BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Amerikan borsası son dönemde ticaret gerilimlerinin yeniden alevlenmesiyle dalgalansa da hâlâ tarihi zirvelerine yakın seyrediyor. Yapay zekâ etrafında oluşan coşku bu ralliyi besliyor ve birçok kişi bunu 2000 yılındaki dotcom balonuyla karşılaştırıyor. Teknolojik yenilikler şüphesiz sektörleri dönüştürüyor ve verimliliği artırıyor, ancak yatırımcıların bugün yaşanan yükselişin yeni ve acı bir çöküşün habercisi olabileceğinden endişe etmek için güçlü nedenleri var. Üstelik yaşanabilecek bir çöküşün etkileri, çeyrek asır öncekinden çok daha ağır ve küresel ölçekte olabilir.
Bu endişenin merkezinde hem Amerikan hem de küresel ekonomilerin Amerikan hisse senetlerine olan devasa bağımlılığı yer alıyor. Son 15 yılda Amerikan hanehalkları güçlü getirilerin etkisiyle hisse senedi yatırımlarını artırdı. Yabancı yatırımcılar da aynı şekilde ABD borsasına yoğun sermaye akıttı. Bu iç içe geçmiş finansal yapı, Amerika’da yaşanacak sert bir düşüşün dünya ekonomisine şok dalgaları göndermesi anlamına geliyor.
Dotcom çöküşüyle aynı ölçekte bir piyasa düzeltmesinin bugün Amerikan hanehalklarının servetinden 20 trilyon dolardan fazlasını silebileceği hesaplanıyor. Bu rakam 2024 Amerikan GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 70’ine denk geliyor ve 2000’lerin başında yaşanan kayıpların birkaç katı büyüklüğünde. Böyle bir şok, tüketim büyümesini 3,5 puan düşürebilir ve yatırımlardaki gerileme hesaplanmadan bile GSYİH büyümesini 2 puan aşağı çekebilir.
Küresel etki de en az bunun kadar sert olur. Yabancı yatırımcıların uğrayacağı kayıplar 15 trilyon doları aşabilir; bu da dünya ekonomisinin ABD dışındaki kısmının GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 20’sine denk gelir. Dolayısıyla küresel talep Amerika’dan kaynaklanan bir şoka karşı çok hassas durumda.
Tarihsel olarak dolar kriz dönemlerinde güvenli liman işlevi görerek değer kazanırdı. Ancak bu kez tablo değişebilir. Amerikan tarifeleri ve genişlemeci mali politikanın doları güçlendirmesi beklenirken, dolar aksine zayıflıyor. Bu durum yabancı yatırımcıların ABD varlıklarına yönelik güven kaybını yansıtıyor.
Bu güvensizliği artıran faktörlerin başında kurumlara olan inancın aşınması geliyor. Özellikle ABD Merkez Bankası’nın bağımsızlığına dair soru işaretleri artmış durumda. Hukuki ve siyasi baskılar Fed’in itibarını zedeliyor ve bu da doların küresel cazibesini azaltıyor.
Buna ek olarak küresel büyüme görünümü zayıf, ticaret savaşları tırmanıyor ve siyasi belirsizlik artıyor. ABD ile Çin arasında tarifelerin tırmanması, iki ülke ticaretini aşmakla kalmayıp küresel tedarik zincirleri üzerinden bütün ekonomileri vurabilir.
Bu riskli ortamda diğer ekonomilerin büyümeyi artırması kritik önemde. Son 15 yılda sermaye akımları ve yüksek getiriler ABD’ye yoğunlaşmış durumda. Bu dengesizlik küresel finans sistemini kırılgan hale getiriyor. Avrupa’da tek pazarın tamamlanması ve entegrasyonun derinleştirilmesi büyümeyi destekleyebilir. Gelişmekte olan ekonomilere sermaye akışı yeniden hızlanıyor ancak bunun sürdürülebilir olması için bu ülkelerin büyüme performansını güçlendirmesi şart.
Sonuç olarak bugün yaşanabilecek bir piyasa çöküşü, 2000 yılındaki dotcom krizinin hafif etkilerini gölgede bırakabilir. Çok daha fazla servet risk altında ve politika yapıcıların krizi yumuşatmak için kullanabileceği araçlar çok daha sınırlı. Yapısal kırılganlıklar büyüyor ve ekonomiler daha korumasız. Dünyanın ciddi bir sarsıntıya hazırlıklı olması gerekiyor.





