BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Göçmen işçi çalıştıran şirketlerin şaşırtıcı bir yeni idolü var.
Bu ilham verici figür ne bir liberal ne de küreselleşme hayranı.
O kişi, 2022’de aşırı sağ bir söylemle iktidara gelen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni.
Meloni gelecek yıl 165.000 düşük vasıflı işçi vizesi vermeyi planlıyor — bu sayı beş yıl önce yalnızca 30.000’di.
İtalya ayrıca Hindistan ile bir iş gücü hareketliliği anlaşması imzaladı; bir işe alım uzmanı bu anlaşmayı “dünyanın en ilerici modellerinden biri” olarak tanımlıyor.

Giorgia Meloni, göçmen işçi politikalarını benimseyen tek aşırı sağ lider değil — ya da en azından belirli bir tür göçü benimseyen tek kişi değil.
Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, bir zamanlar ülkesinin ekonomisinin işlemesi için “tek bir göçmene bile ihtiyaç duymadığını” söylemişti. Ancak sessizce misafir işçi programlarını benimsedi.
2024’te Macaristan’da AB dışından gelen 78.000 göçmen çalıştı — bu, 2019’a göre %92 artış anlamına geliyor.
Donald Trump yönetimi yasa dışı göçe karşı sert önlemler alırken ve yüksek vasıflı göçmenlere yönelik yolları daraltırken, kısa süreli işçi çalıştıran çiftçilere yönelik vizelerin hızlandırılacağını vaat ediyor.
OECD ülkelerinde (çoğu zengin ülke) 2023 yılında 2,5 milyon geçici işçi — stajyer, mevsimlik ya da kısa süreli çalışan — geldi. Bu sayı 2014’te 1,5 milyondu.
Fransa, Japonya ve İspanya’da artış özellikle belirgin.
Zengin Körfez ülkeleri ve Singapur’un “şehir-devleti” modeli, şimdi tüm dünyada yayılıyor.
Bu başarının ardında demografi ile politika arasındaki çelişki yatıyor.
Zengin dünya genç işçilere ihtiyaç duyuyor; ancak teknokratlar bile daha az eğitimli ve daha düşük verimli işçileri kalıcı olarak ülkeye almanın, özellikle cömert refah sistemlerine sahip Avrupa ülkelerinde, uzun vadede ekonomik açıdan yanlış olabileceğini düşünüyor.
Üstelik pandemi sonrası yaşanan kitlesel göç dalgası, birçok gelişmiş ülkede göçmen karşıtı popülizmi güçlendirdi.
Bugün aşırı sağ, ABD ve İtalya’da iktidarda, Britanya ve Fransa’da anketlerde önde.
Tehdit altındaki merkez partiler ise vatandaşlığa giden yolları kapatıyor.
Bu ay Almanya hükümeti, 3 yıl içinde vatandaşlığa geçişi mümkün kılan hızlı yolu kaldırdı.
Britanya hükümeti ise bu süreyi 5 yıldan 10 yıla çıkarmayı planlıyor.
Kalıcı göç yerine geçici göç, birçok açıdan “daha kabul edilebilir” bir alternatif.
Zengin ülkelerde yerli doğumlu işgücü küçülüyor; çocuk bakımı, inşaat ve tarım gibi sektörlerde işçi sıkıntısı yaşanıyor.
Ve daha kötüsü yolda olabilir:
Örneğin tahminler, Güney Kore’nin GSYH’sinin 2040’ların sonlarında azalmaya başlayacağını, düşen doğum oranı nedeniyle öngörüyor.
Ancak George Mason Üniversitesi’nden Michael Clemens, Güney Kore’nin geçici göçmen oranını Avustralya seviyesine (toplam nüfusun %3’ünden %15’ine) çıkarabilirse, bu düşüşü büyük ölçüde telafi edebileceğini söylüyor.
Göçmenler açısından da kazanç büyük olabilir:
Londra Ekonomi Okulu’ndan Lant Pritchett, gelişmekte olan 11 ülkedeki işçilerin, ABD’de düşük vasıflı işlerde çalışabilselerdi ücretlerini ortalama %424 artırabileceklerini hesaplıyor.
Yine de misafir işçi vizeleri bazı çevrelerde rahatsızlık yaratıyor.
Bunun iki ana nedeni var: entegrasyon ve sömürü riski.
Entegrasyon konusundaki en ünlü örnek, Batı Almanya’nın 1955–1973 yılları arasında yürüttüğü Gastarbeiter (misafir işçi) programı.
Yaklaşık 14 milyon göçmen işçi — büyük bölümü Türk — ülkeye geldi.
Birçoğu on yıllarca kaldı ama vatandaşlığa geçemedi; Almancayı yeterince öğrenemedi ve iyi bir yaşam kurmakta zorlandı.
Hatta 1982’de dönemin Şansölyesi Helmut Kohl, onları “geldikleri ülkeye geri göndermeyi” düşündüğünü dile getirmişti.
İkinci endişe ise kötü çalışma koşulları ve sömürü ile ilgili.
Özellikle Körfez ülkelerinden gelen haberler bu korkuları güçlendirdi.
Birçok ülkede göçmen vizeleri belirli bir işverene bağlı, bu da işçinin işten ayrılmasını zorlaştırıyor.
2022’de Japonya Sağlık Bakanlığı, misafir işçi çalıştıran firmaların %74’ünün iş yasalarını ihlal ettiğini tespit etti — güvenlik önlemlerinin yetersizliği ve ücretsiz fazla mesai dahil.
Avrupa’da da kuralların etrafından dolanma yaygın:
Örneğin Hollanda, AB dışından çok az çalışma izni veriyor.
Bu nedenle bazı işverenler Polonya veya Slovenya üzerinden işçi alıp, AB’nin serbest dolaşım kurallarını kullanarak Hollanda’ya getiriyor.
Kâğıt üzerinde işçi Polonya’da istihdam ediliyor; pratikte ise bu ülkelerde yalnızca “posta kutusu” ofisleri bulunuyor.
Göçmen işçiler hangi ülkenin yasalarının geçerli olduğunu bilemedikleri için, aracı firmalara bağımlı hale geliyor.
Yine de gelişmekte olan ülkeler, vatandaşlarının refahı için riskler barındırmasına rağmen, bu programlara büyük ilgi gösteriyor.
Çünkü bu model hem işsizlik sorununu hafifletiyor hem de döviz girdisi sağlıyor.
Sonuç: çok sayıda ikili anlaşma.
Özbekistan, Avrupa genelinde anlaşmalar imzaladı; ülkenin merkez bankasına göre, bu yılın ilk yarısında 8,2 milyar dolar döviz transferi gerçekleşti (geçen yıl aynı dönemde 6,5 milyar dolardı).
Bu, 132 milyar dolarlık GSYH’sine kıyasla oldukça yüksek bir rakam.
Hindistan da Britanya, Fransa, İtalya ve Japonya dahil birçok ülkeyle geçici göç kısıtlarını gevşeten anlaşmalar yaptı.
Bazı anlaşmalar, Batı’daki göç karşıtı siyasetçilere jest olarak, vize süresi dolan göçmenlerin geri gönderilmesini kolaylaştırma taahhütlerini de içeriyor.
Vietnam hükümeti o kadar istekli ki, “iş gücü ihracatı hedefleri” belirlemiş durumda — bu yıl 130.000 işçi göndermeyi planlıyor.
Gelişmekte olan ülkeler açısından kazanç, döviz gelirlerinin ötesine de geçebilir.
Dünya Bankası’ndan Laurent Bossavie ve ekibi, yurt dışından dönen işçilerin kendi ülkelerinde şirket kurma olasılıklarının çok daha yüksek olduğunu buldu.
5.000 Bangladeşli işçinin verilerini inceleyen araştırma, göç maliyetlerinin %50 düşürülmesinin yeni iş kurma oranını %8 artırdığını gösteriyor.
Geçici göç talebinin artması, işçi ve işverenleri eşleştiren özel sektör firmalarının da hızla büyümesine yol açtı.
Nairobi merkezli Silver RayHR şirketinden Margaret Mugwanja, bir zamanlar kendisi de bir göçmendi.
Güney Afrika’da hemşire olarak çalıştı, ardından Britanya’dan iş teklifi aldı ama kendi işe alım şirketini kurmayı tercih etti.
Eskiden Afganistan ve Irak’taki Amerikan üslerine destek personeli sağlıyordu;
şimdi ise Kenyalı işçileri Almanya, İtalya ve Japonya gibi zengin ülkelere gönderiyor — elektrikçi, hemşire, bilişim uzmanı veya tesisatçı olarak.
Adaylar Kenya’da hem meslek hem de ev sahibi ülkenin dil eğitimi alıyor, ardından yola çıkıyor.
Peki geçici göç programları nasıl çalışmalı?
Avantajlarına rağmen mevcut sistemlerin eksikleri var.
Danimarka’yı inceleyen Andrei Gorshkov (IFAU, İsveç), kısa süreli göçmenlerin kalıcı göçmenlere kıyasla daha yavaş verimlilik artışı yaşadığını buldu.
Bu durum, hem göçmenler hem işverenler hem de ev sahibi ülke açısından kazanımı azaltıyor.
Kaliforniya Üniversitesi’nden Giovanni Peri, işverenlerin yüksek çalışan devri beklentisi nedeniyle eğitime yatırım yapmaktan kaçındıklarını söylüyor.
Oysa kalıcı göçmenlerde verimliliği artıran en önemli unsur, şirket değiştirme özgürlüğü.
Bu nedenle göç ekonomistleri, iş değişikliğine izin veren taşınabilir vizeleri savunuyor.
Bu esneklik hem işgücü piyasalarının dinamizmini artırır hem de sömürüyü sınırlar.
İşverenler ise bu fikre karşı çıkıyor; çünkü bir işçiyi getirmek ön ödeme maliyetleri içeriyor — örneğin bir İngiliz çiftçi için bu 20.000 sterlini (yaklaşık 27.000 dolar) bulabiliyor.
Yine de değişim başlıyor:
Avustralya, geçen yıl göçmenlerin sponsorlarından ayrıldıktan sonra yeni iş bulmaları için verilen süreyi 60 günden 180 güne çıkardı.
Kanada ve Japonya da göçmenlerin sektör içinde iş değiştirmesini kolaylaştırıyor.
Hatta Teksaslı Cumhuriyetçiler bile, eyaletin tarım işçileri için taşınabilir vize fikrini destekliyor.
Bugün birçok ülkede yeni siyasi gerçekler, eski göç biçimlerini sürdürülemez hale getirdi.
Aynı zamanda, iş gücü ihtiyacı her zamankinden daha acil.
Bu yüzden hükümetler, seçmenlerinin de kabullenebileceği yeni göç modelleri bulmak zorunda.
Sonuçta göç, her adımı kalıcılığa ve vatandaşlığa uzanan bir “merdiven” olmaktan çıkıp, giderek “döner kapı” haline geliyor.





