çünkü aynı geliri elde etmek için daha fazla para yatırmaları gerekir.
Bu tablo bir dönemin sıfıra yakın faiz ortamını anımsatır; ancak bu kez buna ek olarak istikrarsız enflasyon büyümeyi, istihdamı ve diğer varlık fiyatlarını tehdit edecektir. Tasarruf sahipleri zorlanırken, ellerindeki linker’lar sayesinde kazanç elde etmiş olanlar bile zor bir kararla karşı karşıya kalacaktır: Ya düşük reel getirileri kabul edecek ya da tahvillerini satıp istikrarsız piyasa koşullarında risk alacaklardır.
Üçüncü ve en kaygı verici olasılık ise güvenlik algısının tamamen yok olmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde borç yeniden yapılandırıldığında, yabancı yatırımcılar yerel olanların kayıplardan muaf tutulmasına tepki gösterir. Benzer şekilde, diğer tahvil sahipleri ağır kayıplar yaşarken ve baskı yaparken linker sahipleri gerçekten korunabilir mi? Bu, politikacıların kısa vadeli popülerlik ile uzun vadeli kamu yararı arasında nasıl bir denge kuracaklarına bağlı olacaktır. Endişelenecek hiçbir şey yok yani. (!)





