
Ferrari’nin halka arzından bu yana gösterdiği olağanüstü performans sadece bir grafik başarısı değil; aynı zamanda “hikâyeyi sayılarla anlatma” sanatının somut bir örneği. Tankut Taner Çelik, yatırım dünyasında anlatının ve matematiğin birleştiği o nadir kesişim noktasına dikkat çekerek, Ferrari örneğini çarpıcı bir yatırım tezi haline getiriyor.
Ferrari’nin halka arz sonrası borsadaki etkileyici yükselişi, sadece bir spor araba markasının başarısı değil; yüksek faaliyet kârlılığına dayalı sürdürülebilir bir iş modeli. Ferrari’nin müşterileri için fiyat birincil karar unsuru değil. Marka değeri, prestij, performans ve sınırlı arz gibi unsurlar, şirketin hem satışlarını hem de marjlarını belirliyor.
Tankut Taner Çelik’in öne çıkardığı gibi, Ferrari’nin başarısında temel nokta şu:
“Fiyat değil, his sattılar. Marjlar da bu duygunun yan etkisi oldu.”
Ferrari yatırım tezi, Prof. Aswath Damodaran’ın “Anlatılar ve Sayılar: İş Hayatında Hikayelerin Değeri” adlı kitabında ayrıntılarıyla işleniyor. Damodaran burada Ferrari’yi sadece bilanço rakamlarıyla değil, iş modelinin arkasındaki anlatıyla değerlendiriyor.
Çelik’in aktardığına göre:
Kitaba göz atmak isteyenler için
Video özet isteyenler için
Ferrari’nin halka arz edildiği 2015 yılından bu yana:
Bu durum, az ama kârlı satış modelinin işe yaradığını net şekilde gösteriyor.
Tankut Taner Çelik’in yönlendirdiği gibi, Damodaran’ın kendi ders notlarında da Ferrari’nin değerlemesi ve stratejik konumlanması detaylı bir şekilde inceleniyor:
Valuation of the Week – Ferrari (2015)
Bu sayfalarda, hem hikâye hem de nakit akışı, sermaye maliyeti ve büyüme beklentileriyle harmanlanmış bir analiz bulunuyor.
Ferrari örneği, yatırımcının sadece bilançoya değil, markanın temsil ettiği duyguya, anlatıya ve müşteri psikolojisine de dikkat etmesi gerektiğini gösteriyor. Tankut Taner Çelik’in aktardığı gibi, bazen bir hisse senedi yatırımından önce şu soruyu sormalıyız:
“Bu sadece bir şirket mi, yoksa bir arzu nesnesi mi?”
⏹ Son Söz:
Tankut Taner Çelik’in kaleme aldığı bu yaklaşım, yatırım kararlarında sadece grafiklere değil, hikâyelerin gücüne de yer açmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Ferrari örneği, bize gösteriyor ki yüksek kârlılık bazen rakiplerden iyi olmakla değil, kimsenin sizin gibi olmamasıyla ilgilidir.
