● Nobel ödülleri arasında kurumsal yoğunlaşması en yüksek alan ekonomi.
● 1950’den bu yana sadece birkaç elit üniversite, ekonomi alanındaki Nobel ödüllerini domine ediyor.
● Bilimsel çeşitlilik azalırken, entelektüel üretim giderek daha az kurumun tekelinde toplanıyor.
Yeni yayımlanan bir analiz, ekonomi biliminin yapısal elitizmini gözler önüne serdi. Nobel ödülleri tarihine bakan çalışma, 1950’den bu yana yalnızca sekiz seçkin ABD üniversitesinin, ekonomi alanındaki Nobel kazananlarının büyük kısmını ürettiğini ortaya koyuyor. Grafik, “Institutional concentration of Nobel laureates from 1950” başlığıyla bu eğilimi açık biçimde gösteriyor:

Ekonomide kurumsal yoğunlaşma, Herfindahl–Hirschman Endeksi (HHI) ile ölçüldüğünde, diğer tüm bilim alanlarından belirgin biçimde yüksek. 1980’lerden itibaren bu yoğunlaşma hızla artmış ve 2010’larda zirveye ulaşmış durumda. Aynı dönemde fizik, kimya ve tıp alanlarında HHI değerleri düşüş göstererek daha dengeli bir dağılım sergiliyor.
Grafiğin altındaki notta şu ifade yer alıyor:
“Bir alanın belirli yıldaki kurumsal yoğunluğu, o yıl itibarıyla Nobel kazananların akademik kurumlarının HHI değeriyle ölçülmüştür.”
Bu teknik açıklama, ekonomideki yoğunlaşmanın yalnızca geçmişe dönük bir birikim olmadığını, aynı zamanda güncel akademik ekosistemin yapısal merkezileşmesini temsil ettiğini gösteriyor.
Sonuç, entelektüel üretimin coğrafi ve kurumsal anlamda daraldığı bir tabloyu ortaya koyuyor. Harvard, MIT, Chicago, Stanford, Princeton, Columbia, Berkeley ve Yale — bu sekiz kurumun dışına çıkan neredeyse hiçbir ekonomi Nobel’i yok.
Bu durum, iki farklı yoruma açık:
Bir yandan bu üniversitelerin akademik standartlarının istikrarını gösteriyor; diğer yandan ise ekonomi biliminin çeşitliliğini yitirdiği, alternatif paradigma ve bölgesel okul yaklaşımlarının marjinalleştiği eleştirilerini güçlendiriyor.
Bugün ekonomi disiplini, Nobel ölçeğinde “bilimsel başarı”yı belirleyen değerlerin ne kadar dar bir çevrede üretildiği sorusuyla karşı karşıya. Tıpkı finans piyasalarındaki gibi, entelektüel sermayenin de birkaç merkezde yoğunlaştığı bir dönemden geçiyoruz.
Ve bu tablo, yalnızca kim ödül alıyor sorusunu değil, hangi düşüncelerin ödüllendirildiğini de yeniden tartışmaya açıyor.







