Güneşten Gelen Yakıt: Avrupa Hidrojen Ekonomisinde Yeni Dönem

Tarih:


Rüzgâr ve güneş enerjisiyle elde edilen “yeşil hidrojen”, artık üretimden taşımaya ve ağır ulaşım kullanımına kadar uzanan bir değer zinciriyle Almanya pazarına yöneliyor.
Elektrolizörlerde üretilen hidrojenin treylerlerle taşınarak otobüs yakıt istasyonlarında kullanılması Avrupa’da fiilen uygulanmaya başladı.
Ancak maliyetlerin yüksekliği ve altyapı eksikleri, hidrojen ekonomisinin ölçeklenmesi ve rekabetçi hale gelmesi önünde hâlâ önemli bir sınır oluşturuyor.


Almanya’da yeşil hidrojen dönüşümü, yenilenebilir enerjiyle sanayi ve ulaşım sektörlerini birleştiren yeni bir enerji hikayesi haline geldi. Rüzgâr ve güneş enerjisinden elde edilen elektrik, elektrolizörlerde suyu ayrıştırarak hidrojen üretiyor. Bu hidrojen, tanker treylerlerle taşınıp özellikle ağır taşıma (otobüs, kamyon), yakıt istasyonları ve rafineri uygulamalarında kullanılmaya başlandı.

Bu modelin en somut örneklerinden biri, Everfuel firmasının Almanya’daki Frankfurt otobüs deposunda devreye aldığı hidrojen dolum istasyonu. Burada tankerlerle taşınan hidrojen, toplu taşıma filosunun yakıt ihtiyacını karşılıyor. Benzer sistemler Bavyera’da da devreye giriyor. Tyczka Hydrogen ve Cummins ortaklığıyla kurulan 5 MW’lık elektrolizör sistemi sayesinde rüzgâr ve güneş enerjisiyle günlük yaklaşık 2,2 ton yeşil hidrojen üretimi hedefleniyor.

Bu tablo, Türkiye’de anlatılan “rüzgâr ve güneş enerjisinden hidrojen üretimi, treylerle taşınması ve Almanya’daki yakıt istasyonlarında kullanımı” senaryosunun Avrupa’da fiilen uygulanmaya başladığını gösteriyor. Almanya’nın yeşil hidrojen politikası bu açıdan yön verici. Ülkede toplam 10 milyar avroluk destek programı yürürlükte; 2030’a kadar en az 10 GW’lık elektroliz kapasitesi hedefleniyor.

Türkiye açısından bu model hem fırsat hem de risk barındırıyor. Fırsat, yüksek yenilenebilir enerji potansiyelinden kaynaklanıyor. Türkiye, Akdeniz ve Orta Doğu pazarına yakınlığı sayesinde hidrojen üretiminde bölgesel merkez olma kapasitesine sahip. Ancak riskler de belirgin: Almanya gibi gelişmiş piyasalarda dahi hidrojenin kilogram başı üretim maliyeti hâlâ yüksek, taşımacılık altyapısı sınırlı ve güvenli depolama teknolojileri tam olgunlaşmış değil.

Yatırımcı açısından tablo net: Hidrojen dönüşümü uzun vadeli bir stratejik yatırım alanı. İlk etapta kâr değil, teknoloji ve altyapı yatırımı öncelikli. Fakat bu alanda erken pozisyon alan şirketler, enerji geçişinin bir sonraki safhasında rekabet avantajı yakalayabilir.

Sonuç olarak, rüzgâr ve güneş kaynaklı yeşil hidrojen üretimi artık bir fikir değil, somut bir sanayi dönüşümü. Almanya bu dönüşümün öncülerinden biri olurken, Türkiye de benzer adımlar atarsa bölgesel tedarik zincirinde stratejik bir rol üstlenebilir. Ancak bunun gerçekleşmesi için üretim maliyetlerinin düşürülmesi, taşımacılık altyapısının tamamlanması ve kamu politikalarının uzun vadeli teşvik mekanizmalarıyla desteklenmesi gerekiyor.

Haberi paylaş:

spot_img
spot_img
spot_img

Son gelişmeler

Neden Golden Swan Abone Olmalıyım?

Gündemi sadece takip etmek değil, doğru yorumlamak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Tüm ayrıcalıkları görmek için okumaya devam edin.

Benzer haberleri oku
Bağlantılı

Airbnb zirveye ulaştı mı?

Airbnb’yi 2007’de kurduğunda, 26 yaşındaki Brian Chesky mavi kot...

Porsche’de uyarı ışıkları yanıyor

Porsche, yüksek performansın eş anlamlısı olarak bilinir. Ve uzun...

The US in brief: Modern Gıda Yardımı Sistemi

Trump yönetimi, bugün hükümetin kapanması sırasında gıda yardımı ödemelerine...

Donald Trump’ın endişe verici nükleer silah mesajları…

“Barut Dolu Bir Ev”, Kathryn Bigelow’un Amerika’ya yönelik olası...