BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Seçmenler Lee Jae-myung’u tercih etti ama hangi siyasetçiyi seçtikleri hâlâ belirsiz
Güney Kore’de altı aylık kargaşa sona erdi. Liberal Demokrat Parti’nin (DP) adayı Lee Jae-myung, 3 Haziran’da yapılan erken başkanlık seçimlerini açık farkla kazandı. Seçim, geçen Aralık ayında sıkıyönetim ilan ettiği gerekçesiyle görevden alınan Yoon Suk Yeol’un yerine yeni lideri belirlemek için düzenlenmişti. Lee, 35 milyon oyun %49,4’ünü alarak kazandı; muhafazakâr ana rakibi Kim Moon-soo ise %41,2 oy alarak mağlubiyeti kabul etti. Yeni başkan, bölünmüş bir toplum, zedelenmiş bir ekonomi ve özellikle Donald Trump’tan gelen dış tehditlerle karşı karşıya. Trump, Güney Kore’yi yıkıcı tarifelerle tehdit ediyor ve ABD’nin uzun süredir müttefiki olan bu ülkeye yönelik güvenlik taahhütlerini sorguluyor.
Lee’nin zaferi, Yoon’un başarısız başkanlığına verilmiş güçlü bir yanıt niteliğinde. Lee, 1980’lerin sonlarında demokrasiyi benimsemesinden bu yana Güney Kore’de ilan edilen ilk sıkıyönetime karşı muhalefetin öncüsüydü. Buna karşılık, Halkın Gücü Partisi’nin (PPP) adayı Kim Moon-soo, Yoon hükümetinde sadık bir bakandı ve azline karşı çıkmıştı. Seul’de oy kullanan tasarımcı Yang Hye-jung, “Normalde iyi politikalar üzerinden oy veririm ama bu sefer farklıydı—sadece onların hatalı olduğunu göstermek istedim,” diyor.
Lee için bu zafer, imkânsız görünen bir yolculuğun zirvesi. Yoksulluk içinde doğdu, genç yaşta okulu bırakıp fabrikalarda çalıştı. Sonrasında hukuk okuyup işçi hakları savunucusu oldu. Çocukluğunu geçirdiği Seongnam şehrinin belediye başkanlığını ve ülkenin en kalabalık eyaleti Gyeonggi valiliğini kazandı. Etkili ama kutuplaştırıcı bir yönetici olarak ün kazandı. 2022’deki başkanlık seçimlerini Yoon’a karşı kıl payı kaybetti. Geçen yıl başkan olmasını engellemek isteyen bir aşırılıkçı tarafından boğazından bıçaklanmasına rağmen hayatta kaldı. Seçim yasasına aykırı davrandığı iddiaları, ikinci başkanlık kampanyasını raydan çıkarma tehdidi oluşturdu, ancak Güney Kore mahkemeleri kararlarını erteleyerek seçmenlere nihai sözü verdi.
Ancak seçmenler Lee’yi tercih ederken, aslında kimi seçtikleri hâlâ belirsiz. Seul’de Kim’e oy veren küçük işletme sahibi Lee Jung-sang, “Beş yıl önce söyledikleriyle şimdi söyledikleri tamamen farklı,” diyor. Lee, ilk başkanlık kampanyasında evrensel temel gelir vadeden bir ilerici popülist olarak tanındı. Yoon’un dış politikasını Amerika’ya fazla boyun eğdiği, Çin, Kuzey Kore ve Rusya’ya ise çok sert yaklaştığı gerekçesiyle eleştirmişti. Japonya ile uzlaşmak adına Japon şirketleri eski Koreli zorunlu işçilere tazminat ödemekten muaf tutan hükümet kararına da karşı çıkmıştı. (Japonya bu taleplerin daha önceki bir anlaşmayla çözüldüğünü savunuyor.)
Ancak son aylarda Lee, kendisini sağduyulu bir merkez adayı olarak yeniden konumlandırmaya çalıştı. Ocak ayında The Economist’e verdiği röportajda “Kılavuz değerimiz pragmatizm,” dedi. Güney Kore borsasının gösterge endeksini ikiye katlama sözü verdi ve yapay zekâya büyük yatırımlar vaat etti. Amerika ile ittifakı ve Japonya ile daha yakın işbirliğini destekledi. Çin’le ilişkileri istikrara kavuşturma çağrısında bulundu ancak kendisini Çin yanlısı olmakla suçlayanlara da karşı çıktı.
Lee nasıl bir yönetim tarzı benimserse benimsesin, partisinin parlamentodaki büyük çoğunluğu sayesinde güçlü bir konumda görev yapacak. İlk öncelikleri iç siyasete odaklanacak; özellikle Yoon’un başkanlığının bıraktığı tahribatı toparlamak gerekecek. Gözden düşen eski başkan Yoon, isyan suçlamasıyla yargılanacağı için kamuoyunun gündeminden düşmeyecek. Lee, başkanların görev süresini beş yıl tek dönemden, dört yıl iki döneme çıkaracak ve sıkıyönetim ilanını zorlaştıracak anayasa değişiklikleri çağrısında bulundu. Zor durumdaki ekonomiyi canlandırmak için mali teşvik paketi sözü verdi. Uzun vadede ise, ülkenin büyüme potansiyelini zayıflatan demografik krizi tersine çevirecek yeni fikirler geliştirmesi gerekecek. (Güney Kore’nin toplam doğurganlık oranı kadın başına 0,75 ile dünyanın en düşüğü.)
Ancak dış dünya yeni başkana fazla nefes alma alanı tanımayacak. Trump, Güney Kore’nin başarılı olduğu otomotiv ve çelik gibi sektörlere yüksek tarifeler uygulamış ve serbest ticaret anlaşması olmasına rağmen ülke mallarına ek %25 vergi tehdidinde bulunmuştu. Üç geçici başkan bu konuda müzakerelerde ilerleme sağlayamamıştı. ABD ile olan güvenlik ittifakı konusunda da yeni bir kriz kapıda. Yaklaşık 28.500 Amerikan askeri Kore Yarımadası’nda konuşlanmış durumda; görevleri nükleer silahlı Kuzey Kore’ye karşı Güney’i korumak. Trump yönetimi, bu askerlerin Çin’i caydırmak gibi daha geniş bölgesel hedeflerde kullanılmasını istiyor. Güney Kore liderleri ise uzun süredir bu tür “görev genişlemesi”ne direniyor. Lee de seçim kampanyasında, Tayvan üzerinden çıkabilecek bir çatışmaya bulaşmaktan kaçınılması gerektiğini açıkça ifade etti.
Trump, ayrıca Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile görüşmeleri yeniden başlatmaya çalışabilir. Bu konuda, Kuzey’le daha fazla diyalogdan yana olan Lee ile ortak bir zemin bulunabilir. Ancak Trump, Lee’yi dışlayarak kendi başına bir anlaşma yapmaya kalkarsa, bu Güney Kore’de “terk edilme” korkularını körükleyebilir.
Başka diplomatik sınavlar da yolda. Lee’nin Japonya’ya yönelik tutumu, iki ülkenin 22 Haziran’da diplomatik ilişkilerinin 60. yılını kutlamasıyla erken bir sınamadan geçecek. (İki ülke arasındaki resmi ilişkileri başlatan anlaşma, aynı zamanda sömürge dönemi tazminatlarının çözümüne dair mutabakatla birlikte imzalanmıştı.) Ağustos ve Eylül aylarında, Kore’nin Japonya’dan bağımsızlığının ve İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yılı anılacak. Sonbaharda ise Güney Kore, Amerika, Çin ve Rusya arasındaki dengeyi sağlamayı gerektirecek APEC zirvesine ev sahipliği yapacak.
Birçok Güney Koreli, Yoon döneminin sona ermesine sevinecektir. Ancak bu rahatlama kısa sürecek. Lee’nin seçim günü kabul ettiği gibi: “Toplumumuz hâlâ kaos ve güvensizlik içinde.”
Kaynak: The Economist