BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Uçağından kırmızı halı serili piste adımını attığı andan itibaren Vladimir Putin’in Alaska ziyareti bir zafer havası taşıdı. Ev sahibi Donald Trump tarafından alkışlarla karşılandı. Saatler süren görüşmelerden –Ukrayna işgalinden bu yana bir Rus ve Amerikan başkanının yaptığı ilk buluşma– somut bir sonuç çıkmamış olsa da, Anchorage’deki Elmendorf-Richardson askeri üssünde gerçekleşen buluşma, Putin’i Batı’nın paryası konumundan Amerikan topraklarında onurlandırılmış bir misafire dönüştürdü.
“Asıl anlaşma imzalanana kadar ortada anlaşma yok,” diye hüzünlü bir ifadeyle açıkladı Trump. Ukrayna’daki savaşı durdurma konusunda bir mutabakat sağlanmasa da, “pek çok konuda anlaştıklarını” iddia etti. Bu başarısızlık bile, Trump’ın Ukrayna’yı etkisizleştirmek için Putin’in taleplerine boyun eğeceğinden korkan Ukrayna ve Avrupa liderleri için bir nebze rahatlama oldu. Neyse ki Trump, daha önce dile getirdiği “toprak takası” söylemini tekrarlamadı.
İki lider basın toplantısında soru kabul etmedi. Belki de Trump, zirve öncesi Rusya ateşkese gitmezse “çok ağır sonuçlar” doğuracağı yönündeki tehditleri hakkında sorular sorulacağını biliyordu. Daha yeni Fox News’e, “Herhangi bir ateşkes olmadan ayrılırsam mutlu olmayacağım,” demişti. Daha önce gündeme getirdiği Zelenski ile üçlü zirve ihtimaline dair bir işaret yoktu. Putin’in önerdiği nükleer silahların kontrolü üzerine bir anlaşmaya dair de iz yoktu. İki lider ekonomik fırsatlardan bahsetti, ancak elle tutulur bir şey sunmadılar. Trump, Zelenski ve Avrupalı liderleri bilgilendireceğini söyledi; belki o zaman görüşmelerin içeriği daha çok netleşecekti.
Her zamanki şovmenliğini konuşturan Trump, Putin’i etkilemeye özen gösterdi. Uçakları yan yana park etti; ikisi neredeyse aynı anda indi, samimi bir şekilde el sıkıştı ve kürsüye doğru yürüdüler. Bu sırada tepeden bir B-2 bombardıman uçağı, dört F-35 eşliğinde geçti. Yerde dört F-22 onur kıtası oluşturdu. Trump, Amerika’nın askeri gücünü göstermek istemiş olabilir. Ancak aslında diplomatik zayıflığı sergilendi: Rusya’ya ateşkes için defalarca süre tanıyıp, bu süreler göz ardı edildiğinde hiçbir şey yapmamıştı.
Bu şov özellikle dikkat çekiciydi çünkü F-22 Amerika’nın en yetenekli savaş uçağı ve meraklı gözlerden özenle korunuyor. Muhabir, birkaç ay önce aynı Alaskan filoya bağlı bazı F-22’leri Pasifik’in ortasındaki Tinian adasında tatbikat yaparken gördüğünde, çektiği tüm fotoğrafları Amerikan Hava Kuvvetleri’nin sansürüne sunmak zorunda kalmıştı. Rus heyeti ise konvoy piste ilerlerken uçakları dikkatle inceleme fırsatı buldu.
Trump ilk döneminde sık sık Putin ile yalnız, yetkililer veya not tutanlar olmadan görüşmeyi tercih etmişti. Bu nedenle, Anchorage’de yapılması planlanan baş başa görüşmenin, her iki taraftan ikişer üst düzey yetkilinin de katılacağı şekilde genişletildiğinin açıklanması bir rahatlama yarattı. Ancak kürsüden ayrılırken Trump, Putin’i “Canavar” adıyla bilinen zırhlı limuzinine davet ederek nihayetinde özel sohbeti garantiledi.
Putin’e sunulan bu onurlar, Trump ve danışmanlarının bu yılın başlarında Beyaz Saray ziyaretinde Zelenski’ye yaşattığı kamuoyu önünde aşağılamayla keskin bir tezat oluşturuyordu. O günden bu yana Ukrayna ile ilişkiler düzelmiş olsa da, Trump sıklıkla “işgal edilmekten kendisinin de sorumlu” olduğu yönünde Kiev’i suçladı; Putin’e karşı ise şaşırtıcı derecede hoşgörülü davrandı. Fox News’e, “Anlaşmaya ulaşmak için kıvrılıp manevra yapmalısınız” dedi; ancak zirve öncesi sürekli fikir değiştirmesi, Putin’in taleplerine yanaşmayan tavrıyla karşılaştığında yaşadığı kararsızlık ve hayal kırıklığını yansıtıyordu.
Alaska’nın seçilmesi başlı başına bir semboldü: Bering Boğazı üzerinden birbirine komşu Rusya ve Amerika; Çarlık Rusyası’nın Alaska’yı 1867’de Amerika’ya satışı; ve Amerika’nın Lend-Lease anlaşmaları kapsamında Sovyetler Birliği’ne Nazi Almanyası’na direnirken sağladığı yardımlar (önemli bir ikmal rotası Alaska üzerinden geçmişti). Putin tüm bunları hatırlattı ve kırmızı halıda Trump’ı “İyi günler, sevgili komşum” diye selamladığını anlattı.
Büyük nükleer güçlerin, hatta jeopolitik rakiplerin bile birbirleriyle konuşması elbette mantıklı. Ancak bu konuşmalar karşılıksız kaldığında ev sahibi ülkenin kırmızı halı serip onurlar sunması daha şüpheli. Trump için tek teselli, Putin’in savaşı bitirmeye “içtenlikle ilgi duyduğunu” söylemesi ve “Trump 2022’de başkan olsaydı bu savaş çıkmazdı” sözlerini kabul etmesiydi.
Yine de Putin, “çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmamız gerekiyor” diye ısrar etti. Oysa onun gözünde temel neden, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve egemenliği ile NATO da dahil olmak üzere Avrupa kurumlarına katılma hakkıydı. Bu formül, savaşın devamı için bir reçeteden başka bir şey değildi. Trump da onu bu düşünceden caydırmak için hiçbir şey yapmadı. Rus lider gülümseyerek ayrıldı ve halka açık bir şekilde biraz İngilizce denedi: “Bir dahaki sefere Moskova’da,” dedi ev sahibine. Trump’ın cevabı ise şu oldu: “Bunun için biraz tepki alırım, ama olabileceğini görebiliyorum.” ■