
Faiz Kararıyla Sarsılan Dengeler: “Bir Darbe de Merkez’den mi?”
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizini 3.5 puan artırarak %46 seviyesine çıkardı. Kararın ardından hükümete yakın medyada yer alan tepkiler, ekonomi yönetimi içerisindeki yaklaşım farklılıklarını da gün yüzüne çıkardı.
Yeni Şafak gazetesi, bugünkü manşetinde “Bir darbe de Hazine ve Merkez’den” başlığıyla kararı sert şekilde eleştirerek, Merkez Bankası’nın ekonomi üzerinde olumsuz etkiler doğuracak bir adıma imza attığını savundu. Haberde, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın “güdümünden çıkmayan Merkez Bankası” ifadesi dikkat çekerken, bu kararın reel sektöre darbe vuracağı ve üretimi baltalayacağı ileri sürüldü.
Benzer şekilde Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör de bugünkü köşe yazısında, faiz artırımını “tam teslimiyet” olarak nitelendirdi. Güngör, “Faiz artışıyla, iç talebi baskılayarak enflasyonu düşürme politikası benimseniyor ama bu yaklaşım ‘faizle mücadele’ çizgisinden bir sapmadır,” ifadelerini kullandı.
Bu iki yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte savunduğu “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinden ciddi bir geri dönüşe işaret ediyor. Zira “NAS” vurgusuyla şekillenen eski söylemler, şu anki parasal sıkılaştırma politikasıyla çelişir hale gelmiş durumda.
Yeni Yön: Rasyonel Zemin mi, Zorunlu Ayar mı?
Faiz artışının arka planında; yüksek enflasyonla mücadele, cari açıkta daralma hedefi ve TL’yi cazip hale getirerek döviz talebini düşürme stratejisi yatıyor. Ancak iş dünyasından gelen sesler, krediye erişim zorluklarının arttığı, yatırımların ertelendiği yönünde.
Ekonomistlere göre bu tür faiz artışları kısa vadede enflasyonu dizginleyebilir; fakat üretim, istihdam ve iç talep üzerinde daraltıcı etki yaratma riski taşıyor. Özellikle seçim sonrası uygulanan para politikasındaki bu sert dönüş, “güven tazeleme” hamlesi olarak da okunuyor.
Siyasi Boyutu: Medya Diline Yansıyan Çatlaklar
Yeni Şafak ve Sabah gibi yayın organlarının sert tutumu, sadece ekonomi politikalarına değil, iktidar bloğu içindeki fikir ayrılıklarına da işaret ediyor. Geçmişte “faiz lobisi” söylemleriyle gündeme gelen isimlerin, bugün “yüksek faiz” politikasını savunur noktaya gelmesi; özellikle muhafazakâr seçmen nezdinde kafa karışıklığı yaratıyor.
Kamuoyu açısından ise bu politika değişikliği, Erdoğan liderliğindeki ekonomi yönetiminin “rasyonel zemine dönüş” iddiasının ne ölçüde sürdürülebilir olduğuna dair bir test niteliği taşıyor.