Gelişen piyasalarda yatırımcılar varlıkları adeta kapışıyor. Düşen dolar ve cazip değerlemeler, son 15 yılın en büyük hisse senedi rallisini besliyor.
MSCI’nin gelişen piyasalar hisse endeksi, bu yıl şu ana kadar yüzde 28 yükselerek 2009’dan beri aynı dönemdeki en büyük kazancını elde etti. JPMorgan’ın gelişmekte olan ülkelerin kendi para birimlerinde ihraç ettiği devlet tahvillerini takip eden endeksi ise yüzde 16 artış gösterdi. Bu performans, ABD piyasalarının gölgesinde geçen “kayıp on yıl”ın ardından güçlü bir dönüşe işaret ediyor.

Gelişen piyasa hisselerindeki bu ralli, gelişmiş ekonomilerin kazançlarını açık ara geride bıraktı. MSCI’nin gelişmiş piyasa endeksi bu yıl yüzde 17’den az yükselirken, gelişen piyasaların dönüşü dikkat çekti. Bu, 2010–2024 arasındaki dönemle çarpıcı bir tezat oluşturuyor. O dönemde gelişen piyasalar, ABD’nin tarihi boğa koşusunun çok gerisinde kalmış, MSCI endeksi 15 yılda yalnızca yüzde 9 artış göstermişti.
“15 yıllık vasat performansın ardından yıldızlar nihayet hizalanıyor ve buradaki en önemli değişken dolar,” diyor Fiera Capital portföy yöneticisi Ian Simmons. Ona göre, “tasarlanmış ya da tesadüfen”, Başkan Donald Trump zayıf doları mümkün kıldı.
Zayıf dolar, gelişmekte olan ülkeler için finansal koşulları kolaylaştırıyor; dolar cinsinden borçların ödenmesini ucuzlatıyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz indirimine yönelmesi de, yüksek reel getiri sunan yerel para cinsi tahvillere ilgiyi artırıyor. Principal Finisterre CIO’su Damien Buchet, JPMorgan’ın endeksindeki getirilerin yaklaşık yarısının döviz hareketlerinden kaynaklandığını söylüyor.
Brezilya ve Güney Afrika gibi büyük gelişen ülkeler faiz indirimlerinde temkinli davranırken, Türkiye gibi kırılgan ülkeler sermaye çekmek için faizleri çift hanelerde tuttu. Tayland ve Malezya gibi Asya ekonomilerinde enflasyonun gerilemesi, düşük faizlere rağmen tahvilleri cazip kıldı. 2016’dan bu yana en güçlü yerel para tahvil rallisi devam ediyor. Bu arada Arjantin yeni bir borç kriziyle boğuşsa da, artık ABD’nin yaptığı yardımlarla ve özellikle 26 Ekim’de gerçekleşecek seçim sonrası için bağlı ülke ETF’i yakın tarihli bir fırsat sunabilir.
Çin dışındaki 17 büyük gelişen piyasada yerel para cinsi devlet tahvili ihracı bu yıl 286 milyar dolarla rekor kırdı. Yüksek getiri arayışındaki yatırımcıların iştahı bu hacmi mümkün kıldı.
Hisse tarafında ise yatırımcılar, yapay zekâya yönelik küresel yatırımı gelişen piyasalara taşıyor. Çip üretiminde ağırlığı olan ülkeler, yatırım dalgasından yararlanıyor. Güney Kore’nin Kospi endeksi ve Tayvan’ın Taiex endeksi rekor kırdı. Özellikle TSMC’nin (Taiwan Semiconductor Manufacturing Company) piyasa değeri o kadar büyüdü ki, artık MSCI endeksinde tek başına yüzde 11’lik ağırlığa sahip.
Bir fon yöneticisine göre gelişen piyasalara artan ilgi, “ABD istisnacılığının sona ermesi”nin bir yansıması. ABD’nin politikalarının giderek dalgalı ve öngörülmez hale gelmesi, gelişen piyasa özelliklerini büyük bir gelişmiş ekonomide görmeye neden oluyor. Bu da yatırımcıları alternatiflere yönlendiriyor.
Bu yılki yükselişin önemli bir kısmı “yeniden değerleme”den kaynaklandı. Yani şirketlerin hisse fiyatlarının gelecek kazanç tahminlerine oranı yükseldi. Buna rağmen gelişen piyasa hisseleri hâlâ ABD hisselerine göre ucuz. MSCI endeksindeki hisseler, gelecek yıl tahmini kârlarının yaklaşık 14 katına fiyatlanıyor; S&P 500’de bu oran 23. William Blair portföy yöneticisi Vivian Lin Thurston, “Gelişen piyasaların yılbaşından bu yana performansını artıran unsur değerleme farkı oldu. ABD uzun süredir pahalı, bu fark hâlâ büyük,” diyor.
Hindistan ise rallinin gerisinde kaldı. Çünkü zaten yüksek fiyatlamalara sahipti ve şirket kârları beklentilerin altında geldi.
Tüm bu performansa rağmen, gelişen piyasa hisselerine ve tahvillerine sermaye akışı henüz ralliyi tam yansıtacak düzeyde değil. “Şu anda hâlâ yeterince sahiplenilmiyor ve yeterince pay ayrılmıyor,” diyor Simmons.