BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Fransa haute cuisine ve haute couture’ün, yani ince mutfak sanatları ve yüksek modanın ülkesi. Zarafetin, estetiğin, sofistike cazibenin yurdu. Bu klişe iş dünyasına da yansıyor. En büyük Fransız şirketleri LVMH ve Hermès, küresel elitlere lüksün tedarikçileri. Ancak ülke bir yıl içinde ikinci kez hükümetin çökmesiyle yeni bir siyasi krize girerken, Fransa SA’nın daha sıkıcı yüzü diğerlerini geride bırakıyor. Son kriz, azınlık hükümetinin genişleyen bütçe açığını kapatma girişimiyle tetiklendi. Bu, hem gerekliydi hem de merkezci Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un piyasa yanlısı içgüdüleriyle uyumluydu. Ama aynı zamanda tahmin edileceği üzere popüler değil. Yeni filizlenen bir sosyal medya hareketi “her şeyi bloke etme” çağrısı yapıyor. 10 Eylül’de protestolar patlak verdi. İstikrara dair tek teselli, Macron’un reformist çabalarına rağmen 2022’de yeniden seçildiğinden bu yana pek kıpırdamayan Fransız GSYİH’sı. Tahvil piyasaları diken üstünde, yatırımcılar da öyle. PitchBook’a göre risk sermayedarları beş yıldan uzun bir süredir en sessiz çeyreklerini geçirdi. Özel sermaye fonları ele geçirmeye değer kale bulmakta zorlanıyor. CAC 40 endeksi geçen yıl boyunca zengin ülkelerin başlıca endeksleri arasında en kötü performansı gösterdi; sadece %4 yükseldi. Bu oran, diğer iki zayıf halka olan Britanya’nın FTSE 100’ünün ve Amerika’nın Dow Jones Industrial Average’ının üçte biri. Japonya hisseleri beşte bir, Kanada hisseleri dörtte bir, Hong Kong ise yarı yarıya arttı. Almanya, İtalya ve İspanya’nın hisse fiyatları da üçte bir civarında yükseldi. Birçok Fransız yönetim kurulunu kaplayan varoluşsal sıkıntı Jean-Paul Sartre’ı bile neşeli gösterebilir. LVMH ve Hermès bile zayıflamış görünüyor. Donald Trump’ın ticaret savaşı ve Çinli lüks tüketicilerdeki karamsarlık yüzünden Şubat ortasından bu yana toplam 200 milyar euro (235 milyar dolar) değer kaybettiler; bu da piyasa değerlerinin %30’una denk geliyor. Uzun süredir Fransız şirketleri arasında istisna olan bu güçlü ikili bile bunalıma girdiyse, diğerleri için ne umut var? Aslında epey umut var—yeter ki gözünüzü yüksek moda, yüksek teknoloji, yüksek finans gibi cazibeli sektörlerden çevirin. Gösterişsiz olanlara bakın, Fransa bu alanda çok şey sunuyor. İlk örnek, yıllardır hayal kırıklığı yaratan şirketlerden geliyor: Danone, Orange ve Société Générale. 2020 başında bu şirketlerden hisse alanlar, temettüler dahil neredeyse hiç net getiri elde etmemişti. Ama bu yıl itibarıyla üçü de sektörlerinde küresel ölçekte en iyi performans gösteren firmalardan oldu. Hisseleri sırasıyla %15, %40 ve %100 arttı. Danone birkaç yıl önce paydaş değerine odaklanmayı bırakıp hissedarlara yönelme kararının meyvelerini topluyor. Société Générale de iki yıl önce başlattığı maliyet kesintileri, yan iş kollarını satma ve yurtiçi perakende bankacılığa odaklanma planının karşılığını alıyor. JPMorgan Chase, Orange için “çıkış yılı” öngörüyor; şirket yatırım harcamalarını azaltırken Avrupa regülatörlerinin birleşmelere daha hoşgörülü yaklaşımını fırsata çevirip rakip satın alabilir. İkinci teselli kaynağı, CAC 40 kadar göz alıcı olmayan küçük halka açık Fransız firmaları. Çok uluslulara kıyasla Avrupa ekonomisine daha bağımlı olduklarından uzun süren durgunluktan fazlasıyla etkilendiler. Ancak bu durum onları Trump’ın ticaret politikalarının ve diğer ülkelerin korumacı tepkilerinin yarattığı küresel dalgalanmalara karşı daha az kırılgan kılıyor. Bu yıl MSCI’nin Fransız küçük şirketler endeksi %15 arttı; CAC 40’ın üç katı ve Almanya’nın DAX endeksine yakın. Küçük Fransız hisseleri, Trump’ın öngörülemez ekonomi politikalarına karşı daha savunmasız olan Amerikan Russell 2000 endeksini geride bıraktı. Hatta yapay zekâ hisseleriyle şişmiş NASDAQ’ın da önüne geçti. Üçüncü kazanan grup ise en sıkıcı olanlar. 2019’dan bu yana Engie ve Veolia gibi iki kamu hizmeti devinin faaliyet kârları iki katına çıktı; bu da küresel rakiplerinin yıllık bileşik büyüme hızının iki katı. Sermaye getirileri de daha yüksek. İnşaat malzemeleri üreten Saint-Gobain’in net kârı çoğu rakibini geride bırakıyor. Vinci, Batı’nın büyük inşaatçıları arasında en yüksek faaliyet marjına sahip (ve 73 milyar dolarlık piyasa değeriyle açık ara en değerlisi). 2019’dan bu yana Schneider Electric ve Legrand, satış büyümesi açısından rakip elektrik ekipmanı üreticilerinin çoğunu geçti. UBS’ten Gerry Fowler, lüks sektör Fransa’nın şık giyim zevkini yansıtıyorsa bu sıkıcı işletmelerin de ülkenin yetenekli mühendislerini ortaya koyduğunu söylüyor. Société Générale, Orange ve küçük firmalar gibi bunlar da küresel piyasalara daha az bağımlılıktan faydalanıyor. Avrupa’nın karbon azaltımını benimsemesi ve buna bağlı altyapı ihtiyaçları da yardımcı oluyor. Fransa’nın cazibeli sektörlerde hâlâ oyunu var. Paris merkezli yapay zekâ girişimi Mistral, Amerika ve Çin dışındaki en gözde model üreticisi oldu; Hollandalı ASML’den 1,3 milyar euro yatırım aldı. Fransız-Alman Airbus, Boeing’i açık ara geride bırakıyor. Fransız reklamcılar dünyanın en kurnazları. LVMH ve Hermès, son düşüşlere rağmen lükste rakipsiz kalmayı sürdürüyor. Ama Fransız iş dünyasının geri kalanında artık sıkıcılık yeni şıklık. ■