- Eskişehir Beylikova’daki 690 milyon tonluk nadir toprak elementi rezervi, Çin’in Bayan Obo sahasından sonra dünyanın en büyüğü olarak gösteriliyor.
- F-35’lerin radar ve sensörlerinde kullanılan samaryum, bu rezervler üzerinden jeopolitik pazarlıkların merkezinde.
- Trump–Erdoğan görüşmesinde Beylikova’nın masaya geldiği iddiaları, Türkiye’nin stratejik madenlerinin küresel satrançta nasıl konumlandığını yeniden gündeme taşıdı.
Beylikova: Hatırlatılan Stratejik Hazine
Türkiye’nin Eskişehir Beylikova sahası, yıllardır jeoloji raporlarında yer alsa da kamuoyunda geniş çapta tartışılmıyordu. Enerji Bakanlığı’nın son açıklamasına göre bölgede yaklaşık 690–694 milyon ton nadir toprak elementi (NTE) cevheri bulunuyor. Bu büyüklük, Çin’in Bayan Obo’daki 800 milyon tonluk rezervinden sonra ikinci sıraya yerleşiyor. Yani Türkiye, kâğıt üzerinde küresel nadir toprak yarışında kilit bir oyuncu.
Ancak mesele yalnızca rezerv miktarı değil: NTE’lerin işlenmesi, ayrıştırılması ve katma değerli ürün haline getirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin bu alanda teknoloji ve üretim kapasitesini geliştirmemesi halinde, Beylikova’daki zenginlik yalnızca kağıt üzerinde kalabilir. Bu da “kaynak zengini ama dışa bağımlı” bir profilin devamı anlamına gelir.
F-35, Samaryum ve Jeopolitik Pazarlıklar
Samaryum, Beylikova rezervlerinin öne çıkan elementlerinden biri. Özellikle samaryum-kobalt mıknatıslar, F-35 savaş uçaklarının radar, sensör ve elektronik sistemlerinde kritik rol oynuyor. ABD, Çin’in NTE pazarındaki %70’lik hâkimiyetinden rahatsızken, Türkiye’nin ikinci büyük rezervle sahneye çıkması stratejik dengeleri değiştirme potansiyeli taşıyor.
Bu nedenle Trump–Erdoğan görüşmesinde Beylikova’nın gündeme geldiği iddiaları şaşırtıcı değil. F-35 programından dışlanan Türkiye, bir yandan ödenmiş 1,4 milyar dolarlık katkı payını telafi etmeye çalışırken, diğer yandan elindeki nadir toprak kartını jeopolitik pazarlık masasında kullanabilir.
Türkiye’nin Zor Sorusu
Beylikova’nın dünya gündemine taşınması, “Türkiye yeraltı zenginliklerini kendisi için mi, yoksa küresel güçlerin yönlendirmesiyle mi değerlendirecek?” sorusunu beraberinde getiriyor. Bugün F-35 pazarlıkları çerçevesinde gündeme gelen samaryum, yarın elektrikli araç bataryaları, füzyon teknolojileri veya yapay zekâ altyapılarında kritik rol oynayacak.
Türkiye’nin önünde iki yol var: Ya rezervleri hammadde olarak ihraç ederek düşük katma değerli bir rota izleyecek, ya da kendi işleme ve teknoloji zincirini kurarak gerçek bir stratejik oyuncu olacak. Beylikova dosyası, yalnızca bir maden sahası değil, Türkiye’nin küresel ekonomideki gelecekteki rolünün turnusol kâğıdı gibi duruyor.