BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.

Her geçen gün, Amerika’nın yeni ticaret düzeni daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Kuralların, istikrarın ve düşük gümrük vergilerinin yerini, imparatorluk ayrıcalığına dayalı bir sistem almış durumda. Vergiler yalnızca daha yüksek değil, aynı zamanda başkanın keyfine göre belirleniyor. Kanada ve Hindistan, Donald Trump’ı kızdırdıkları için %35 ila %50 oranında tarifelerle karşı karşıya kalabilir. Tehditleri savuşturmak için Avrupa Birliği, Japonya ve Güney Kore, Amerika ile aceleyle anlaşmalar yaptı. Trump, ticaret açıklarını —tuhaf bir şekilde— hırsızlık olarak gördüğü için, 7 Ağustos’ta yürürlüğe giren “karşılıklı” gümrük vergilerini, onlarca diğer ticaret ortağına %10 ile %41 arasında değişen oranlarda uygulamaya koydu.
Trump’ın ipleri elinde tuttuğu için Amerika’nın kazandığı düşüncesi cazip geliyor. Dünya tam anlamıyla bir ticaret savaşına sürüklenmiş değil; yalnızca Çin dahil birkaç ülke misilleme yaptı, diğer çoğu ülke ise teslim oldu, daha yüksek tarifeleri kabul etti, kendi pazarlarını açtı ve Amerika’ya büyük yatırımlar yapma sözü verdi. Finansal piyasalar bile bu durumu kabullenmiş görünüyor; başkanın Nisan ayında “Kurtuluş Günü” tarifelerini açıklamasının ardından sert düşen piyasalar, bu kez tarifeleri soğukkanlılıkla karşıladı. Bu sırada gümrük geliri akmaya devam ediyor. Ancak bu düşünce temelden hatalı. Trump, Amerika’nın kazanacağı değil, kaybedeceği bir süreci başlatmış durumda.

Öncelikle yüksek gümrük vergilerinin Amerika’yı değil, ticaret ortaklarını cezalandırdığı fikrini ele alalım. Yale Budget Lab’e göre, Amerika’nın fiili gümrük vergisi oranı %18’e yükseldi; bu oran ocak ayındaki seviyenin neredeyse sekiz katı ve Büyük Buhran döneminde görülen seviyelere doğru ilerliyor. MAGA hareketinin anlattığına göre bu bir zafer, çünkü Amerika’nın ticaret ortakları daha yüksek tarifeler öderken, ABD Gümrük İdaresi her ay neredeyse 30 milyar dolar gelir elde ediyor.
Bu, ticaretin temel bir yanlış anlaşılmasıdır. Trump gümrük vergilerini artırdığında, uygun fiyatlarla ürün çeşitliliğini ortadan kaldırarak kendi vatandaşlarını cezalandırıyor. Yılların tecrübesi, gümrük vergilerinin mal satanları, mal alanlardan daha fazla zarara uğratmadığını; asıl yükün alıcılar üzerinde olduğunu gösteriyor. Her ne kadar yabancı tedarikçiler fiyatlarını Trump’ın ilk döneminde uyguladığı tarifelerden daha sert düşürse de, Goldman Sachs analistleri bugüne kadar gümrük vergilerinin beşte dördünün Amerikalı tüketiciler ve firmalar tarafından karşılandığını tahmin ediyor. Ford veya GM’e sorun; otomobil üreticileri, yalnızca bu yılın ikinci çeyreğinde sırasıyla 800 milyon dolar ve 1,1 milyar dolar gümrük vergisi ödediklerini söylüyor.
Peki ya piyasaların sessiz tepkisi? S&P 500 endeksi hâlâ Kurtuluş Günü’ndeki seviyesinden yaklaşık %10 yukarıda; dolar değer kaybetmiş olsa da son haftalarda yeniden güçlendi. Ancak piyasalar, Amerika’nın olağanüstü yapay zekâ patlaması sayesinde ayakta kalıyor; bu gelişme, en büyük teknoloji şirketlerinin beklenen kazançlarını yukarı çekiyor. Yatırımcılar, ayrıca şirketlerin tedarik zincirlerini yeniden yönlendirerek gümrük maliyetlerini azaltmasını umuyor olabilir. Ticaret anlaşmalarının ayrıntıları ise hâlâ belirsiz. Ve rahatsız edici bir ihtimal söz konusu: piyasalar, gümrük vergilerinin acısı ortaya çıktıkça başkanın geri adım atacağını bekliyor olabilir; ancak tepkisizliğin, onu daha da ileri gitmeye cesaretlendirmesi ihtimali var.
Amerika bunun bedelini ödeyecek. Ülkenin uzun süredir devam eden ekonomik genişleme dönemi zaten baskı altında: 2025’in ilk yarısında büyüme beklentileri karşılamadı, enflasyon ise hayal kırıklığı yaratacak kadar yüksek çıktı. Son zamanlarda istihdam artışı yavaşlıyor ve şirket yöneticilerine yapılan bir anket, hizmet sektörünün durma noktasına yakın olduğunu gösteriyor. Ancak gümrük vergilerinin gerçek maliyeti uzun vadede hissedilecek. Trump, menşei ne olursa olsun çoğu üründe aynı tarife oranının uygulandığı öngörülebilir çok taraflı sistemi bir kenara bırakıyor; bunun yerine, ürünün geldiği yere göre değişen ve sürekli pazarlığa konu olan ikili bir sistem getiriyor. Başkan, bir dahaki iltifatta muafiyet düşünecek, bir dahaki kızgınlığında ise gümrük tehdidinde bulunacak.
Eskiden Amerikalı tüketiciler, yerli ve yabancı üreticilerin rekabeti sayesinde bolca seçeneğe sahipti; artık başarılı olacak firmalar yalnızca en yenilikçi oldukları için değil, sistemi en iyi şekilde manipüle edebildikleri için öne çıkacak. Servetler lobi faaliyetlerine harcanacak. Şirketler gereksiz belirsizlikle karşı karşıya kalacak. Tüketiciler inovasyon ve çeşitlilikten mahrum kalacak. Ancak ticaretin serbest aktığı alternatif bir dünya gözlemlenemediği için, seçmenler onları asıl neyin zarara uğrattığını fark etmeyebilir.
Bu, Trumpçı sistemin neden kolayca ortadan kaldırılamayacağına dair bir sebep. Gelecekteki başkanlar tarifeleri indirmek istediklerinde, bu vergilerin arkasına sığınıp küresel ölçekte rekabet gücünü yitirmiş Amerikan şirketlerinden sert lobi baskısıyla karşılaşacak. Tüketiciler, sahip olabilecekleri daha geniş seçenekleri bilmezlerse değişim talep etmeyecekler. Milletvekilleri de, bugünkü vergi gelirinden feragat edip gelecekte daha geniş refah elde etmek yerine, ticaret engellerini kaldırmaya isteksiz olabilir. Yeni sistem yalnızca zararlı değil. Trump golf oynamaya daha çok zaman ayırmaya çekildiğinde bile uzun süre varlığını sürdürebilir.