BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Donald Trump’ın Orta Doğu’ya yaptığı fırtına gibi ziyaretin yalnızca 12 saat sürdüğü, ama bölgede barışı getirdiği öne sürüldü. En azından 13 Ekim’de gerçekleşen ziyaret kamuoyuna böyle sunuldu. Amerikan başkanı, sabah saatlerinde İsrail’e indiğinde Gazze’de iki yıldır rehin tutulan son canlı esir grubu serbest bırakılıyordu. Günün sonunda ise Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde sahnede, etrafı Arap ve Batılı liderlerden oluşan bir koro ile çevrili halde, “Orta Doğu’da Barış” sloganının önünde poz veriyordu.
Dünya liderleri, Trump’ın toplantıya teşrifi için saatlerce bekletildi. Zirve başladığında ise her şey formalite havasındaydı: Trump fotoğraf çektirdi, ateşkes anlaşmasını imzaladı ve bir konuşma yaptı. Ardından liderlerden “beş dakikalık” kısa bir özel sohbet için beklemelerini isteyip havaalanının yolunu tuttu. Bu toplantıdan, Trump’ın savaş sonrası planının henüz çözülmemiş detaylarını tartışacak bir diplomatik süreç çıkacağına dair hiçbir işaret yoktu. Trump ve diğer liderler, Gazze’nin istikrarı, güvenliği ve yeniden inşasını garanti altına almayı amaçlayan 20 maddelik planının ikinci aşamalarının nasıl uygulanacağı konusunda yeni hiçbir bilgi vermedi.
Trump’ın ziyaretinin en önemli yanı, İsraillilere savaşın gerçekten sona erdiğini anlatmasıydı. Knesset’e giderken gazetecilere defalarca “Savaş bitti” dedi. Knesset’te yaptığı uzun ve yer yer dağınık konuşmada da aynı mesajı yineledi; bunun “sadece bir savaşın sonu değil, terör ve ölüm çağının da sonu” olduğunu söyledi.
İsrail halkının bu gerçeği duymaya çok da ihtiyacı yoktu aslında. Anketlere göre İsraillilerin yüzde 70’inden fazlası, Trump’ın planı doğrultusunda savaşın sona ermesini destekliyor. Trump ülkeye inerken hem rehinelerin aileleri hem de sokaklardaki binlerce İsraili coşkuyla kutlama yapıyordu. Ancak planın imzalanmasına rağmen, İsrail koalisyonunun aşırı sağ üyeleri ateşkesi bozup Hamas’ı tamamen yok etmek ve Gazze’de kalıcı bir İsrail varlığı kurmak istediklerini açıkça söylüyor. Başbakan Binyamin Netanyahu, Trump’ın planını tamamen desteklediğini söylemesine rağmen, buna koalisyon ortaklarını ikna etmekte isteksiz davranıyor; halka sürekli “savaş bitmedi” mesajı veriyor.
Trump, bu ateşkesi kişisel zaferi olarak görüyor ve Netanyahu hükümetinin Mart ayında yaptığı gibi ateşkesi bozmasına izin vermeye niyetli değil. Knesset’te Netanyahu’yu övgülere boğarken hatta yanında oturan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’a şaka yollu, hakkındaki yolsuzluk davaları için Netanyahu’yu affetmesini bile önerdi. Ancak niyeti açıktı. İsrail’e uçuş sırasında şüpheci gazetecilere dönüp: “Savaş bitti. Tamam mı? Anladınız mı?” diye çıkıştı.
Ancak Trump zafer turu yaparken Hamas sahayı yeniden kontrol etmeye çalışıyordu. Ateşkese ilk meydan okuma, Hamas’ın elindeki 28 rehine cesedinden yalnızca dördünü Kızılhaç’a teslim etmesiyle geldi. Örgüt, Gazze’de savaş sonrası düzeni şekillendirme peşinde. Silahlı ama sivil kıyafetli binlerce militan sokaklarda devriye geziyor. Son günlerde başka Filistinli gruplarla şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Hamas bunun iki amaca hizmet ettiğini söylüyor: Gazze’ye giren yardımların dağıtımını güvence altına almak ve İsrail destekli milisleri silahsızlandırmak. Ancak yardımlar konusunda başarı sağladığı söylenemez. Ateşkesin başladığı 10 Ekim’den bu yana yüzlerce yardım tırı Gazze’ye girmiş olsa da hemen yağmalanıyor. Aylarca açlık çeken Filistinliler için umutlar şimdilik boşa çıkmış durumda.
Hamas bazı gerçek işbirlikçileri hedef aldığını savunuyor. Örneğin, İsrail’den silah alan ve savaş sırasında bölgede serbestçe dolaşan Yasser Abu Shabab’ın yönettiği Popüler Güçler milisinden bazı isimler tutuklandı. Ancak bu durum Hamas’a muhalif olan herkesi hedef almak için bahane sunmuş durumda. Örgütün iç güvenlik birimi Sahm (Ok) birimi, savaş boyunca muhalifleri kaçırdı, işkence etti ve öldürdü. Ateşkesten sonra bu şiddet daha da arttı.
Gazze Şehri’ndeki en yoğun çatışmalar ise Hamas ile Dogmuş (Doghmush) aşireti arasında yaşanıyor. Bu güçlü aile Hamas’ın baskıcı yönetiminden uzun süredir rahatsızdı ancak İsrail’in son destek teklifini de reddetmişti. Gazze kaynakları onlarca kişinin öldüğünü veya tutuklandığını, evlerin ateşe verildiğini söylüyor. Ölenler arasında üst düzey bir Hamas liderinin oğlu Naim Bassem Naim ve Hamas propagandacısı olarak bilinen Salih el-Cafaravi de var.
Trump bu gelişmelerden pek rahatsız görünmüyor. İsrail yolunda Air Force One’da gazetecilerle yaptığı tuhaf bir sohbet sırasında, Hamas’ın militanlarını sahaya sürmesine Amerika’nın onay verdiğini ima etti: “Onlara belli bir süre için onay verdik,” dedi. “Böyle yıkılmış yerlerde çıkan suçları engellemek için bölgede düzeni sağlamaya çalışıyorlar.”
Filistinliler ise endişeli. Filistin Yönetimi güvenlik güçleri sözcüsü Enver Recab, Hamas’ın Gazze’de istikrar ancak kendi kontrolünde sağlanabilir mesajı vermek istediğini söyledi ve ekledi: “Gazze’de iç savaşın zeminini hazırlıyor.”
Bu tablo, Trump’ın planında öngörüldüğü gibi savaş sonrası güvenlik gücüne duyulan acil ihtiyacı ortaya koyuyor. Gazze silah dolu ve çaresiz insanlarla dolu bir yer. Hamas ise silah bırakmaya niyetli değil. Dünya bir alternatif sunamazsa, Gazze’nin geleceğinde baskı, kaos ve güç savaşı kaçınılmaz görünüyor.






