BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Mahkemede şirketin avukatı onu “müthiş” olarak tanımladı. Belki bir zamanlar öyleydi, ancak bugün First Brands tam anlamıyla bir felaket. 13 Ekim’de şirketin CEO’su Patrick James istifa etti; Amerika Adalet Bakanlığı şirketin hesaplarını didik didik inceliyor. Ohio merkezli küçük bir silecek ve buji üreticisi olan şirketin nasıl olup da 10 milyar dolardan fazla borç aldığı henüz tam olarak anlaşılamadı. Ancak şirketin eylüldeki hızlı çöküşü ve sonrasındaki yansımaları Wall Street’i şoke etti bile.
Bu kez Amerikan finans sistemi bu darbeyi kaldıracak kadar güçlüydü. Ancak bir sonraki sefer ne olacağından endişe etmek için sebepler var. First Brands faciası bunun nedenini ortaya koyuyor.
First Brands, sermaye piyasalarının kenar köşesinde kalmış bir şirket değil. Çöküşünden etkilenen kurumların listesine bakmak bile yeterli. Şirkete fon sağlayan yatırım bankası Jefferies’in hisseleri, zarar açıklamasının ardından beşte bir oranında düştü. UBS’e ait bir fon—ki İsviçre bankası fonu elden çıkarma sürecindeydi—şirketin borç riskine maruz. Japon çiftçiler bankası Norinchukin ile bağlantılı bir kuruluş ve New York merkezli hedge fonu Millennium da aynı şekilde etkilenmiş durumda.
Yatırımcılar ise tehlikeyi hafife almış görünüyor. First Brands’in stokları ve müşterilerden alacakları karşılığında aşırı borçlandığı belirtiliyor. Doğru, bu tür “alacak hesaplarının” izlenmesi zor olabilir; avukatlar ayrıca şirketin aynı varlıkları birden fazla kez teminat göstererek borç alıp almadığını inceliyor. Ancak bu tür kredi problemleri nedeniyle çöken tek şirket First Brands değil. 2021’de İngiltere merkezli finans şirketi Greensill Capital’in benzer şekilde çökmesi, aslında yatırımcılara ders olmalıydı.
Daha da kötüsü, yatırımcılar First Brands’in daha basit iş alanlarındaki tehlike işaretlerini bile göremedi. Şirketin borcunun çoğu modern sermaye piyasaları için sıradan sayılabilecek yapıdaydı ve bu yüzden daha sıkı denetlenmeliydi. Krediler saygın bankalarca düzenlendi, muhasebeciler, avukatlar ve derecelendirme kuruluşları tarafından onaylandı. Risk, daha sonra yatırımcılarına “dikkatli inceleme” yaptıkları iddiasıyla yönetim ücreti tahsis eden çeşitli fonlar üzerinde tutuldu. Görünen o ki bu yatırımcılar kredi vermeye adeta koşmuş. Bu gevşek davranış, piyasalarda aşırı ısınmanın tehlikeli bir işareti.
En kaygı verici olan ise First Brands’in finansal sistemdeki riskin takibini ne kadar zorlaştırdığını göstermesi. 2007–09 finansal krizinden bu yana kredi piyasalarında yapılan büyük değişiklikler, risk analizi yapmayı daha da güçleştirdi. First Brands’in alacaklıları arasında karmaşık finansal yapılar—teminatlı fon yükümlülükleri ve riskli krediler tutan iş geliştirme şirketleri gibi—ile her türden hedge fonu ve ticari finansman sağlayıcı yer alıyor.
Finansal sistemin çeşitliliğinin elbette güçlü yanları var. Eğer First Brands’in alacaklıları sadece bankalar olsaydı, mevduat sahiplerinin paniğe kapılması zincirleme bir krize yol açabilirdi. Ancak hızlı dönüşüm, her şirketin bu oyundaki rolünü belirsizleştirdi. First Brands hakkındaki endişeler ilk olarak dev kredi ve sigorta kuruluşu Apollo’nun şirketin borçlarına karşı kısa pozisyon aldığı iddiasıyla alevlendi. Bankaların risk alma kapasitesi finans krizinden sonra sınırlandı, ancak UBS ve Jefferies bünyesinde zarar gören riskli fonlar hâlâ var. Hisse ve devlet tahvili işlemleriyle bilinen Millennium bile First Brands’in stoklarını finanse ederken 100 milyon dolar kaybetti.
Tüm bu unsurların birleşimi, daha fazla çöküşün yolda olduğuna işaret ediyor. Aralık ayında Saks adlı perakende zincirinin tahvilleri yeniden yapılandırıldı bile. Geçen ay otomobil kredileri veren Tricolor’un batışı da piyasaları ürküttü. Şimdilik piyasalar güven kaybını tolere ediyor gibi görünüyor. Ancak zorluk yaşayan iş geliştirme şirketleri ve özel piyasa firmalarının hisse fiyatları, yatırımcıların uyanmaya başladığının ilk işareti. Umut edilen şu ki diğer kurumlar da artık daha dikkatli davranır. ■






