• Fas’ta Gen Z hareketi sokaklara indi, sağlık ve eğitim hakkı talepleriyle protestolar büyüyor.
• Hükümetin 2030 FİFA Dünya Kupası yatırımları, deprem bölgesi yeniden imarını gölgede bırakıyor.
• Afganistan, Taliban rejimi tarafından ülke çapında iletişim blackout’uyla sessize alındı.
Hükümete Karşı Gençlik İsyanı
Fas’ta, özellikle TikTok, Discord ve Instagram üzerinden örgütlenen Gen Z’li gençler, “Korkmuyoruz, biz anne babamız değiliz” sloganıyla sokaklara çıktı. Bu sefer talepler, stat inşaatları ve büyük spor projelerinin aksine eğitim, sağlık, istihdam ve insan onuruna yaraşır yaşam yöneliyor.
Protestoların fitilini, gecekonduların olduğu semtlerde sağlık altyapısının çökmesi ve devletin depremden etkilenen bölgelerde yeniden yapılandırmaya öncelik vermeyip tam tersine 2030 Dünya Kupası için stadyum projelerini öne çıkarması ateşledi. Kritik nokta: gençlerin “Spor stadyumu isteriz demiyoruz, okul isteriz, hastane isteriz” çığlığı, ülke kaynaklarının yöneliminde radikal bir eleştiri.
Polis müdahalesi yoğun. Rabat, Casablanca, Agadir gibi şehirlerde kitle dağıtıldı, onlarca kişi gözaltına alındı. Reform çağrıları artıyor: sosyal medya üzerinden mobil eylemler yayılıyor; yapay zekâ destekli afişler ve sanal kampanyalar protestolara ivme kazandırıyor.
Ancak Fas yönetimi için kritik soru şu: bu gençlik ayaklanması ne kadar devam eder? Polis şiddeti, tutuklamalar ve sosyal medya baskısı – devlet mekanizmaları oldukça güçlü. Halktan bu kadar büyük bir basınç yoksa, sistemin direnci ağır basabilir.
Afganistan’da Dijital Ölüm Sessizliği
Afganistan’da Taliban yönetimi, ülke genelinde internet altyapısını durdurdu. Neredeyse tüm fiber-optik hizmetler kesildi; iletişim oranı %14’e kadar düştü. Resmi gerekçe: “ahlaksızlığı önlemek”; toplum üzerinde sıkı kontrol. Kadınlar, öğrenciler ve medya bu karanlıkta en büyük darbeyi alıyor.
Özellikle kadınlar, çevrim içi eğitim ve sosyal medya aracılığıyla elde ettikleri kısmi özgürlüklerini yitiriyor. Taliban’ın interneti kapatma stratejisi, dış dünyayla bağlantıyı da tamamen kesiyor.
Bu iki olay—Fas’ta gençlerin sokak direnişi ve Afganistan’da dijital tecrit—aynı dönemde yaşanıyor. Temel ayrım: Fas’ta ses yükseliyor, direniyor. Afganistan’da ses kapatılıyor, susturuluyor.
Bu Dalga Susturulabilir mi?
Bu direniş ve tecrit örneklerinde ortak tema: gençliğin dijital dünyadan güç alması ve otoritenin dijital kanallarla cevap vermeye çalışması. Bu kez sokaklar da dijital kampanyalar da ifade ediliyor, bastırılamıyor.
Fas’ın Gen Z’leri, salt hak talebiyle sokağa çıkmadı; sistemin faturasına itiraz ediyor. 2030 Dünya Kupası için stadyumlara akıtılan kaynakların, yoksul bölgelerin onarımına yönelmemesi, adaletsizlik hissini körüklüyor. Bu nesil, “Biz de varız, hakkımızı istiyoruz” diyor.
Afganistan’da ise tecrit, ses çıkarma imkânını engellemek için kullanılıyor. İfade zaptıyla, muhalefet ve toplumsal direnç zayıflatılmaya çalışılıyor. Bu, klasik otoriter refleksin dijital çağa taşınmış biçimi.
Fas’ta gençlik kazanır mı? Büyük ölçüde rejimin toleransı ve uluslararası baskıya bağlı. Afet bölgelerinde bırakılan yaralar, gözetilmeyen sınıflar, bastırılamayan öfke—bunların hepsi uzun vadeli bir risk. Afganistan’da ise süreklilik arz eden sessizlik, bir süre sonra kontrolün sorgulanacağı boşlukları doğurabilir.
Bu iki vaka, küresel dünyada iktidar için kritik sınavlar sunuyor: dijital çağda kontrol mü, katılım mı? Susturmak mümkün olabilir; ama azaltmak ya da ortadan kaldırmak zor.